Türkiye, seçimlerin şeffaflığı açısından epeyce gelişmiş bir sisteme sahip. Hile yapmak, düşünüldüğü kadar kolay değil. 1946 seçimlerini bir yana bırakarak söylüyorum, o zaman seçim sistemi şeffaf değildi… 1950’den itibaren 72 yıldır yapılan seçimlerde, sonucu değiştirecek boyutta bir seçim hilesinin yapıldığını ispat eden çıkmadı. Benim kanaatimce, seçimler hile ile kazanılamaz, halkın desteğiyle kazanılır.
Ancak, seçim kaybedene bir bahane gerekir. Kaybede kaybede, hile iddiası giderek kesin bir yargıya dönüşür. “Bunlar hile yapacak” diyenlerin yarattığı karamsarlık, bir ciddi zafiyete neden olabiliyor. Son zamanlarda seçim hilesi tartışmaları, eskisi kadar rağbet görmüyor. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimindeki tablo, hile konusunu ikinci plana itti. Bu kez “Seçim kazanılamaz” umutsuzluğu öne çıktı.
Muhalefet ve 6’lı masaya yönelik eleştiriler sistematik hale geldi. Kemal Kılıçdaroğlu’nun adaylığı konusuna gelirsek. “Olamaz”, “Olmasın” sloganlarının biri bitiyor diğeri başlıyor. İktidara yakın olanların da paylaştığı “anti-Kılıçdaroğlu” tutumun gerekçelerini sıklıkla bazı solcu aydınlar imal ediyor. “10 seçim kaybetti, bunu da kaybedecek” diyorlar. En temel gerekçelerden biri, Kılıçdaroğlu’nun kimliği. Tabii burada özellikle CHP’li olmayan sol çevrelerden söz ediyorum.
Sol aydınlar ve CHP
CHP ile sol aydınlar arasında yıllardır gözlemlediğim bir ilişkiyi paylaşmak istiyorum… 1973 Genel Seçimleri’nde, Ecevit, askeri müdahaleye karşı çıkarak, CHP’yi devletçi niteliğinden sıyırmayı amaçladı. “Halkçı” bir çizgi tutturmak için çabaladı. Toplumun değişik kesimlerinde umutlar yarattı. “İrtica” tehdidinin siyasetteki karşılığı olarak gösterilen Erbakan’ın Milli Selamet Partisi ile koalisyon kurdu.
O günün en can alıcı meselesi, siyasi af çıkarılmasıydı. O tarihte ülkenin önde gelen aydınları ya tutukluydu ya da tutuksuz yargılanmaktaydı. Yaşar Kemal’den Altan Öymen’e, Muammer Aksoy’dan Sevgi Soysal’a, Uğur Mumcu’ya kadar… Ecevit af konusunda kararlı bir çizgi izledi. İlk büyük uzlaşma af ihtiyacı nedeniyle hayatiyet kazandı. Bizim içinde yer aldığımız Aydınlık grubu da hapisteydi. Hapiste ihtiyarlayacak uzunlukta cezalar almıştık. Buna rağmen “CHP burjuvazinin yedek lastiğidir” diyerek seçimleri boykot etmiştik.Ailelerimiz ise militan birer Ecevitçi haline gelmişti. CHP gelirse serbest kalacağımız ortadaydı. Bizim ne yapmak istediğimizi anlayamıyorlardı.