İlahiyatçı yazar Mehmet Gündoğdu yazdı;
Muharrem Ayı
Muharrem: Arapça bir kelime olup, kelime kökü itibariyle “haram”dan türemiştir. Sözcük karşılığı, “haram olan, yasaklanan” anlamındadır.
Terim olarak Muharrem ayı, Hicri takvime göre yılın birinci ayı olup, Hz. Ömer’in halifeliği döneminde; Hz. Ali’nin teklifiyle, Hz. Peygamber’in Mekke’den Medine’ye hicret ettiği yıl (Miladi 622), İslâmî takvimin başlangıcı kabul edilmiştir. Ayrıca insanlık ve Peygamberler tarihinde çok önemli hadiselerin gerçekleştiği bir aydır.
İslam medeniyeti tarihinde önemli bir yere sahip olan Muharrem ayı, Rasul-i Ekrem (s.a.s.)’in (Şehrullah) “Allah’ın ayı” olarak nitelendirdiği kutsal bir aydır.
Muharrem ayı, Hz İbrahim’den bu yana, Araplar arasında savaşmanın yasak olduğu haram aylardan biridir. Haram aylar, Zilkade, Zilhicce, Muharrem, Receb aylarından oluşan dört aydır.
İslam dini bu haram ayların ifade ettiği hükmü devam ettirmiştir. Kur’an’da da Allah Teala haram aylara saygı gösterilmesini istemiş ve bu aylarda savaşmanın büyük günah olduğunu bildirmiştir. Nitekim;
“Sana haram ayı, yani onda savaşmayı soruyorlar. De ki: O ayda savaşmak büyük bir günahtır. (İnsanları) Allah yolundan çevirmek, Allah’ı inkâr etmek, Mescid-i Haram’ın ziyaretine mâni olmak ve halkını oradan çıkarmak ise Allah katında daha büyük günahtır” (Bakara, 217).
Rivayetlerden anlaşıldığına göre, haram aylarla ilgili hükümler Hz. İbrahim zamanında konulmuş olup hac ibadetiyle de ilişkilidir. Haram aylardan üçü, (zilkade, zilhicce, muharrem) birbiri ardınca gelir. Hac günlerini de içeren bu üç ay İslam’dan önce hac mevsimi olarak değerlendirilmiştir. Halen bu aylar hac mevsimi aylarıdır.Bu açıdan bakıldığında, muharrem ayı hac mevsiminin son ayıdır.
Dini geleneğimizde Muharrem ayında oruç tutmak sünnettir. Hz. Muhammed (s.a.s), bu ayın dokuz, on ve on birinci günleri oruç tutmayı ashabına tavsiye etmişti.
Peygamber Efendimiz buyurur ki: “Ramazan orucundan sonra, tutulan oruçların en faziletlisi Allah’a izafet ile şereflendirilen Muharrem ayındaki oruçtur” (Müslim, “Sıyâm”, 202).
İbni Abbas’ın şöyle dediği rivayet edilmiştir: “Hz. Peygamber Medine’ye geldiğinde, Yahudilerin Aşûre günü oruç tuttuklarını gördü. “Bu nedir?” diye sordu. “Bu hayırlı bir gündür. Bu, Allah’ın İsrail oğullarını düşmanlarından kurtardığı, bu sebeple de Musa’nın oruç tuttuğu gündür” dediler. Bunun üzerine Hz. Peygamber (s.a.s.), “Ben Musa’ya sizden daha lâyığım” buyurdu ve hem kendisi bugünde oruç tuttu, hem de Ashabına oruç tutmalarını tavsiye etti.” (Buhârî,Savm, 69; II, 251; Müslim, Savm, 127; I, 795)
Orucun Ramazan ayında tutulmasının farzıyyeti ile ilgili, (Bakara, 2/183,184,185) âyetleri nazil olunca Aşûre orucunu tutmak, nafile (isteğe bağlı) oruç haline geldi.
Aşure Günü
Aşure, Muharrem ayının onuncu günüdür. İsmini Arapça ‘on’ manasına gelen “aşera” kelimesinden almıştır. Dilimizde, bugün pişirilip dağıtılan tatlının isim olarak “aşure” şeklinde telaffuzu yaygındır.
18 Ağustos 2021 Çarşamba Aşure günüdür. Tarihte bugün, insanlık ve İslam tarihi açısından önem taşıyan, bazı olaylar meydana gelmiştir. Rivayetlere göre;
Hz Adem, Aşure gününe denk gelen Cuma günü yaratılmıştır.
Hz İdris Peygamber Aşure gününde göğe yükseltildi.
Hz Nuh Peygamber’in gemisinin tufandan Aşure gününde kurtuldu.
Hz İbrahim Peygamber’in Nemrut’un ateşinden kurtulduğu gündür.
Hz Musa Peygamber’in kavmini Firavun’un şerrinden kurtulduğu gündür.
Hz Yunus Peygamber’in balığın karnından kurtulduğu gündür.
Hz Yusuf’un kuyudan ve zindandan kurtulduğu gündür.
Hz Yakup Peygamber oğlu Hz. Yusuf’a Aşure gününde kavuştu.
Hz İsa Peygamber’in doğumu ve ölümü bu günde gerçekleşti.
Hz Eyüp Peygamber’in dertlerine şifa bulduğu gündür.
Ancak bu rivayetlerin tamamı kesin olmayan (israiliyat) bilgilerdir.
Öte yandan Muharrem ayının onaltıncı günü Kudüs’ün kıble tayin edildiği ve on yedinci günde Kabe’yi yıkmak üzere Fil ashabının Mekke’de helak edildiği gün olduğu nakledilenler arasındadır.
Aşure
Aşure aşı; Nuh (as) ın gemide son günde; bir yemek için, her biri tek başına yeterli olmayan birçok yiyeceği bir araya getirip, karıştırarak yaptırdığı aşın adıdır.
Milletimiz, asırlardır sürdürdüğü gelenekle bugün de; “farklılıkların ahenk içindeki ortak tada katkı sağlamaları”, “birlik-beraberlik” gibi kültürümüzün özünde hep var olan güzellikleri devam ettirme bilincinde olmanın ifadesidir.
Birbirinden farklı tatları aynı kazanda kaynatıp, aşure aşı yapmaya, birlikte yaşamanın tadına bakıp sevgiyi paylaşmaya devam etmektir. Aşure günü, aşure aşının paylaşılması sevginin ifadesi, bolluk ve bereketin simgesidir.
Kerbelâ
İslam tarihinin en acı olaylarından biri de, Muharrem Ayı’nda, Aşure günü meydana gelen Kerbela faciasıdır.
Hz. Peygamber (sav)’in torunu Hz. Hüseyin’in ve çoğu Ehli-i Beyt mensubu 70’den fazla insanın, siyaset, saltanat ve siyasi olaylar uğruna, Kerbela’da Emevîler tarafından şehit edilmesi nedeniyle, Müslümanların hafızasında yer alan büyük bir facia ve acıya Kerbela hadisesi denir.
Rabbül Alemin bir daha bu ümmete böyle bir acılar göstermesin, yaşatmasın. Milli birliğimizi, manevi bütünlüğümüzü muhafaza buyursun.
Bütün Müslümanlara düşen görev, tarihin güzelliklerini, yaşadığımız dönemin şartları içinde yeniden yaşamaya gayret göstermek, geçmişin yanlış ve üzücü hadiselerinden ve olaylardan ibret alarak, onların tekrar yaşanmaması için ne gerekiyorsa onu yapmaktır.
Vesselam.