Teneşir horozu, horoz siklet, horoz kafalı gibi deyimleri bilirdim ama Tolstoy Horozu yakıştırmasını emekli amiral Cem Gürdeniz'in geçmiş yazılarını tararken öğrendim.
Tolstoy'un, o öttüğü için güneş doğuyor zanneden horoz tarifine gönderme sanırım.
Gürdeniz, "Devleti yıkma pahasına iktidar düşmanlığı içindeki Tolstoy Horozları, yeter artık" şeklinde kullanmış. Geçen yıl, anti-Rusçu yerli muhaliflere ayar verişinde geçiyor.
İktidarla ağız birliğinin sebebini şöyle açıkladığına da rastladım:
İçimizdeki AB'ci, Amerikancı, NATO'cu, Atlantikçi ve emperyalist Üst Akılcı mandacıların oyunlarını Erdoğan, 2013'ten itibaren geç de olsa fark etti...
Şimdi aynı ağız, Gürdeniz'in herkesi abone olmaya çağırdığı Aydınlık Gazetesi'yle Ulusal Kanal ve Perinçek tarafından kendisine çevrildi. NATO'cu, AB'ci, Amerikancı, Atlantikçi darbecilikle suçlanan bir bildiriden gözaltında.
Elbette güvendiği, inandığı için onu mahcup edenler utansın. Ama hangi yüzle!
Utanacak olsalar, ülkenin menfaatleri için farklı çözüm önerisi olanları nefret söylemleriyle baştan düşmanlaştırır, hainleştirirler miydi? Farklı fikre hayat hakkı tanımamazlık ederler miydi?
Utanması arlanması olmayanın, halini anlatmaya mani olmaz hicabı.
Atatürk, ilk tanışmasında Safiye Ayla'ya, bilmediği şu şarkıyı okuyup söyletmiş: "Mani oluyor halimi takrire hicabım..."
Nigar Osman Hanımın sözleri, Tatyos Efendi'nin bestesiyle tercüman olmasa, utançtan anlatamama duygusunu nasıl ifade edecektik!
"Atlantikçilik vatan hainliğidir, Avrasyacılık vatanseverliktir" silahını kuşananlar, Avrasyacı bir bildiriyi Atlantikçilikle suçluyor.
Suçlayanların utanması, sıkılması yok da suçlananların mı hali bunu anlatmaya mani olacak?
Ne ki oluyor. Utanma kimdeyse onda mani oluşturuyor.
"Ağzını kiraya veren içimizdeki güya Çinci, Rusçu, Avrasyacı kapı ağaları, kalkmış bizi Batı'ya kapılanmakla suçluyor, bir aynaya bakın" diyemiyor suçlananlar.
Hicap, dili bağlıyor bazen.
Dış güçlerin ayak işlerine bakıp başkasını dış güçlere çalışmakla yaftalayanda utanma ne gezer!
Hicap arsızlığın muhatabında aranır, ar damarı çatlayanda değil.
Muhalefet partileri, özellikle CHP sıklıkla tutuk, çekingen davranmakla eleştiriliyor.
"Bizi Şanghay Beşlisi'ne alın, AB'yi unutalım" diyenle "Geleceğimizi AB'de görüyoruz" diyen aynı iktidar.
Geçmişi, AK Parti'nin keskin dönüşlerine engel teşkil etmiyor.
O yüzden muhalefete deniyor ki:
"İktidar, Batı düşmanlığıyla Batı hayranlığını aynı tezgahta satabiliyor. Zıt hallerini kızarmadan, bozarmadan anlatmakta zorlanmıyor da sizin buna ıkınıp sıkınmadan karşılık vermenize mani nedir? Nutkunuzu tutan ne!..."
Mehmet Yılmaz'ın 7 Nisan tarihli T24 yazısı, mahcup ve utangaç muhalefet tarzına tepkilerin sıkı bir örneğiydi.
"Aman bize de darbeci demesinler endişesi taşıyanlar" ile "Oldu mu şimdi, bu bildiri Erdoğan'ın işine yarayacak" diyenleri bir güzel benzetiyordu.
İktidarın ekmeğine yağ sürmeme, karalama ve istismar fırsatı vermeme, mağduriyet propagandasına su taşımama, bunları imayla çağrıştırmaktan bile kaçınma korkusu muhalefette var mı, var.
Muhalefetin hata yapmama dikkati ve kendini kullandırmama tedirginliği, bu korkuya yenik düşmekle sonuçlanıyor mu?
Yılmaz'a sorarsanız evet. Hatta iktidar, muhalefeti etkisizleşirmek, işlevsizleştirmek ve mücadeleden düşürmek için bu korkuyu şöyle sömürüyor:
"Söyleyecekleri, yazacakları her şeye dikkat etmeliler. Hafazanallah, Erdoğan bunu kullanır, bu Erdoğan'a yarar!
Bir demokraside hak arama ve protesto yollarını kullanmanın bu şekilde şeytanlaştırılması kimin işine geliyor derseniz, ben de aynı yanıtı vereceğim: Erdoğan'ın işine yarıyor!"
Acaba öyle mi, muhalefet fazla mı pimpirikli, tedbiri elden bırakmamayı abartıyor mu?
Herhalde tedbirsizlik tavsiye edilmiyordur.
CHP, mesela 27 Nisan e-Muhtırası'na hak ve destek vermemiş olsaydı, o geçmişi hatırlatacak tutumlardan uzak durması da gerekmezdi.
Yakışan iftiradan korkulur...
E Cumhurbaşkanı, Genelkurmay'ın 27 Nisan e-bildirisini muhtıra saymazken emekli amiral bildirisini darbe tehdidi sayıyorsa...Aynı rahatlık ve serbestliği CHP niye kendine tanımasın derseniz...
Hatalardan ders çıkarmanın, yoğurdu üfleyerek yemenin neresi kötü?
İtalya Başbakanı, Cumhurbaşkanı Erdoğan'a "diktatör" dedi. Muhalefetten kınayanlar çıkması da kimilerini rahatsız ediyor.
"İktidar, muhalefeti yerli ve milli görünme kompleksine sokmayı başardı; o lafı sahibine yedirme kuyruğuna muhalefeti de taktı" diye kızıyorlar.
Cem Amiral, bu görüştekilere hala "Devleti yıkma pahasına iktidar düşmanlığı yapan Tolstoy Horoz"u der mi?
Geçmiş ayağa dolanınca benim de "Halimi takrire mani oluyor hicabım". Şarkısı, tüm mahcuplara gelsin.