2010 yılından beri halkın nabzını tutan Türkiye Eğilimleri Araştırması’nın 2021 yılı sonuçları, çevirim içi olarak düzenlenen bir basın toplantısıyla açıklandı. Ülkenin son 11 yılına ışık tutan araştırma, halkın Türkiye’de gördüğü en önemli sorunun ekonomi, mülteci ve koronavirüs salgını olduğunu gösteriyor. Tehdit algısında ilk defa Ermenistan, İsrail ve ABD’yi geçerek birincilik sırasına yerleşirken, dost görülen ülkeler değişmiyor; Azerbaycan, KKTC
Kadir Has Üniversitesi, Türkiye Araştırmaları Grubu ile Global Akademi ortaklığında, Prof. Dr. Mustafa Aydın koordinasyonunda akademik bir ekip tarafından sürdürülen ve Türkiye’nin gündemi ve geleceğine yönelik sorunlara kamuoyunun bakışını gösteren Türkiye Eğilimleri araştırmasının saha çalışması ise Akademetre Araştırma ve Stratejik Planlama tarafından gerçekleştirildi. 23 Ekim-5 Kasım 2021 tarihleri arasında, Türkiye temsiliyetine sahip 26 ilde kent merkezlerinde ikamet eden 18 yaş ve üzeri 1000 kişi ile görüşme sonucu elde edilen verilere göre en önemli sorunlar sırasıyla ekonomi, mülteciler ve Koronavirüs salgını olarak belirtildi. Önceki senelerle kıyaslandığında, terörün gerileyerek beşinci sıraya oturduğunu görüyoruz.
Ekonomi Türkiye’nin birincil sorunu. “Ailemi geçindiremiyorum” diyenler bu sene yüzde 57,2, “Ekonomik olarak daha kötü durumdayım” yüzde 55,4, “Tasarruf yapamıyorum” diyenler ise yüzde 74,4. Basın toplantısı sırasında Prof. Aydın’ın da belirttiği gibi, saha çalışmasının yapıldığı dönemde TL’nin ani değer kaybının yaşandığı son ekonomik kriz henüz oluşmamıştı. Yani araştırma ekonomik krizin yükseldiği kasım ve aralık aylarını dışarıda tutsa dahi, her sene olduğu gibi ekonomi ve geçinememe ana sorun olarak varlığını sürdürüyor.
Desen: Selçuk Demirel
Bu seneki sonuçlarda ortaya çıkan ilginç bir tablo var. Her ne kadar temel sorunlar ekonomi, mülteci ve Koronavirüs olarak sıralanmış olsa da, coğrafi konum sorunların sıralamasını ciddi bir şekilde etkiliyor. Buna göre Koronavirüs ağırlıklı olarak Marmara ve Ege bölgelerinin ana sorunuyken, ekonomik sorunlar İç Anadolu ve Akdeniz bölgelerinin, mülteciler ise Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinin ilk sırasında. Terör konusuna baktığımızda Karadeniz bölgesinin temel sorunu olarak göze çarpıyor.
Bölgesel farklılıklardan kimliklerdeki farklılıklara geçtiğimizde araştırma bulguları Türk halkının kendisini muhafazakâr, milliyetçi ve Kemalist olarak tanımladığını gösteriyor. Geçtiğimiz yıla göre kendisini sosyal demokrat olarak tanımlayanlar düşerken (yüzde 8,3), Kemalistler’de (yüzde 19,2) de ciddi bir artış söz konusu. Türkiye’de yaşayıp apolitik olmak ise pek mümkün değil. Araştırmaya göre kendini apolitik olarak değerlendirenler yüzde 2’ye erişemiyor, en yüksek yılda bile ancak yüzde 5,9 olabiliyor (2020).
Etnik yapıya baktığımızda halkın yüzde 88,6’sı kendisini etnik olarak Türk tanımlıyor. Kürt olarak tanımlayanlar ise yüzde 8. Bu sene eklenen ilginç bir soru, “Vatandaş, Türkçe Konuş!”un artık gerçekleştiğini gösteriyor; “Çocukken konuşulan dil” sorulduğunda, birden fazla cevap hakkı olmasına rağmen katılımcıların yüzde 93,6’sı Türkçeyi işaretlemiş. Türkçeye en yakın Kürtçe yüzde 7, Arapça ise yüzde 1,4. Dindarlık konusunda ise ilginç bir sonuç göze çarpıyor. Katılımcıların yüzde 29,5’u kendini çok dindar, yüzde 58’i orta dindar olarak tanımlamasına rağmen dini vecibelerden biri olan namaz kılma sıklığı bir hayli düşük. Tüm vakit namaz kılanlar yüzde 21,2 iken, namaz kılmam diyenler yüzde 41,6. Dindarlık yaş arttıkça artarken, sosyoekonomik statü yanıtlarda büyük bir fark yaratmıyor.
Milliyetçilik ise yıllar içinde kendini muhafazakarlıktan sonra ikinci sıraya yerleştirmiş ve nüfusun yüzde 20’sini etkilemiş durumda. Yaş veya sosyoekonomik statüye bakmaksızın büyük çoğunluk kendini orta ve yüksek milliyetçi olarak tanımlıyor. Milliyetçilikten hareketle mültecilerin durumuna baktığımızda ise memnuniyetsizliğin gittikçe arttığı (yüzde 68,9) görülüyor. Suriyeli sığınmacıların ülkelerine döneceği düşünülmüyor (yüzde 78,8) ancak halk onları kabul etmeye de hazır değil; “yanınızda Suriyeli çalıştırır mısınız?” sorusuna cevap yüzde 90,8 ile “hayır” oluyor. “Türkiye göçmen alımına son vermelidir” diyenlerin yüzde 80,7 çıkması ise bu nedenle şaşırtıcı olmuyor.
Erken seçimi gerekli görenler yüzde 16,9’da kalmış olmasına rağmen, ülke bir seçim havasına girmiş bile. Araştırma sonuçlarına göre Millet ve Cumhur ittifakının tabanı kemikleşmiş durumda. Aralarındaki fark azaldıkça halk arasındaki kutuplaşma da artmakta. Seçim atmosferi içine girildiğini gösteren bir başka veri ise katılımcıların sadece kendi parti ve liderlerini başarılı ve diğerlerini başarısız olarak görmesi. Basın toplantısı sırasında yapılan bir tartışmada partisini seçmiş olanların fikrinin değiştirilmesinin çok zor olduğu, bunun yerine kararsızların oylarını kazanmak için bir plan geliştirilmesi gerektiği dile getirildi. CHP iktidar olurlarsa parlamenter demokrasinin geri getirilmesini vaat ediyor. Ancak araştırmaya göre halk cumhurbaşkanlığı hükümet sistemini tercih ediyor (55,7-44,3) Bunun ana sebebi olarak da hükümetin koronavirüs salgını ile mücadelesindeki hızlı ve etkili karar alması gözüküyor.
Dış politikada hükümet başarılı bulunuyor (yüzde 50,6). Karabağ savaşı ise tehdit algısını oldukça etkilemiş durumda. Ermenistan tehdit algısında yüzde 60,9 ile birinci sıraya oturuyor bu sene. İkinci ve üçüncü sıralar ise İsrail ve ABD arasında paylaşılıyor. Daha önceki yıllara benzer olarak sorun yaşanan ülkelerle ilişkilerin düzeltilmesi için Türkiye’nin çaba göstermesi istenmiyor. Türkiye’nin müttefikler ise bu sene de Azerbaycan, KKTC ve Türki cumhuriyetler. Türkiye’nin AB üyeliği destekleniyor ancak bu sene dikkat çekecek ölçüde bu destek AKP’lilerden (yüzde 64,5) geliyor. NATO üyeliği önemli diyenler yüzde 58. Türkiye’nin yabancı ülkelerde asker bulundurması destek bulmuyor (yüzde 29,1). Benzer şekilde sınır ötesi operasyonlar da desteklenmiyor (yüzde 33,7).
Anlaşılan o ki Karabağ Savaşı Ermenilere yönelik bakışı da olumsuz etkilemiş; yüzde 53,8 Ermeni ile komşu olmak istemem diyor. Rumlar için bu oran yüzde 43,6, Yahudiler içinse yüzde 37,1. Çerçeveyi genişlettiğimizde ise aslında kendisinden farklı kimse ile yakın olmak, komşu olmak istenmediği görülüyor. Bu oran eşcinseller için yüzde 60,9, mülteciler için yüzde 57,4, nikahsız çiftler için yüzde 34,5.
Kutuplaşma ise birçok farklı eksende kendini göstermeye devam ediyor: laik-dindar, sağ-sol, zengin-fakir, batılı-doğulu. Siyasal kutuplaşma ise, erken seçim atmosferine girmiş olan Türkiye’de her alanda hissediliyor. Tek fark iktidar seçmeninde (AKP) mutluluk oranı yüzde 82,1 ile tavan yapmışken, muhalefet seçmenleri (CHP) ancak yüzde 41,5 düzeyinde kalıyor. Türkiye’de yaşamaktan mutlu olanlar ise yüzde 58,2 ile geçen senelere göre yükselmiş durumda. Ancak mutluluk yaş aldıkça yükselme eğiliminde. Yani gençler genel ortalamaya göre daha mutsuz. Bu da yurtdışı olasılıklarını cazip kılabiliyor.
Türkiye Eğilimleri 2021 raporuna göre ekonomi, her konuda kutuplaşma, erken seçim atmosferi ve Karabağ Savaşı sonuçları etkilemiş durumda. Raporun detaylarına buradan ulaşabilirsiniz.
Kaynak: Farklı Bakış