İktidar partilerinin anlamadığı bir husus var: Ülkedeki sorunlar ve vatandaşın sıkıntıları hükümetin çözüm bulması gereken konular. Son anketlerde su yüzüne çıkan oy erimeleri devleti iyi yönetemeyişlerinin sonucu. Demek ki önce politikalarını değiştirmeleri, sonra kadrolarını revize etmeleri, yani hatadan dönmenin yolunu arayıp bulmaları gerekiyor.
Ne var ki böyle bir arayış görmüyoruz iktidar partilerinde. Ne görüyoruz? “İYİ Partiyi Saadet’i muhalefet blokundan koparalım” hesapları... Ana muhalefet partisindeki istifalara gösterilen “Yaşasın CHP bölünüyor” heyecanı...
Muhalefet parçalanırsa seçmen gidecek yer bulamayacak, mecburen “Cumhur ittifakı”nın kanatları altında toplanacak diye düşünüyorlar herhalde.
Muhalefet partilerinin ne ekonomide ne dış politikada ne de diğer herhangi bir alanda yapılıp edilenlere engel olma gücü ve imkânı olmadığını vatandaş anlamıyor sanıyorlar ki suçu muhalefete atarak işin içinden sıyrılmaya çalışıyorlar. Bu siyasetin yanlış olduğunu, bu yöntemin faydasız olduğunu, bunlarla sonuç alınamayacağını söylemeye gerek var mı?
***
Şimdi diyeceksiniz ki “O kadar da değil, iktidar partisinin stratejisi CHP’yi daima karşısında tutarken muhalefetin sağ kanadındaki İYİ Parti ve Saadet’le de sürekli dirsek teması içinde olduğunu kendi tabanına gösterip konsolidasyonu devam ettirmek…”
Evet, doğru. Var böyle bir strateji. Türk toplumunda da karşılığı olan, yani çoğu kere faydası görülen bir siyaset yapma yöntemi bu. Sözgelimi Ankara’da belediye seçimleri çeyrek asır boyunca bu yöntemle kazanıldı. Önce toplumsal kutuplaşmanın bir tarafındaki CHP ile şiddetli bir kavgaya tutuşup gerilimi tırmandırmak, sonra “sağ” kesimi ve özellikle Ankara özelinde -o zamanki- MHP seçmenini bu kavgaya kayıtsız kalmaması gerektiğine ikna etmek. Başka yerlerde de aynı dengeyi başka partilerle veya gruplarla oluşturmak yoluyla aynı yöntem uygulandı… İşe yarıyordu.
İşe yarıyordu demek yine işe yarayacak demek değil. Çünkü aynı yöntemden aynı şartlarda aynı sonucu alabilirsiniz ama şartlar değişmişse sonuç da değişebilir. Bu durumda yeni yöntemleri denemeye ihtiyacınız olduğu ortaya çıkar.
***
AK Parti’nin konsolidasyon oyununa temel oluşturan siyasi denklemdeki bütün oyuncular değişim geçirdiler geçtiğimiz yıllarda. Öncelikle de Başkanlık sisteminin ardından AK Parti hızla değişti (veya bir süredir devam eden değişimini hızlandırdı). Zaten bugün kendi tabanındaki memnuniyetsizliğin ve memnuniyetsizlerin sürekli artmakta oluşu bu değişimin neticesi. Ülkenin hali ortada.
Öte yandan, karşı kutbu oluşturan CHP de epeyce değişti. Bir yandan, eski ideolojik dilini ve yaklaşımını yenileyerek toplumun bütün kesimlerine ulaşmaya çalışan, öbür yandan yine bu anlayış çerçevesinde tek başına değil muhalif güçlerle işbirliği içinde iktidar oyunu oynayan bir CHP var bugün karşımızda.
Elbette, “Hayatta değişmeyen tek şey değişimin kendisidir” diyen düşünür doğru söylemiş. Mamafih siyasi partiler söz konusu olduğunda değişimin toplumsal talepler doğrultusunda olup olmaması önem kazanıyor.
Bu algoritmadaki üçüncü değişken durumundaki toplumun ise diğer iki aktöre başka şartlarda verdiği tepkiyi bugünkü şartlarda da vermeye devam etmesini şartlanma mekanizmalarıyla bile temin edemeyebilirsiniz. Öyle olmasaydı, Ankara’da çeyrek asır boyunca başarı getiren yöntemin son yerel seçimde de işe yaraması gerekirdi.
Dolayısıyla kendi hatalarınızın eseri olan tabanınızdaki erimeyi durdurabilmek ve toplumun desteğini geri getirmek için hiçbir şey yapmaksızın yalnızca muhalefet cephesinin bölünüp parçalanmasından medet beklemek mantıklı bir yaklaşım değil.