Tarih: 24.05.2020 00:35

Mossad’ın büyükelçi Wei’nin ölümünde rolü var mı?

Facebook Twitter Linked-in

Çin’in İsrail Büyükelçisi Du Wei’nin, Tel Aviv’in kuzeyinde bulunan Herzliya kentindeki konutunda ölü bulunduğu basına yansıdı. İsrail basını, büyükelçinin kalp krizi sonucu öldüğünü duyurdu. Ölümün doğal olup olmadığı ile ilgili kesin bir değerlendirme yapmak zor; ama profesyonelce kurgulanmış suikastları doğal ölümden ayırmanın oldukça güç olduğu bilinmektedir. Bu ölümde bir suikast şüphesi olabileceğini bir seçenek olarak kenarda tutmak gerekir. Bu olayın suikast olma ihtimalini düşündüren etmenler, ABD-Çin ve İsrail arasındaki karmaşık ilişkiler ve MOSSAD’ın geçmiş sicili.

***

ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo, İsrail’e yaptığı ziyarette; İsrail’in Çin’le ilişkilerinin, Tel Aviv ile yapılması hedeflenen önemli projeleri engellediği; Çin’in İsrail ekonomisine nüfuz etmesinden kaygı duyduklarını ve bu ilişkinin İsraillileri tehlikeye attığına dair istihbarata sahip olduklarını belirtti. Çin-İsrail ilişkilerinde ABD’yi kaygılandıran hangi faktörlerin olduğu hususu ile ilgili Serkan Yıldız şunları söylüyor:

ABD ile Çin arasında uzun yıllardır devam eden politik sürtüşme ve aba altından sopa gösterme eylemlerinde de İsrail sessiz kalmış ve Asya’daki bu en büyük ticari pazarını kaybetme kaygısı ile ikili arasına girmekten uzak kalmıştır. Batı dünyasının Çin’e satmadığı birçok askeri ürünü İsrail’in seve seve satması ABD’yi sıklıkla irrite edip kızdırsa da İsrail bu duruma pek aldırış etmemiştir. Çin ile İsrail arasındaki ilişkilerin en önemli bölümü askeri teknoloji ile ilgilidir. İki ülke arasındaki ilişkiler 1990’ların sonlarında durma noktasına gelmiş olsa da iki ülke arasındaki ticari ilişki 1994 yılında “Harpy İnsansız Hava Araçları” satın alınması ile ivme kazanmıştır. Phalcon Erken Uyarı Uçakları’nın modernizasyonunun yapılması da ilişkiyi pekiştirmiştir. 2000’lerin ilk on yılına kadar geçen durağan zaman (Çin’in Arap Ülkeleri ile barışçıl politikaları sebebiyle) 2011 yılında Çin Genelkurmay Başkanı’nın Tel-Aviv ziyareti sonrası tekrar canlanmıştır. 2018 yılına gelindiğinde Çin Genelkurmayı, 2019 yılı bütçesini 215 Milyar dolardan, 440 Milyar dolara çıkartmıştır. Ve en büyük “Silah ve Savunma Sanayii Marketi” olan İsrail de, bu pastadan pay kapmak için girişimlere başlamıştır. 2019 Mart ayında envanterinde bulunan 16 bin tankın 11 bininin modernizasyonu için İsrail ile Pekin’de bir antlaşma imzalamıştır. O gün masada imzalanan tek antlaşma bu da değildir. İsrail’in “Iron Dome” Hava Savunma Sistemleri’nin mühendislik patenti için yapılan  teklif masada onaylanmıştır. Ama asıl antlaşma; İsrail Hava Kuvvetleri’nden Elbit Hermes 900 tipi, 8 bin insansız hava aracının Meksika üzerinden satışı konusundaki antlaşmadır. Aslan payı işte burada. İsrail direk Çin’e satmamıştır, satmak istememiştir. Malum, sebep bellidir. Ama Meksika üzerinde satışında bir beis görmemiş ve anlaşma imzalanmıştır. 2019 Nisanı’nda Tel-Aviv’e dönen İsrail Heyeti neredeyse devlet töreni ile karşılanmıştır. 

***

ABD’nin tüm tehditlerine rağmen İsrail çoğunda yaptığı gibi alaycı gülümsemesi ile “peki” demiş ve olayı geçiştirmiştir. 2019 yılında İsrail’in Çin ile imzaladığı anlaşma kalemleri:

1. 11 bin tankın modernizasyonu,

2.’Iron Dome’ Hava Savunma Sistemleri’nin patenti,

3. 8 bin adet “Elbit Hermes 900” insansız hava aracı.

Bu üç kalemden edilecek kar, kazanılacak miktar dudak uçuklatan cinstendir. Pekin Heyeti bir sonraki antlaşma koşullarını imza edip Pekin’e dönerler. 2020 Ocak ayında Kovid pandemisi ortaya çıktıktan sonra Çin, hiç hesapta olmayan bu krizi atlatabilmek için siyasi, askeri tüm antlaşmaların askıya alındığını duyurur. 2020 Mayısı’nda Pekin, Tel-Aviv’le yaptığı askeri-ticari antlaşmaların hepsini iptal ettiğini Büyükelçi Du Wei vasıtasıyla Tel Aviv hükümetine iletir. Bu olaydan sonra Büyükelçi Du Wei evinde ölü bulunur.

***

ABD’nin İsrail-Çin arasındaki ilişkilerdeki rahatsızlığının sebebi bu… Bu ayrıntıyı bilmeyenler, ABD’nin İsrail ve Çin arasındaki ilişkileri sabote etmek için Büyükelçinin öldürülmüş olabileceğini düşünebilir. Çok amatörce, profesyonellikten uzak, hatta savaş çıkarma riski bulunan bu eylemi İsrail pervasızca ve düşünmeden vermiş gibi düşünebilirsiniz, ama yanılırsınız. Çünkü İsrail ve MOSSAD geçmişte bu tip, öfke nöbetlerine girip, anlık reflekslerle birçok “operasyona” imza atmıştır. İsrail bu kadar irrasyonel davranır mı? Ticari anlaşma iptal edildi diye, bir Büyükelçi neden öldürsün, diye sorulabilir? Ancak İsrail’in sicili bu tarz intikam eylemleri ile doludur. 

***

Güvenlik Uzmanı Serkan Yıldız, bu konuya şu örnekleri veriyor: 

1960’larda Soğuk Savaş Dönemi’nde henüz daha çok yeni olan İsrail Devleti, 1960 baharında Fransa’dan savaş uçağı ve İngiltere’den tank almak için anlaşmıştır. İngiltere ile anlaşma pürüzsüz devam ederken Fransızlar bu antlaşmadan çekince duyduklarından işin uzamasına neden oldukları için 1960 Mayısı’nda Tel-Aviv, Fransa Büyükelçiliği’nden üst düzey yetkili olan Valère Phliponeau’nun evinde banyosunda ölü bulunduğunu bildirmiştir. Sabuna basıp, kayıp boynunu kırdığı yönünde ajanslara bilgi geçen İsrail, taziyelerini Phliponeau’nun cenazesinin üstüne iliştirip Paris’e göndermiştir. 12 gün sonra antlaşma imzalanmış ve savaş uçakları yaz ortasında İsrail Hava Kuvvetleri envanterine eklenmiştir. Diğer örnek ise, 1988 yılında Limasol’da üst düzey bir Filistin Kurtuluş Örgütü idarecisinin arabasında bomba patlaması sonucu hayatını kaybettiği eylemdir. Bu eylem standart bir MOSSAD operasyonudur. Buraya kadar her şey normal gibi algılanabilir. Bu kanlı saldırı gerçekleştiğinde 3 Kıbrıs vatandaşı da hayatını kaybetmiştir. Sivil kayıplar konusunda İsrail’in hassas davranmadığı örgütü tanıyan herkesin malumu… Ancak bu operasyonun sivil kayıplarının olabileceği konusunda uyarılarda bulunup engellemeye çalışan dönemin Kıbrıs İç Güvenlik Tugayı İstihbarat Subayı S. Kyriakou, operasyondan 4 gün önce kendi şehrindeki bir parkta ölü halde bulunmuş ve MOSSAD’da bu operasyonu rahatlıkla gerçekleştirmiştir.

***

İsrail’in bu tarz eylemlerinin izlerine tarihte de rastlamak mümkün… Süveyş Kanalı’nın millileştirilmesinden sonra, Mısır-Batı ilişkilerini daha da germek için  dönemin Savunma Bakanı Pinhas Lavon’un  onayı ile gerçekleştirilen Susannah Operasyonu’nda, Mısır’daki ABD ve İngiliz hedefleri İsrail istihbaratı tarafından bombalanmıştır. Bu operasyonda daha sonra Suriye Devleti’nin en üst düzeyine kadar sızmış olan meşhur İsrail ajanı Eli Cohen de görev almıştır.
Bütün bu örnekler irrasyonel gibi görünen eylemlerin aslında hedef devletin eylem karakterinde bir mantığa oturduğunu göstermektedir. Devletlerin davranış kalıpları analiz edilirken genellikle yapılan hata ayna imajı yanılgısıdır. Yani kendi düşünsel yapımızı incelediğimiz aktöre yansıtarak, aktörün de bizim gibi düşünebileceği yanılgısına düşmemek gerekir. İsrail ulusal çıkarları söz konusu olduğunda pervasızca suikast yapabileceği söylenebilir. İsrail siyasetinin önemli figürü olan Tzipi Livni; “Ülkeniz için cinayet işlemek yasal olmasa da, meşrudur.” ifadesi göz önünde bulundurulmalıdır. Ayrıca Livni’nin MOSSAD’ın Kidon olarak bilinen suikast biriminde görev yaparken Fransa’da ve Yunanistan’da çeşitli suikast eylemlerine katıldığı da biliniyor.

***

Bu suikastın, doğal ölümle nasıl ayrılamayacağı hususu ile ilgili Sn. Yıldız şunları söylüyor: “Bir insan uykusunda birçok farklı şekilde öldürebilir. Standart bir lokal-topikal aneztezik sprey ile ayak bileği uyuşturulur ve ayak bileğinden içi hava dolu bir enjektörü damarından içeri preslediğinizde ilgili hedef “emboli” sonucu hayata gözlerini yumar. Bu, İsrail istihbaratının kullandığı en bilinen yöntemdir. Ayrıca ismini burada yazmanın risk oluşturacağını düşündüğüm ve mahalle eczanelerinden de rahatlıkla alınabilecek bir solüsyon, bazı kimyasal maddelerle karıştırıp, ilgili hedefin gıdasına zerk ettikten sonra uyku halinde vücut direncinin yarıya düşmesi sonucu böbrek yetmezliğinden öldürebilirsiniz.”

***

MOSSAD, kimyasal maddeler kullanarak suikast yapma yöntemini oldukça sık kullanıyor. Bu yöntemi, 25 Eylül 1997‘de MOSSAD ajanları Ürdün’de Halid Meşal’e karşı kullandı. Hiçbir fiziksel yara belirtisi vermeyen bu kimyasal, Meşal’ın kulağına zerk edildi. Ancak suikastı gerçekleştiren ajanlar yakalandı ve Ürdün Kralı Hüseyin, İsrail’e baskı yaparak panzehiri temin edip Meşal’in iyileşmesini sağladı. Bütün bu veriler, müdahale sonucu gerçekleşen ölümlerin doğal ölümlerle arasındaki farkın çok net bir şekilde anlaşılamayacağını gösteriyor. Büyükelçinin ölümü, böyle bir senaryonun yani, İsrail’in intikamının bir parçası olamaz mı, siz ne dersiniz? 




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —