16.10.2018 Salı
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan Beştepe´de il müftüleri toplantısında konuşma yaptı ve önemli konulara değindi. Önümüzdeki günlerde tartışılacak konular: Fetö yapılanması, müftülere-hocalara düşen görevler, ortalıkta dolaşan şarlatanlar?
Malumunuz gündem yoğun. Kaşıkçı vakası karanlık tünelde kaybolma gibi bir hal aldı, bakalım altından neler çıkacak. Belki de ortaya çıkacak, belki de dünyanın bir yerinde olan olayları izliyordur.
Brunson konusu da bayağı gündem olup, tartışmalara konu olmuştu ama bakın serbest kaldı ve ülkesine döndü. Trump da hemen noktayı koydu: ?Türkiye´ye karşı hislerim değişti´.
Gündem böyle konularla meşgul edilirken, asıl konuşulması gereken konular raflara kalkıyor ve konuşulacağı günleri bekliyor. Ya da bir musibet olacak ki, hemen gündem olsun.
Cumhurbaşkanı Erdoğan il müftülerine uyarılarda bulundu ve onları aslında bir yöne kanalize etmek istedi. Bilmiyorum dinleyen müftülerin zihinlerinde neler vardı.
Fetö yapılanmasıyla ilgili söyledikleri doğru ama geç kalınmış olmak da hata.
?FETÖ, 1970´lerin ortalarında bünyeye girmiş, 40 yıl boyunca da o bünyede sinsi şekilde büyümüş, palazlanmış, vücudun farklı organlarına bulaşmış habis bir urdur. Örgüt, 40 yıllık serencamı içerisinde en güçlü desteği 80 darbesiyle, 28 Şubat müdahalesinin faillerinden görmüştür.
Fetö yapılanmasının bu kadar güçlenmesi, dini hayatı etkilemesi ve insanlara nüfuz edebilmesi konusu çok önemli. İslam ve İslam hukukundan ziyade şiirsel ve edebi tarzda anlatılan menkıbelerle insanları efsunlayan bu yapının tehlikesi anlaşıldı. Ama ya bundan sonrası?
Üniversitede okuduğumuz yıllarda ?şucu-bucu´ olmayın diyen hocalarımızı şimdi daha iyi anlıyoruz. Şucu-bucu olan arkadaşlarımızı uyardığımızda ?siz çok biliyorsunuz´ diye ukalalık yapanların şimdi pişman olduklarına eminim.
O kadar olaydan sonra bugün ders alındı mı derseniz; bence hala daha ders alınmış değil. Neden mi?
Önemli olan çamurlu arazinin kurutulmasıdır. Bugün dini yapılanmaların yoğun olduğu toplumumuzda açık, ilmi, İslam hukukuna dayanan, menkıbelerden uzak, insanı düşünmeye ve inanmaya sevkeden, bakış açıları değiştirip dünyaya ve hayata yeni bir pencereden baktırabilen, dinamik ve hayata uygun bir İslam anlayışı yoktur.
Fetö olayı ortaya çıkınca diğer bütün dini yapılar, fetö gibi olmadıkları konusunda kendilerini aklama yoluna girdiler. Başarılı oldular ki, varlıklarını devam ettiriyorlar.
Ama bataklık kurutuldu mu. Bence hayır. Neden mi hayır?
İslam, içinde dini ibadetlerin olduğu kadar, aynı zamanda ekonomik, sistemsel, hukuksal ve evrensel insani tavsiyelerin olduğu son gönderilen ilahi vahiyler bütünü.
Dini gruplar ne kadar biz fetö gibi değiliz deseler de, zekat toplama konusunda aktifler mi, evet aktifler. Kurban toplama konusunda aktifler mi, evet aktifler. İşte bu konular bireylerden çok toplumu ve yönetimi ilgilendiren konular. Bu ibadetler ve hakkındaki ayetler olduğu sürece bu dini yapılanmalar konusu problem olmaya devam edecek.
Cumhurbaşkanı ?güncelleme´ dediği zaman kıyameti koparanlar acaba neden bu kadar kıyameti kopardılar? Bunu hiç düşündünüz mü?
Kendisi için imanı bulan ve inanan, İslam´ın değerlerini yaşamaya çalışan samimi müslüman olan birisi için ?güncelleme´ konusu neden tehlikeli olabilir ki?
Din bozulacak korkusu içinse eğer, Yaratıcı Varlık Rab dinini koruyacağını ifade etmiş. Kıyameti koparanların Rabb´e mi inançları yok acaba!
Mesele Din´in korunması mı, yoksa dayatılan din anlayışının zarar görecek olması mı? Dayatılan din anlayışından ?rant´ elde edenlerin rantlarını kaybedecekleri korkusu mu?
Gençlerin İslam´dan soğumalarından mı korkuyorlar yoksa. Gençlerin içinde bulunduğu durumu ?deizm´ tartışmalarında zaten görmüş olduk. İslam´dan zaten soğumuş durumdalar.
Kemal Öztürk usulünce kaleme almıştı. Diyanet´in toplantısında ?deizm´ konusunun sonucunda, ?böyle bir sorun yoktur´a gelinmiş. Sorunları halının altına atmayla sorunlar ortadan kalkmıyor.
İslam, bugün ve şimdi bize ne diyor?
İslam, atalarınızın dinine uymayın derken sadece eskiden yaşamış mekkelilere mi mesaj veriyor, yoksa kıyamete kadar gelecek olan bütün insanlara mı mesaj veriyor.
Biz gerçekten İslam´ı anlamaya çalışıyor muyuz, yoksa sadece inanmış gibi yaparak günü mü kurtardığımızı (Rabb´i kandırdığımızı mı) sanıyoruz?
Bu soruları il müftüleri de düşünüyorlar mıdır, asıl bunu çok merak ediyorum.
İl müftüsü oluncaya kadar nasıl bir yol takip etmek zorunda acaba bu kişiler. Ya da İlahiyat fakültelerinde akademik kariyer kazanmak için çizilen yolda kaç tercüme yapıp, kimlerin desteğinin alınması gerektiği mi zihinleri daha fazla meşgul ediyor acaba.
Dini cemaatlerin ve grupların denetlenmesinin gerekliliği artık şüphe götürmez bir gerçek. Buna karşı çıkanlar olacak, biliyorum.
Dini cemaat ve gruplar bireysel İslam anlayışını istedikleri gibi yaşasınlar, ancak toplumsal İslami hükümlere de el atıyorlarsa her zaman risk faktörü vardır. Bunun ayrımı yapılmadan ve bunlarla ilgili yönetmelikler çıkarılmadan il müftülerinin yapacakları çok şey yoktur kanaatindeyim.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ısrarla vurguladı: ?Ehliyet ve liyakat sahibi din görevlilerimizin ön plana çıkmadıklarında neler olduğunu görüp yaşadık. Bizim hocalarımız inisiyatif almadığı zaman meydan FETÖ elebaşı gibi şarlatanlara, hurafeci cahillere, televizyonlarda sazlı danslı program yapan soytarılara kalıyor´.
Ön plana çıkmak için, ya insanları kandıracak çok menkıbeleriniz-hikayeleriniz olacak, ya da ilmi-İslami-ayakları yere basan-hayatın içinde olan- toplumu kapsayan-evrensel değerlere sahip-düşünmeyi ve düşündürmeyi sağlayan bir İslam anlayışınız.
Başka çaresi yok?.
Sevgi ve Bilgiyle kalın