Diyarbakır’da 20 Eylül 1992’de katledilen Kürt yazar-gazeteci Musa Anter’in ölümüne ilişkin açılan davanın 36’ncı duruşması Ankara 6’ncı Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü.
Saat 9.45’te başlayan duruşmaya Dicle Anter’in yanı sıra HDP ile CHP milletvekilleri, İHD, KESK ve ÇHD’den avukatlar katıldı.
Sanık Hamit Yıldırım’ın avukatı, müvekkilinin sağlık sorunları nedeniyle adli kontrol yükümlülüğüne uymadığını, duruşmaya da bu sebeple gelmediğini söyledi, ancak mahkemeye bir evrak sunulmadı.
2013'te başlayan dava, 9 yılda karar çıkmayınca zaman aşımı tehlikesiyle karşı karşıya kaldı. 20 Eylül tarihinde Musa Anter cinayetinin üzerinden 30 yıl geçtiği için yasal zaman aşımı süresinin 20 Eylül’de dolacağı belirtiliyor.
Duruşmada müdahil olarak dinlenen Dicle Anter, “Bu şartlar altında babamın davasıyla ilgili söylenecek pek bir şey kalmadı. Babamın öldürüldüğü dönem Kürtler için kabus gibi günlerdi, ölüm kol geziyordu” diyerek, sözlerini şöyle sürdürdü:
“AİHM Türkiye’yi mahkum etti, duruşmalar başladı. Sanık Hamit Yıldırım 5 yıl tutuklu kaldı, tahliye edildi. Dava Ankara’ya alındı, yıllar geçti ve bugünlere geldik. Musa Anter cinayeti 20 Eylül’de zamanaşımına uğrayacak. Ama insanlık suçlarında zamanaşımı olmaz, cinayetin aydınlatılması için mücadelemiz devam edecek. Susurluk raporundan başlayarak tanıklar ve sanıklar bu olaylar hiç yaşanmamış gibi ifadeler verdiler. Tanıklar namus ve şerefleri üzerine yemin etmişti...”
İHD GENEL BAŞKANI: KAYGILARIN EN BÜYÜĞÜ ZAMANAŞIMI
Dicle Anter’in ardından sözü İnsan Hakları Genel Başkanı (İHD) ve avukat Öztürk Türkdoğan aldı.
“Müvekkilim kaygılarını aktardı, bu kaygıların en büyüğü davanın zamanaşımıyla bitirilmesi. Ancak insanlığa karşı suç kapsamında olması ve AİHM’in bu dosyayla ilgili verdiği karar gözetilerek bu davanın bu şekilde bitirilemeyeceğini belirtmek istiyorum. Böyle bir düşünceniz varsa vazgeçin” diyen Türkdoğan, şunları kaydetti:
“Neden insanlığa karşı suç kapsamında? Meclis Araştırma Komisyonu 12 Ekim 1995 tarihli faili meçhul cinayetleri araştırma komisyonunda özellikle Anter cinayetine değiniliyor ve toplumun bir kesimine korku salma suçunu işlediği tarih ediliyor. Bu suç, 1995’te itiraf edilmiş oluyor. O dönem komisyon çalışmaları zorlaştırıldığı için de suç duyuruları yapılıyor. Ama bu raporun gereği yerine getirilmedi. Ama insan hakları örgütlerinin, ailelerin çabalarıyla bu davalar açtırıldı. Ancak şimdi de zamanaşımı sorunuyla karşı karşıyayız. Biz hakikatin açığa çıkmasını istiyoruz. Aksi halde davayı kapatmanız yeni ihlaller yaratacaktır ve bu dava hiç bitmeyecek, belki ikinci nesil bu davayı izlemeye devam edecek.”
Türkdoğan, “1993 yılında da Meclis Araştırma Komisyonu kuruldu ancak o raporun da gereği yerine getirilmedi. Sonra da Susurluk Komisyonu raporunda aynı sorunlar anlatıldı. Devletin içindeki suç örgütlerinin açığa çıkarılması talepleri vardı. Mehmet Ağar suç örgütü lideri olmaktan hüküm giydi, yarın yine mahkeme karşısında olacak ama failler hiçbir zaman hak ettiği cezaya çarptırılmıyor. Şu anda bu tür raporlar hazırlanması için sunulan önergeler bile kabul edilmiyor” şeklinde konuştu.
ERTELEME KARARI
Mahkeme ara kararında firari sanıklar hakkındaki yakalama emirlerinin devamına, sanık Hamit Yıldırım'ın adli kontrol tedbirinin ölçülüğü koruduğunu düşünüldüğünden kaldırılması talebinin reddine hükmetti.
Mahkeme, insanlığa karşı suç kapsamında, zamanaşımının reddine karar verilmesine dair taleplerin nihai kararda hükme bağlanacağını ifade etti. Yine dosyaların ayrılmaması kararı için de gelecek celse karar verileceğini belirtti.
Bir sonraki duruşma 21 Eylül'de görülecek.
MUSA ANTER KİMDİR?
Kürt gazeteci ve yazar. 1920’de Mardin Nusaybin’in Zivingê (Eski Mağara) köyünde doğdu. İlkokulu Mardin'de, ortaokul ve liseyi Adana'da okudu. İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ni yarıda bıraktı.
İlk gözaltına alınması öğrencilik yıllarında Dersim İsyanı sırasında oldu. Devrimci Doğu Kültür Ocakları, Halkın Emek Partisi, Mezopotamya Kültür Merkezi ve İstanbul Kürt Enstitüsü'nün kurucuları arasında yer aldı.
Hukuk Fakültesini üçüncü sınıfta bırakınca Şark Postası ve Dicle Kaynağı'nda yazmaya başladı. İleri Yurt gazetesindeki Kürtçe şiiri 'Qimil/Kımıl' sebebiyle 1959'da cezaevine konuldu ve ünlü 49'lar davasında idamla yargılandı. 1963'te cezaevinde yattı, 1967'de sürgüne gönderildi, 1971 ve 1980 askeri darbelerinde cezaevine girdi.
Anter hayatı boyunca İleri Yurt, Dicle-Fırat, Barış Dünyası, Deng, Yön, Azadiya Welat, Yeni Ülke, Özgür Gündem, Rewşen ve Tewlo'da yazdı, yedi kitap ve Kürtçe-Türkçe Sözlük yayımladı.
20 Eylül 1992'de Kültür-Sanat Festivali için bulunduğu Diyarbakır'da festivale katıldı, kitaplarını imzaladı. Akşam Cumhuriyet Mahallesi'nde yeğeni gazeteci-yazar Orhan Miroğlu ile birlikte silahlı saldırıya uğradı. Anter öldü, Miroğlu yaralandı.
Abdülkadir Aygan, 2004'te "İtirafçı Bir JİTEM'ci Anlattı" adlı kitabında Anter cinayetiyle ilgili Binbaşı Ahmet Cem Ersever, "Yeşil" kod adlı Mahmut Yıldırım, Mustafa Deniz, "Hogir" kod adlı Cemil Işık, Suriye İstihbarat Örgütü El Muhaberat'ın eski elemanı Neval Boz, JİTEM Telsiz Kumanda Merkezi'nde görevli Ali Ozansoy, JİTEM Tim Komutanı Savaş Gevrekçi ve "Şırnaklı Hamit"in adını verdi.
DAVANIN SEYRİ
JİTEM'e ilişkin 1999'da hazırlanan 11 sanıklı iddianame ile 2005'te hazırlanan 5 sanıklı iddianamenin 2010'da birleştirilmesiyle "JİTEM Ana Davası" ve Musa Anter'in öldürülmesine ilişkin 2013'te başlatılan dava birleştirildi.
Ardından Dersim'de 1992'de evinin önünden "Beyaz Toros"a bindirilerek kaçırılan ve o dönem JİTEM'e bağlı çalışan "Yeşil" kod adlı Mahmut Yıldırım tarafından işkence yapılarak öldürüldüğü belirtilen Ayten Öztürk'ün Elazığ 1. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen dosyası, Musa Anter ve JİTEM Ana Davası ile birleştirildi.
Dava Diyarbakır 7. Ağır Ceza Mahkemesi'nde 2013'te başladı. Mahkeme, 2014 yılında Anter davasıyla JİTEM Ana Dosyası'nın birleştirilmesine karar verdi. Dosya daha sonra güvenlik gerekçesiyle Ankara'ya nakledildi. Ankara 6. Ağır Ceza Mahkemesi, Yeşil kod adlı Mahmut Yıldırım tarafından kaçırılarak işkenceyle öldürülen Ayten Öztürk davasının da Anter-JİTEM davasıyla birleştirilmesine karar verdi. Böylece davadaki dosya sayısı da sanık sayısı da arttı. Dava sürerken, İsveç'te yaşan Abdulkadir Aygan'ın ifadesi bir türlü istinabe yoluyla alınamadı. 2012'de tutuklanan Hamit Yıldırım, 2017 yılında tahliye edildi.
Cinayet, uzun yıllar faili meçhul kaldı. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), bu nedenle Türkiye'yi 2006 yılında mahkûm etti ve Anter ailesine 28 bin 500 euro tazminat ödenmesine karar verdi.