Müslüman dünyada bilim sınıflandırmaları, tarihsel olarak hem İslam’ın bilimsel mirasına hem de bu dünyada bilimin gelişim süreçlerine bağlı olarak değişiklikler göstermiştir. İslam medeniyeti, bilimsel düşünceyi hem kendi geleneklerinden, hem de Antik Yunan ve Hint bilim geleneklerinden aldığı etkilerle şekillendirmiştir. Bu süreç, Orta Çağ’dan günümüze kadar devam etmiş ve farklı aşamalarda bilimlerin sınıflandırılması ve örgütlenmesi farklı şekillerde ele alınmıştır.
İslam’ın ilk yüzyıllarında, özellikle Emevi ve Abbâsî dönemlerinde bilimsel çalışmalar büyük bir gelişim göstermiştir. Bu dönemde bilim, genellikle İslam’ın dini öğretileriyle uyumlu olarak doğrudan pratik bir amaç taşımıştır. Bu dönemde, bilimsel bilgilerin sınıflandırılmasında belirgin bir sistematik yoktu, ancak, felsefe, astronomi, tıp, kimya, matematik gibi bilim dallarında büyük ilerlemeler kaydedilmiştir.
Felsefe ve mantık gibi alanlar, özellikle Fârâbî, İbn-i Sina (Avicenna) ve İbn-i Rüşd gibi büyük düşünürler tarafından geliştirilmiş ve mantık (felsefi ilimler) dinî ilimlerle birlikte bir bütün olarak ele alınmıştır.
Tıp ve astronomi gibi bilim dalları da, özellikle İbn-i Sina ve Kâtip Çelebi gibi alimlerin çalışmalarında önemli bir yer tutmuş, bu bilim dalları ayrılmamış ve bir bütün olarak ele alınmıştır.
Ortaçağ İslam Dünyası’nda bilimsel çalışmalar, Batı’dan farklı olarak çok daha organik bir biçimde gelişmiştir. İslâm bilimi, hem dinî hem de dünyevî ilimleri bir arada kapsayan bir anlayışa dayanıyordu. Bu dönemde bilimsel alanlar arasında net bir ayrım yapılmadan, ilimler genellikle dini ilimler (fıkıh, kelam, hadis vb.) ve dünyevi ilimler (matematik, astronomi, tıp, kimya vb.) olarak iki ana kategoriye ayrılmıştır.
19. yüzyılda, özellikle Osmanlı İmparatorluğu’nda Batılılaşma hareketlerinin etkisiyle, bilimsel sınıflandırmalar Batı modeline benzer şekilde sistematikleşmeye başlamıştır. Bu dönemde, doğa bilimleri (astronomi, fizik, kimya, biyoloji) ve sosyal bilimler (sosyoloji, ekonomi, tarih) gibi Batı’da gelişen bilim dalları, Müslüman dünyasında da hızla kabul görmeye başlamıştır.
Osmanlı’da tıp, matematik, kimya gibi doğa bilimleri, Batılı bilim anlayışlarının etkisiyle daha belirgin bir şekilde ayrı birer alan olarak incelenmiştir. Medrese eğitimi, geleneksel dini ilimler üzerine odaklanmaya devam etse de, Batı’daki modern eğitim sisteminin etkisiyle bilim dalları daha fazla belirginleşmiştir.
20. yüzyıl ve sonrası, özellikle Bağımsızlık Hareketleri ve Millî Eğitim Reformları ile birlikte, bilimsel sınıflandırmalar daha çok Batı-merkezli bir yaklaşımla şekillenmeye başlamıştır. İslam dünyasında, tıp, fizik, kimya gibi modern bilimler, Batılı akademik sistemlere benzer şekilde bağımsız disiplinler olarak kabul edilmeye başlanmıştır. Bununla birlikte, İslamî bilimler (örneğin, kelam, fıkıh, hadis, tefsir) ve dünyevi bilimler arasında bir ayrım ortaya çıkmıştır. İslamî ilimler, geleneksel medrese eğitiminin temelini oluştururken, doğa bilimleri modern üniversitelerde daha çok Batılı formatta öğretilmektedir.
İslam ve bilim ilişkisi günümüzde hala tartışılan önemli bir konudur. Bazı entelektüeller, İslam’ın bilimsel gelişmelere açık olduğunu savunurken, diğerleri İslam’a özgü bir bilimsel yaklaşım geliştirilmesi gerektiğini öne sürmektedir. Günümüzde, Müslüman dünyada bilimlerin sınıflandırılmasında Batı modeline yönelik eleştiriler de artmaktadır. İslamî bilim anlayışı, Batılı sistemden bağımsız olarak, daha çok entelektüel bir sentez arayışını içermektedir. İslam düşünürleri, bilimin hem dünyevi hem de manevi boyutlarını dikkate alarak bir bilimsel sınıflama önerisi geliştirmektedir.
Özellikle İslamî bilimler, dinî metinlerin modern bilimle nasıl birleştirileceği ve güncel sorunların çözülmesinde nasıl kullanılabileceği konusunda entelektüel tartışmalar sürmektedir. Sonuç olarak Müslüman dünyasında bilimlerin sınıflandırılması tarihsel olarak Batı ve İslam’ın karşılıklı etkileşimi, toplumsal yapılar ve dini öğretilerle şekillenmiştir. İlk dönemlerde dinî ve dünyevî ilimlerin bir arada ele alındığı bir yaklaşım hakimken, modernleşme süreciyle birlikte Batılı sistemler etkili olmuş, ancak günümüzde İslamî bilimlerin modern bilimlerle entegrasyonu ve özgün bir bilimsel düşünce geliştirilmesi konusunda tartışmalar devam etmektedir.
Müslüman Dünyadaki Bilim Sınıflandırmaları Yönelik Eleştiriler
Geleneksel Müslüman dünyadaki bilim sınıflandırmaları, özellikle Orta Çağ’dan modern döneme kadar olan süreçte, hem içerik hem de metodoloji açısından bazı eleştiriler almıştır. Bu eleştiriler, genellikle bilimsel düşüncenin sınırlı bir şekilde gelişmesinden, Batı bilimlerinin etkisiyle ortaya çıkan yeniliklere ayak uyduramamaktan ve geleneksel bilimin sınıflandırma biçimlerinin modern dünyadaki ihtiyaçlarla uyumsuz olmasından kaynaklanmaktadır. İşte bazı temel eleştiriler:
Sonuç olarak geleneksel Müslüman dünyadaki bilim sınıflandırmaları, özellikle Batı’nın bilimsel gelişimleriyle karşılaştırıldığında bazı kısıtlamalar ve eleştirilerle karşı karşıyadır. Bu eleştiriler, bilimin daha geniş, entegrasyoncu ve yenilikçi bir yaklaşım benimsemesi, dinî ve dünyevî ilimler arasındaki katı ayrımın yeniden değerlendirilmesi ve bilimsel düşüncenin evrensel bir dil ve metodoloji ile daha geniş bir platformda gelişmesi gerektiğini savunmaktadır. Bu bağlamda, İslamî bilimlerin modern bilimlerle entegrasyonu ve yenilikçi bilimsel sınıflamalar geliştirilmesi gerektiği yönünde bir ihtiyaç bulunmaktadır.
Kaynak: Farklı Bakış