Tarih: 11.06.2018 12:25

Muhafazakâr Kapitalizm Bizi Boğuyor

Facebook Twitter Linked-in

Muhafazakâr Müslümanların iktidar olmasıyla birlikte evrilme çok hızlı devam ediyor. Hâlden hâle giriliyor. Geçmiş zamanlarından eser kalmadı. Geçmişte bir simit bir çay hesabı yapanlar, saraylarda, köşklerde, villalarda, devasa ve görkemli, şatafatlı salonlarda yaşıyorlar. Halkın önüne geçtiklerinde de onlar gibi olmanın rollerine bürünüyorlar.

İslamcılığın, ya da İslâmî mücadelenin çizgi ve yön değiştirmesi çok acı. Ulusalcılıktan ırkçılığa, oradan kapitalizme yönelişlerini akıl almıyor. Aslında yadırganacak bir durum yok.

Müslümanların başının belâları çok yönlü. İslâmî mücadele samimi, sahih iken ne oldu da sapmalara kapıldı gidiyor? İnsanlar nasıl oluyor da bu kadar hırslarının tutkusuna yeniliyor? Nasıl oluyor da yıllarca kapitalizme, karşı durulurken, kendini izmlerin içinde bulabiliyor.

 

Geçenlerde bir aziz dostum sosyal medya üzerinde İstanbul´un bir semtinin gökdelenlerini, azman binalarını paylaşmıştı. Bu binaların önünde insanlar bir böcek gibi görünüyordu. Bu devasa binaların arasında sonradan yapılma uyduruk Mimar Sinan özentili ve hatta adını taşıyan cami küçük bir maket gibi görünüyordu.

Yıllarca Amerika´da yaşamış bir aziz dostum Türkiye´ye geldiğinde, İstanbul´u gördüğünde vahşi kapitalizmin boğuculuğundan söz etmişti.

İstanbul´un yüzü son yirmi yıllardaki değişimi korkunç. Küresel sermayenin güdümünde tam bir yıkım sürecinde. Özünü ve ruhunu yitirmede. Vahşi kapitalizmin görünümü dehşet verici.

Müslümanların çıkmazları ve çelişkileri yanlış kavramların kurbanı ve kölesi oluşlarında. Evet ticaret helâldir ama helâl kazançlı ticaret helâldir. Faizli, banka kredili, doyumsuz ve sınırsız kazançlı ticaret değil.

Zavallı alt katmanlardakilerin kapitalizmin bir ürünü olan bir buzdolapçık ile tartılıp biçilmesinin tuhaflığında. Bu, bir şükür vesilesi olarak görülüyor. Kapitalizmin doyumsuz hazzından yararlanan kitler ile alt katmandakiler aynı tartıya konuluyor. Şu denmeye getiriliyor, yüzünüze gözünüzü dursun bütün evlere giren buzdolapları neyinize yetmiyor.

 

Üst katmandakilerin bir sofrasındakiler o buzdolapçıkların aylık giderlerinden daha fazla.

İstanbul gibi bir kentte, boğulacak gibi oluyoruz. Bireysel olarak bulunduğumuz yer Karaca Ahmet mezarlığına baksa da soluklansak da bu sadece bizi kısmen tatmin ediyor.

İstanbul´un kuşatılmış hali ise göz açtırtmıyor.

Müslümanlar İslâmcılıktan çoktan vazgeçti. Aslında bizlerin Babanzadelerden Mehmet Akiflerden itibaren başlayan İslâmî mücadeleyi yeniden diriltmekle yükümlüyüz. Evet, yeniden İslâmcılığa soyunmalıyız. İslâmî mücadelenin öncülüğünü yapmalıyız. Kapitalizme, küresel sermayeye direnmeliyiz. Kendi ürünümüzle, yaşama tarzımızla dönüşü sağlamalıyız. Efendimizin buyruğunu kendimize ölçü almalıyız. Bedir´de müşriklerle karşı karşıya kalındığında iki rekât namaz kıldı, ardından Allah´a yakarıda bulundu: ?Allah´ım bizi muzaffer kıl. Eğer biz yenilirsek dinini kim savunacak kim anlatacak ve yaşatacak? diye. Biz de o yakarının ve duanın peşindeyiz. Bunu kendimiz için yapıyoruz.

Paranın, kapitalizmin, sömürü çarkının esiri olmamak için. Devasa binaların gölgelerinde bir böcek olmamak için, soluklanmak için, boğulmamak için yeniden mütevazi hayatımıza dönmek için yakarıyoruz, çabalıyoruz, çırpınıyoruz.

Müslümanlar servetin, paranın kölesi durumunda. Dertleri yok davaları yok, İslâmî çaba ve mücadeleleri bitmiş tükenmiş durumda. İslâm ya da Müslüman´ca görünüm sadece bir görüntü. Konumlarını yitirmemek adına Müslüman gibi görünülüyor. Hesaplar ve mücadeleler liberal kapitalist sistemi içindeki konforlar için. Mücadeleler Allah yolunda olmak için değil. Servet ve konumların yitirilmesinde. Daha modern yaşamlarını sürdürmek için kapitalizmin doyumsuzluğunu yaşamak için. Yazık çok yazık. Bunun için yeniden İslâm mücadelesi ve dirilişi için, yeniden İslâmcılığın bayrağı altındaki samimiyet için olmalıyız.




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —