“Cambaza bak, cambaza.”
Bu cümleyi işittiğiniz ortamlarda ceplerinize mukayyet olacaksınız.
Kalabalıkların bulunduğu yerlerde insanların dikkatlerinin kendileri dışında bir noktaya yönelmesini sağlamak amacıyla yankesicilerin kullandıkları bir yöntemdir bu. İnsanlar gözlerini biraz yukarıda ip üzerinde sanat icra eden cambaza dikmişken yankesici/ler şişkin cüzdan peşine düşer…
Öyle ortamlarda kısa günün kârı yankesici için büyük olur.
Ben yöntemle ilgili deyimin çıkış sebebini anlattım, fakat kullanım sebebi daha farklıdır deyimin. Siyasidir. Benzer bir yöntemi siyasiler de kullanır çünkü. Dikkatli olunmazsa, doğacak sonuçla ilgili de bir deyişimiz vardır: “Atı alan Üsküdar’ı geçti” deriz…
Ülkemizde siyaset alanında her şey seçime kilitlendiği için yöntem hayli zamandır devrede. Başımı nereye çevirsem, yöntemin yeni bir kullanımına tanıklık ettiğimi düşündüren bir örnekle karşılaşıyorum.
Dikkatler gerçek olandan sanala yönlendiriliyor.
Örnek İstanbul’dan
Bırakın İstanbul gibi dev metropolün belediye başkanını bir tarafa, küçük bir beldenin yerel yöneticisi bile, yabancı bir ülke büyükelçisinin görüşme talebini geri çevirmez.
Kadir Topbaş döneminde de, İstanbul belediye başkanının mesaisinin ihmal edilmeyecek bir bölümünün, ülkemize gelen önemli yabancı konuklar ile Ankara’da mukim büyükelçileri ağırlamaya ayrıldığını biliyorum.
Davet edildiğim ve katıldığım davetlerden biliyorum.
Rahmetli Topbaş çok değer verdiği veya etkilemekte yarar gördüğü yabancı konuklarını tekneyle Boğaz turuna da çıkarırdı.
Belediye başkanının doğal afet yaşanan anlarda yürütülen çalışmalara müdahale edebilmesi için makamında veya AKOM’da gelişmeleri izlemesi gerekir mi? Bugünün teknolojisi onun bulunduğu her yeri -evini, otomobilini, gittiği lokantayı- makam odası veya AKOM haline getirmeye imkan veriyor.
Öyleyse Ekrem İmamoğlu’nun sonradan önemli bir ülkenin -İngiltere’nin- büyükelçisini de ağırlamak üzere balık lokantasına gitmesinde büyütülecek bir yön herhalde yok.
AKOM’dan çıktığı andan yeniden oraya döndüğü ana kadar geçen sürede sanki hala oradaymış gibi gelişmelere müdahale edebilmiştir de ondan…
Sorun ne o halde?
“Cambaza bak cambaza” olayı olmasın?
Dikkatleri esas üzerinde durulması gereken çok daha ciddi sorunlardan uzaklaştırmanın yöntemi?
Muhtemelen öyledir.
Cumhurbaşkanı adayı mısın, öyleyse…
Konunun öznesi Ekrem İmamoğlu olduğu için balıkçıda geçirilen bir saatin ürettiği eleştirilerin bir başka anlamı daha olduğu da açık.
İmamoğlu İstanbul büyükşehir başkanlığını kazanıp göreve başladığı ilk günden beri, bazı çevreler tarafından, cumhurbaşkanlığı seçiminde partisi CHP’nin adayı olarak görülüyor. Özellikle de CHP içerisinde onu doğal aday olarak görenler sayıca fazla.
Lokantada İngiliz büyükelçiyle buluşması onun adaylığını zayıflatmayı da hedefliyor.
Yapılacak seçimde, Millet İttifakı’nın, en fazla oya ve milletvekiline sahip paydaşı olan CHP’nin içinden birini aday göstermesi karşı cephe tarafından hararetle isteniyor.
Aylar öncesinden “Cumhur İttifakı’nın adayı belli, Millet İttifakı’nın adayı kim olacak?” merakını köpürten iktidar cephesi.
CHP’den biri aday olacaksa akla hemen gelen üç isim var: Kemal Kılıçdaroğlu, Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş…
Mansur Yavaş isminin ortada dolaşmasının mahzurlarını en baştan fark ettiği için kendisinin yarışa niyeti olmadığını açıklamak ihtiyacı duydu.
Ortada CHP kimliğine sahip iki potansiyel aday kaldı: Kılıçdaroğlu ve İmamoğlu…
Karşı cephe seçime kadar geçecek süre içerisinde her ikisinin de aday oldukları takdirde kazanma şansını azaltmak için elinden geleni yapacaktır.
Yapıyor da…
İmamoğlu’na yönelik dolaşıma sokulan “Kar krizi yaşanırken balıkçıda ne işi var, İngilizle ne konuştu?” türü kafa karıştırıcı haber ve yorumların etkisini küçümsememek gerekiyor.
Troller de Kılıçdaroğlu için devrede.
Geçen hafta sonu sosyal medyadan yayınladığı videoda, CHP lideri, herhangi bir açıklamasına karşı derhal karşı mesajlarla yıpratılma amaçlı saldırıların başladığını, isminin etiketlendiği yüz binlerce mesaja bir çırpıda muhatap edildiğini anlattı.
Uzmanlardan oluşan bir heyet ‘troller’ üzerinde çalışmış, bulgularını rapora da bağlamış.
İktidar cephesinin “Millet İttifakı’nın adayı şimdiden açıklanmalı” beklentisinin üzerlerinde etkili olduğu CHP’li bir kesim de bulunuyor; onların ısrarıyla aday olabileceği beklentisini güçlendiren açıklamalar yapmaya başlamıştı Kılıçdaroğlu…
Sonucunu hep beraber gördük, önümüzdeki günlerde de göreceğiz.
Bu ara dönemde aday olarak ismi ortaya atılan herkes, Kılıçdaroğlu ve İmamoğlu’nun şimdilerde muhatap edildiği türden saldırılara uğrayacaktır.
‘Melek’ olsa aday, onu bile harcayacak bir ortam var siyasette.
Gündem belirlemede muhalefetin iktidara fark attığı yolunda iyimser görüşler dillendirilmeye başlamıştı; ama ne görüyoruz, ‘cambaz’ yöntemini yetkinlikle ve iştahla kullanmakta iktidar cephesinin eline su dökecek kadar mahir değil muhalefet.
Teröristle fotoğrafı olan HDP milletvekili…
Sezen Aksu’nun bir şarkısında Adem ile Havva isimlerinin ‘cahil’ olarak geçmesi…
Her ikisi de 2017 yılına ait bu olayların, bugün gündeme sokuluyor…
Önümüzdeki günlerde 2018, 2019, 2020 ve 2021’den yeni malzemeler de ortaya çıkacaktır.
MOBESE kayıtları ne ki…
Yaşanacaklara yürekler dayanamayabilir.