Geçtiğimiz gün Sayıştay'ın Ankara Üniversitesi 2019 Yılı Denetim Raporu'nda Dil Tarih ve Coğrafya Fakültesi'nde (DTCF) 440 yazma eserin kayıp olduğu ortaya çıktığı açıklandı. Sayıştay denetçileri “Yıllar içinde oluşan kayıp ve eksikliklerin zamana yayılarak ortaya çıkması muhtemel sorunlardan kurtulma çabasının bir sonucu olduğu düşünülmekte” deniliyor. Kütüphane görevlileri ise, “Kitapları en son kimin ödünç aldığına yönelik log kayıtları tutulmadı ve silinme işlemiyle birlikte bu tür kayıtlar da yok edildi” şekline konuşuyor. Siz bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bu durum yeni bir durum değil. Zamanında direkt olarak çalınan eserler bile var. 60'lı yıllardan bu yana bu mesele zaman zaman gündeme geliyor. Hatta 19. Yüzyılda Topkapı Sarayı'ndan çalınıp İran'a kaçırılan ve orada müzayedeye konulan kitaplar var. Fatih Sultan Mehmed'in özel kütüphanesinden eserlerdi onlar. Bu ayın 27'inde bu eserlerin müzayedesi Londra'da yapılacak. Bu eserler Topkapı sarayına ait. Bu kayıplar son dönemlerde biraz çoğaldı. Sayıştay çeşitli kurumlarda sayım yapıyor. Mesela İstanbul kütüphanesindeki Ayasofya ile ilgili yazma eserler bölümünde ilk 6 kitabın olmadığı ortaya çıktı. Söz konusu kitaplar 7. ciltten başlıyor. Buna benzer sıkıntılar yaşandı. Süleymaniye'de bahsettiğim döneme ait 500'den fazla kayıp olduğu söyleniyor. Ankara Dil Tarih'te ise durum fecaat boyutlarında. Kitaplar hem bakımsızlıktan dökülüyor hem de meşhur kütüphaneci İsmail Saip Sencer'in Ankara Dil-Tarih'e bağışlanan koleksiyonundan çok fazla sayıda kitap kaybolmuş. Ankara Dil Tarih'te 17 bin civarında yazma eser var. Selçuklu dönemine ve başka dönemlere ait eserlere göz atıldığında bazı eserlerin orada mevcut olmadığı biliniyor.
“Alınan kitapların birçoğu iade edilmedi”
Sayıştay 440 adet eksik tespit etmiş. Bunların bir kısmı, geçmişte orada görev alan meşhur profesör hocalar vardı. Prof. Dr. Adnan Sadık Erzi, Mehmet Altay Ünal, Aydın Taneri gibi sayılan hocalar vardı. Şimdi hoca gidiyor kütüphaneye, kurumda hatırı sayıldığından eseri alıyor odasına götürüyor. Odasına giden kitap bir daha kütüphaneye dönmüyor. 60'lı yıllardan beri böyle alınıp da geri dönmeyen çok fazla kitap var. En büyük sıkıntı bu. Ankara'dan saydığım o isimlerden Adnan Sadık Erzi'nin adı “yazma eser kaçakçısı”na çıktı. Hatta zamanında bunu bazı kütüphane müdürleri ifade etti. Bu adam iflah olmaz bir yazma eser kaçakçısıydı.
“Konya'da İbn-i Arabi'ye ait yazma eser kayboldu”
Başka kütüphanelerde benzer sıkıntılar yaşandı mı?
İstanbul Üniversitesi'nde de oldu. Bu hocalar genellikle “Atatürkçü” kimlikleriyle öne çıkan isimler. Dolayısıyla kimse onlardan hiçbir konuda hesap sorulmayınca kayıplar takipsiz kaldı.
Mesela eski YÖK başkanlarından Kemal Gürüz hakkındaki iddialar?
Kemal Gürüz'ün İstanbul Kütüphanesi'nde yaptıkları ayyuka çıktı. Ben o kütüphaneye bizzat gidip neler yaptığını gördüm. Bir de bu eserlerin doğru dürüst envanterlerinin çıkarılamaması nedeniyle ayrıca sıkıntı yaşanıyor. Fırsatını bulan veya kılıfını uyduran kitapları almış gitmiş. Mesela kayıt defterinden sildirmiş veya kitabın kartoteksini alıp koparıyor. Kütüphanelerde kutular içerisinden kartoteks denilen kayıt belgesi vardır. Millet istifade etmesin diye koparanlar olduğu anlaşıldı. Bu gibi sözde saygın profesörler herhangi bir eser aradığında onlara fotokopilerini çektirmek kaydıyla verildiği oluyordu. Bunlardan bazıları geri gelmiyordu. Bir de, “nitelikli hırsızlık” yapılıyordu. Bu tür hırsızlıklarda çete elemanları kullanılıyordu. Mafya tarzı. Bu tür kişiler kütüphaneye giriyor, uyduruk bir kitabı cildin arasına koyuyor. Cilt içindeki orijinal kitabı koparıp alıyor. Bazıları içerdeki memurları ayarlıyor.
Bir örnek vaka verebilir misiniz?
Mesela 2000 yılında, Konya Yusuf Ağa Yazma Eserler Kütüphanesi'nde böyle bir olay gerçekleşmişti. 150'ye yakın kitap çalındığı ortaya çıktı. Bende listesi de mevcut. Bu eserlerden sadece iki tanesi bulunabildi. Daha çok Selçuklu dönemine ait eserlerdi. Düşünebiliyor musunuz, Muhyiddin-i Arabi'nin el yazması eserleri kayboldu. Ankara Dil-Tarih Fakültesi'ne ise kırk senedir dönmeye kitapların ne durumda olduğu meçhul. O dönem söz konusu eserleri alan kişilerden bir kısmı ölmüş, hayatta değil. O eserler ya çocuklarında ya torunlarındadır veya kaybolup gitti. Sayıştay da böyle şeylerin devam ettiğini söylüyor.
“Türkiye'deki yazma eserlerin güvenliğinde ihmal ve ihanet yaşandı”
Bu tür teşebbüslere karşı ne tür tedbirler alınıyor veya ihmal edilen hususlar neler olabilir?
Türkiye'deki yazma eserlerin güvenliğinde ağır ihmal de görüldü, içeriden ihanet de yaşandı. Bu noktada muvazzaf olan memurların ihmal, göz yumma veya ihaneti söz konusudur. Nitekim bazı memurlar soruşturma sonrası tutuklandı. Bundan 8 sene kadar önce benzer şeyler Topkapı sarayında yaşanmıştı. Mesela kütüphanecilik görevinde bulunanların çoğunun yetersizliği yazma eserlerde görülüyor. Bırakın Arapça veya Farsça bir eserin niteliğinin ne olduğunu anlamalarını beklemeyi, Osmanlıca'ya bile hakim değiller. Arap harfleriyle yazılmış Osmanlı teb'asından farklı milletlerin ileri gelenlerine mensup insanların eserleri de var. Bizdeki kütüphaneler, Arnavut veya Kürt olup Arapça eser telkif etmiş insanların eserlerini de barındırıyor. Matbu olanlar ayrı fakat “Müteferrika” dediğimiz basılmış eserler müstesna. Maalesef matbu olan eserlerden de çalınanlar oldu. Bu eserlerin ciddi biçimde sayımlarının, yoklamalarının yapılması lazım. Yabancı araştırmacılar ise bu eserlere daha rahat ulaşabiliyor.
Neden?
Mesela Arkeoloji Müzesi'nde tarih encümeni dosyaları Türkiye'deki araştırmacılara verilmedi ancak yabancılarda var. Osmanlı'dan kalma kütüphanelerinin büyük bölümü Arapların elinde. Bazıları zengin olduğundan eli uzun. Türkiye'den elde edebildikleri dijital kopyaları kendi kütüphanelerinde veya başka ülkelerde dijital kopya olarak bulunduruyorlar. Ancak Türkiye'den o coğrafyaya bir araştırmacı gittiği zaman birçok zorlukla karşılaşıyor. Mesela Türk İslam Müzesi'nde bulunan Şam eserlerinin tasnifi bile yapılmamış, kataloğu yok. Ancak yurt dışına dijital kopyaları nasıl gidiyor?
“Kültür ve Sanat Politikaları Kurulu müdahil olmalı”
Bu alandaki sorunlar nasıl aşılabilir?
Bu alana neşter vurulması lazım. Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Politikaları Kurulu'nun müdahil olması lazım. Murat Bardakçı, İskender Pala gibi isimler bu kurulda bildiğim kadarıyla. Öncelikle bu kurulun faaliyet göstermesi, el atması gerekiyor. Ankara'daki vaka tam bir fecaattir. Bu fakültenin Sayıştay'a yaptığı cevabi açıklaması da ayrı bir fecaat. Tamamen yalana dayalı bir inkâr. Özrü kabahatinden büyük, başka bir şey değil. Türkiye zamanında tarihi eser kaçakçılığında görüldüğü gibi yazma eserler de olmuş. Arap veya Fars coğrafyasından Batı'ya giden eserler Türkiye üzerinden gidiyor mesela. Geçmişte Yunus Emre Divanı'nın en eski nüshası bir ailenin elindeydi.
Hangi aile bu?
Kayserilioğlu ailesi… Bu aile zamanında Karaman'da bulunan bir tekkeden inceleme gerekçesiyle almış, sonra iade edilmemiş, alan kişiler öldükten sonra mesele çocuklarına kalmış. Aile mensupları, bildiğim kadarıyla yurtdışında sattı. O divan, asıl yazma nüshasıydı. Milli servettir. Zamanında Kültür Bakanlığı'na çağrıda bulunmuştum müdahil olunması için. Bu alanda bazı nüfuzlu iş adamları var, bu eserlere bir şekilde ulaştıktan sonra depolarında bulundururken aldıkları kredilere karşılık teminat olarak gösteriyorlar. Böyle yapanlar da var. Bu kişilerin taşeronları var. Taşeronların taşeronu var. Hatta sokak çocuklarını bile kullanabiliyorlar. Kıymetli tarihi eserlere bunlar vasıtasıyla bile ulaşabildikleri oldu. Özelikle kitabeler, camilerde bulunan levhalar, kitabeler. En alt dikkat çekmeyen kişilerce çalınıyor, derken antikacının eline düşüyor. Oradan koleksiyoncu olan bir işadamına veya Batılı koleksiyonculara gidiyor. Bu işi yapan esnaflar bile olmuş. Hatta bazı sahaflar vardı. Sözde hocalar. Türkiye'de bu alanda da yağma yaşandı. Bu kıymetli eserlere bilinç kazandırmak amacıyla dair sempozyumlar da düzenleniyor fakat gözle görülür bir sonuç tam olarak alınabilmiş değil maalesef.
Röportaj: Cumali Dalkılıç
Müfid Yüksel'in kaydettiği, “2000 YILINDA KÜLTÜR BAKANLIĞI KONYA BÖLGE YAZMA ESERLER KÜTÜPHANESİ MÜDÜRLÜĞÜ'NE BAĞLI YUSUFAĞA YAZMA ESER KÜTÜPHANESİNDEN ÇALINAN YAZMA ESERLER'den bazıları;
Adı: el-Mufassal
Müellifi: Carullah Ebu'l Kasım Mahmud b. Ömer ez-Zemahşeri
Adı: Tefsiru Ebu'l-Leys
Müellifi: Ebu ‘l- Leys Nasr b. Muhammed ed-Semerkandi
Adı: Levamiu'l- Beyyinat fi Şerhi Esmaullah Ve's-Sıfat
Müellifi: Fahreddin Ebu Abdullah Muhammed er-Razi
Adı: Tefsiru Ebu'l-Leys
Müellifi: Ebu ‘l- Leys Nasr b. Muhammed ed-Semerkandi
Adı: Şerhu Camiu's-Sagir
Müellifi: Sadru'ş-Şehid Hüsameddin Ömer b. Abdullah el-Aziz
Adı: İhtilafu'l-Ulema
Müellifi: Ebu İshak İbrahim b. Cabir eş-Şafi
Adı: İhyau Ulumiddin
Müellifi: Ebu Hamid Muhammed b. Muhammed el –Gazali
Adı: Miftahu'l-Gayb
Müellifi: Sadreddin Muhammed b. İshak el-Konevi
Adı: Fıkıh (Kitabün-Nefahat el-İlâhiyye)
Müellifi: Sadreddin Konevi
Adı: Risaleti Ruhul Kudüs fi Menazıratün Nefs
Müellifi: Muhyiddin Arabi
Adı: Aklat al-Mustavfirat
Müellifi: Muhyiddin Arabi
Adı: Kitabu'ş-Şevahid
Müellifi: Muhyiddin Arabi
Adı: Kitabu'l-Celâle
Müellifi: Muhyiddin Arabi
Adı: Kitabu'l-Ezel
Müellifi: Muhyiddin Arabi
Adı: Şerh el-Kanun fi't-Tıb
Müellifi: Fahreddin Muhammed b. Ömer er-Razi
Adı: Et-Tezkiretü'l-Hereviye
Müellifi: Ebu'l-Hasan Ali b. Muhammed al-Herevi
Adı: Kitab-ı İsfehani
Müellifi: Şemseddin Mahmud b. Abdurrahman al-İsfahani
Adı: eş-Şifa-i Şerif
Müellifi: Ebu'l-Fazl İyaz b. Musa el-Yahsibi
Adı: el-Camiu's-Sahih
Müellifi: Ebu Abdullah Muhammed b. İsmail el-Buhari
Adı: Divan-ı Şeyhu'l-Ekber
Müellifi: Şeyhü'l Ekber Muhyiddin İbn el-Arabi
Adı: Metn-i Hikmet al-İşrak
Müellifi: Şahabeddin Ebu'l-Feth Mahyab Habaşi es-Sühreverdi
Adı: Kitabu Ahkami'l-Ahkam fi şerhi Ehadisi'l-Enam
Müellifi: Taceddin Ahmed b. Said b. Muhammed el-Halebi
KONYA YUSUFAĞA KÜTÜPHANESİNDEN ÇALINAN ANCAK DAHA SONRA
BULUNARAK İADESİ YAPILAN ESERLER
Adı: Kitabu'l-hey'et
Müellifi: Müeyyib b. Bermek el-Mühendis el-Arzi el-Amiri
(İngiltere'de bulunarak kütüphanemize iade edilmiştir.)
Adı: Kitabu'l Ba
Müellifi: Muhyiddin Arabi
(İngiltere'de bulunarak 11.07.2003'de kütüphanemize iade edilmiştir.)