Önce 'Konuya Dair' Tarihi Bir Perspektif…
Tüm ilmi disiplinler açısından Urfa’yı dünden bugüne ele aldığımızda ve onunla ilgili konuları bir değerlendirmeye tabi tuttuğumuzda, mutlaka tarihi bir perspektife ihtiyaç duyarız. Bu konuda, önemine binaen bir kategori söz konusu olduğunda, bunu; kabataslak, Roma, Bizans, İslam(Osmanlı dönemi de dahil) ve cumhuriyet dönemi olmak üzere yaklaşık dört döneme ayırabiliriz. Romalıların hâkimiyetine girmeden önce, kendi başına bir şehir krallığı olan Urfa, putperestliğin hâkim olduğu bir dönemden sonra Edessa Kralı v. Abgar Ukkama (Kara Abgar)’ın Hz. İsa’ya iman etmesiyle birlikte Hristiyanlığı kabul etmiş ilk şehir olmuştur.Birçok dinler tarihçisinin ve ilgili insanın ifadesiyle, resmi temsiliyet bağlamında Hristiyanlığın ta Hz. İsa(a)’ın sağlığında ilk kez bir devlet çatısı altında değerlendirildiği yerin Urfa olduğu ön plana çıkar. Hatta öyle ki ilk dönemlerinde müntesiplerine kan kusturan Roma’nın, Hıristiyanlığı üzerinden epey zaman geçtikten sonra kabule yanaştığı da bilinmektedir. Daha sonra ise,Urfa’nın İslam’la şerefyab olduğunu görmekteyiz…
Burayı vatan yapmak için Türkler Anadolu’ya birçok noktadan girmişti; Balkanlar’dan, Kafkaslar’dan ve günümüz Urfa’sı açısından değerlendirirsek Harran üzerinden bu geçiş ve girişler söz konusu idi. Ki Uzun asırlar Anadolu toprakları üzerinde birçok kavimle birlikte yaşayan Müslüman Türklerin, modernleşme ile birlikte Türk ulusalcılığınca bir baskı altına alındığını görmekteyiz. Ki bunu besleyen birçok sebepte zamanla oluşturulmuştu, ulusalcı zevat açısından…
Burada şöyle bir soru sorulabilir; ‘muktedir’ Türk ulusalcıları Anadolu insanından; Türklerden, Kürtlerden ve bir şehir olan Urfa’dan ve havalisinden, ne istediler ve günümüzde de ne istemektedirler: en katı sert jakoben Kemalistlerden, muhafazakâr, millici iktidar içi ve ‘iktidar dışı’ güçlere kadar.
Bu konu ile ilgili olarak önümüzde salt belge bazında araştırma mahsulü bir eser bulunmakta; kendisi de Urfalı olan, büyük bir ihtimalle bu eseri akademik kariyer açısından ortaya çıkaran Ahmet İlyas’ın 1923 ila 1950 yıllarını kapsayan “Türkiye’de Ulus – Devlet İnşa Sürecinde Urfa” çalışma...
Bu çalışma, esas itibarıyla Urfa özelinde ‘ulus paradigması bağlamına uygun bir biçimde ‘vatandaşlık ve ‘o’na yardım paralelinde ihdas edildiği imajı oluşturulan lHalkçılık’ paradigmasına hayatiyet kazandıracağı öngörülen Halkevleri’nin Urfa’da var olan işlevselliğine dair bilgiler içermektedir.
Kitap bir önsöz, giriş; girişten sonra, eserinde ana omurgasını oluşturduğunu düşündüğümüz ‘Tarihin Serüveni ve Modern Tarih Arayışları’ adlı bir makale ile birlikte üç müstakil bölümden oluşmaktadır. Kitabımıza da konu olan ulus-devletin ortaya çıkışı ile ilgili olarak yazar şu ifadeyi kullanıyor: “Ulus-devlet, aynı ırktan gelen, aynı dili konuşan ve aynı kültürü paylaşan toplumun oluşturduğu yapının, Fransız İhtilali sonrası milliyetçilikle birleşmesi, Sanayi Devrimi’yle birlikte devletleşmesiyle oluşmuştur.” (s.21)
Yazar Türkiye’de ulus Devlet’in inşasına yönelik olarak şunları söylüyor; “Türkiye’de ulus kavramının serüveni diğer ulus-devletlere nazaran biraz daha geç olgunlaşmıştır.” (s.24) Diyor ve devamında da “Osmanlı’da bir ulustan bahsetmek zordu. Özellikle duraklamanın ortaya çıktığı dönenlerde başta Namık Kemal, Ziya Paşa gibi aydınlar devletin çöküşünü heterojen kimlik algısı olan Osmanlı vatandaşlığında buldular.” (s.25)
Halkevi’nin ‘öngörülen’ amacı…
Yazar onu şu şekilde anlatıyor: “Bir çeşit kültür ve eğitim yuvasının vatandaşlığa dönüştürücü yönü olan halkevlerinin açılması ile ilgili birçok amaç vardır. … “Bu amaçlar halkevi kimliğinin oluşmasında önemli bir başata sahiptir.” (s.62) diyor ve Halk Partisi’nin dördüncü büyük kurultayında Mustafa Kemal’in kullandığı şu ifadesine yer veriyor; “Partimizin Halkevleri ile bütün yurttaşlara kucağını açması vatanda sosyal ve kültürel bir devrim yaptı.”(s.63) İsmet İnönü’de konu ile ilgili olarak şu ifadeleri kullanmış; “Halkevleri’nde milli ve içtimai hayatın temelleri terbiye suretinde, konuşma suretinde mütemadiyen kurulmalıdır. Bunu iltizam ediyoruz. Cumhuriyet Halk Partisi’nin, Halkevleri vasıtasıyla memleket içinde takip ettiği kültür politikası…”(s.64)
Elbette siyasi bir partinin, olası bir yerel ve genel iktidar açısından bakarsak, kendi tüzüğü gereği birçok alanda izlemek istediği politikaları olurdu, olabilirdi, ama kendini, parti olmaktan ziyade ‘devlet’ olarak görmesi ve devleti kendi tüzüğünce yönetmesi ise, kabul edilemezdi. Ama yapı Cumhuriyet Halk Partisi ise, durum değişirdi!
O dönemde, birçok yerde olduğu üzere, Urfa merkez ile birlikte, Urfa’ya bağlı ilçe ve beldelerin büyük bölümünde Halkevleri açılmıştı. Yazarda, bu çalışmasında ulus-devlet xürecinde, o sürecin önemli bir kurumu olarak düşünülen Halkevleri’nin Urfa ve toplumu üzerinde etki bırakmış olan fonksiyonunu belgelerden hareketle incelemektedir.
Gelelim Urfa’nın “istekli ya da zoraki olarak” çehre değiştirmesine…
Bu konuda Kemalist döneme bakmadan önce, AK Parti dönemine ve Urfa’ya birçok açıdan dolayı bir hayli önem veren Erdoğan’ın konu ile yaklaşımlarına kısa bir örnekle temasta bulunalım; Erdoğan, gerek Suriye ile sınır olması, önemli oranda bir nüfusu barındırması, bu nüfusun önemli bir kısmının da toprak ağalığı sistemi içerisinde yer alması gibi sebeplerle Urfa, Kemalist dönemde “Türkleştirilmesi” açısından, bu dönemde de muhafazakâr bir iktidarın oy oranı gibi sebeplerle ayakta kalması açısından, her zaman devlet tarafında önemsenmiş bir vatan parçası olmuştur.
Kemalistlerin başta Türkiye, ‘Doğu’ ve Urfa ilgisi…
Kemalistler kademe kademe, Türkiye, ‘Doğu’ ve Urfa üzerine düşünüp kafa yormuşlar, uluslaşma ve yekpare bir toplum oluşturma adına bir öncelik belirlemişlerdi. Bu öncelik, en başta Türk nüfusun yaşadığı sair yerlerle ilgili ilgi, daha sonra Türkleştirme politikaları gereği Kürtler ve Doğu, daha sonra ise, Urfa gibi ‘beş bin yıllık Türk şehri(!) olan yerleri, her tür yabanlıktan temizlemek ve steril etmekti.
Bu amaç uğruna Kemalistlerin, bugüne de sarktığı üzere, 1923 ila 1950 yılları arasında Urfa özelinde alabildiğine çalışma içerisinde bulundukları belgelerle sabitti...
Her yerde olduğu üzere Halkevi, Urfa’da da Cumhuriyet Halk Partisi’nin ‘yasal’ bir üssü olarak kullanılmıştır. “Urfa’da 1935 Genel Seçimlerine hazırlanan illerden biridir. Milletvekilleri adayları tespit edilmeden önce ikinci seçmenlerin belirlenmesine başlandı…. 8 Şubat Cuma günü Saat 8.30’da Urfa Halkevi’nde toplanan 209 ikinci seçmen,n oylarını Halk Partsi adaylarına verdiler. “ (s.147)
Halkevi’ni kendi üsleri olarak kullanan dönemin CHP’si, birçok yerde olduğu gibi, 1950 seçimleri döneminde,, DP adayları üzerinden kara propagandada bulunmuş ve adayları ‘kendi doğru ve yanlışları’ üzeriden vurmaya çalışmış ve bir açıdan, ülke genelinde kaybetmenin acısıyla itibar suikastinde bulunmuştur.
Yukarıda da belirtmeye çalıştığımız üzere, bu çalışma, yazarı tarafından hangi saik ve sebeple kale alınmış olsa da, konu ile ilgili bilgileri ‘belgeler’ çerçevesinde sunduğu için önem arz etmektedir.
Ahmet İlyas, “Türkiye’de Ulus-Devlet İnşa Sürecinde Urfa/1923-1950” Çizgi Yayınları, Ocak 2017 KONYA
Kaynak: Özgün İrade Dergisi 2019 Ekim Sayısı