Mukabele kelimesi ‘iki şeyi birbiriyle karşılaştırmak’ anlamına gelir. Aktarıldığına göre, her Ramazan’da vahiy meleği Cebrail Hz. Peygamber’e gelir, o güne kadar inmiş olan Kur’an ayetlerini karşılıklı birbirlerine okurlarmış... Bir hadiste, ‘Allah’ın evleri’nde O’nun kitabını okuyan cemaati rahmet kaplayacağı, meleklerin onları çevreleyeceği’ rivayet edilir. ‘Allah’ın evleri’, camilerdir. Bu faaliyetin yapıldığı evler gibi başka yerler de hadisteki ‘Allah’ın evleri’ne dahil edilmiştir.
Bu yazımı, okuyucularımdan durumu müsait olanlar Ramazan’da vakit kaybetmeden mukabeleye başlasınlar diye böyle erkenden yazıyorum. Birçoğunuz gibi ben de çocukluğumdan beri her Ramazan mukabele okurum. Şimdi de evde okuyorum. Bir farkla: Eskiden yüzlerce, binlerce dinleyenim olurdu şimdi tek dinleyenim var, o da hanım… Ama kim bilir, belki böylesi daha makbuldür, Allah katında.
Mukabele kelimesi sözlükte ‘iki şeyi birbiriyle karşılaştırmak’ anlamına gelir. Başta Buhârî ve Müslim’in Sahîh’leri olmak üzere birçok kaynakta aktarıldığına göre, vahiy süresince her Ramazan’da vahiy meleği Cebrail Hz. Peygamber’e gelir, o güne kadar inmiş olan Kur’an ayetlerini karşılıklı (mukabele) birbirlerine okurlarmış (arza); Hz. Peygamber’in hayatta olduğu son Ramazan’da bu mukabele iki defa gerçekleşmiştir. Müslümanlar bu hatırayı yaşatmak üzere her Ramazan’da mukabele okumayı gelenek edinmişlerdir.
Mukabele esnasında bilhassa Ramazan aylarında cami ve evlerde genellikle sabah, öğle ve/veya ikindi namazlarından önce hafızlar, 30 cüzden oluşan Kur’an’dan her gün bir cüz okurlar; cemaat ve –evde okunuyorsa- ev halkı okunan Kur’an’ı dinler veya Mushaftan takip ederler; böylece Ramazan’ın sonunda hatim indirilmiş olur. Bir hadiste, ‘Allah’ın evleri’nde O’nun kitabını okuyan cemaati rahmet kaplayacağı, meleklerin onları çevreleyeceği’ rivayet edilir. ‘Allah’ın evleri’, camilerdir. Bazı kaynaklarda bu faaliyetin yapıldığı evler gibi başka yerler de hadisteki ‘Allah’ın evleri’ne dahil edilmiştir.
Günümüzde Türkiye’de Ramazan mukabeleleri genellikle Ramazan’ın ilk günü başlamakta ve Ramazanın son günü (Arefe), bazen de 26. günü tamamlanmakta, hatim duası da Arefe gününde veya Kadir gecesinde yapılmaktadır. Bazı camilerde mukabele imsaktan sonra, sabah namazından önce okunmakta, Anadolu’da buna ‘seher mukabelesi’ denmektedir. Mukabelede her cüz bir veya birden çok hâfız tarafından okunabilmektedir.
Türkiye’de mukabelenin genellikle ezberden okunması adet olmuştur. Ancak mukabele okuyan kişinin hâfız da olsa Mushafa bakarak okuması kaynaklarda daha faziletli görülmüştür. Dinleyenlerin rahat takip edebilmeleri için mukabelenin orta bir hızla (tertîl üzere) okunması tavsiye edilir.
Bayanların evlerde toplanıp mukabele okuma ve dinleme geleneği de yaygındır. Bu meclislerde bir hâfızın kayda alınmış kıraati de dinlenmektedir.
[Not: Bu yazının hazırlanmasında meslektaşım merhum Nebi Bozkurt’un TDV İslam Ansiklopedisi’ndeki “Mukabele” maddesinden yararlandım.]
TOPKAPI SARAYI’NDA DA OKUNMAYA DEVAM EDİYOR
Mukabele geleneğinin çok eskilere dayandığına ilişkin bilgiler var. Mesela kültür tarihçisi İbn Hallikân, Hârûnürreşîd’in eşi Zübeyde (öl. 831) hanımın Kur’an’ı ezberlemiş olan 100 kadar cariyesinin olduğunu ve sarayında onları dinlediğini yazar. Başka devlet adamları da saraylarında mukabele okuturlardı. İstanbul’da Topkapı Sarayı Müzesi Hırka-i Saadet Dairesi’nde günün hemen her saatinde mukabele okuma geleneği günümüzde de sürdürülmektedir. III. Selim’in (öl. 1808) Ramazanlarda Ebû Eyyûb el-Ensârî’nin türbesinde veya sarayda Hırka-i Saâdet dairesinde okunan hatimleri dinlediği, bu hatimlerden bazılarının kırâat-i seb‘a üzere okunduğu belirtilir. Osmanlılar döneminde namazlardan önce birer cüz mukabele okumakla görevli olan cami görevlileri vardı; bunlara ‘cüzhan’ denirdi. Ayrıca bazı büyük konaklarda güzel sesli imam ve müezzinler görevlendirilir, sahurdan sonra mukabele okunurdu. İstanbul’da Eyüp Sultan Camii ve Türbesi’nde okunan hatimlerin ayrı bir fazileti olduğu kabul edilirdi.