Tarih: 06.08.2018 12:55

Modernizmin dayatmalarına teslimiyeti tenkit-II

Facebook Twitter Linked-in

İslâm âlemi ve Türkiye´deki Batı hayranlığı sadece sadece Türkiye Cumhuriyeti´nin kuruluş sürecindeki yönetim sistemi, hukuk sistemi ve eğitim sistemindeki inkılaplarlarla değil aynı zamanda içtimai hayat ve dinde reformda da kendini göstermiştir.

Osmanlı döneminde Şeyhülislam Mustafa Sabri Efendi gibi geleneksel İslâmcılara karşı Cemalaleddin Afganî, Muhammed Abduh, Reşit Rıza gibi modernist İslâmcılar ile Seyyid Ahmed Han gibi sünneti reddeden Kur´an İslâmcıları, Bahailik, Kadiyanilik, Dinlerarası Diyalogcular ile Hıristiyanlıkta Aydınlanma Hareketleri´yle birlikte ortaya çıkan, Henry More, E. Bayer ve Hegel´in katkılarıyla ortaya çıkan, oryantalist Montgomery Watt´ın Hz. Muhammed´in Mekkesi ve Rudi Paret´in ?Kur´an Üzerine Makaleler? isimli eserleriyle belirginleşen ve İslam dünyasında Fazlurrahman tarafından sahneye sürülen Tarihselcilik fitnesi İslâm dinini Batı´ya uydurma çabalarıdır. Osmanlı Devleti mevcudiyetini muhafaza ettiği, Sultan II Abdülhamit devletin başında ve Müslümanların halifesi olduğu bir hengâmda Cemaleddin Afganî adında reformistin ?İslâm Birliği? adı altında faaliyet yürütmesi eşyanın tabiatına aykırıdır. Bunu gören Sultan II. Abdülhamit Han, Cemaleddin Afganî´nin zararlı faaliyetlerinden rahatsız olmuş ve göz hapsinde tutmuştur.

 

Dinde reform fikirleriyle temayüz etmiş İslâmcılık akımı, batıya karşı mağlubiyet psikolojinin ve batı karşısındaki ezikliğin bir sonucu olarak ortaya çıkmış; Hıristiyan Batı´nın Hıristiyanlıkta reform yaptığı gibi bizim de İslam dininde reform yapmamız gerektiği fikriyle ortaya çıkmıştır. Dinde reform fikrini savunan reformist İslamcılar, ancak dinde reform yaptığımız takdirde terakki edebileceğimiz görüşüyle dinde reform faaliyetlerine başlamışlardır. Bu dönemde Osmanlı coğrafyası başta olmak üzere İslam dünyasının tümünde Batı´nın terakki ettiği, buna mukabil İslam âleminin çöküş yaşadığı sorgulanmaya başlanmıştır. İslam âleminin yeniden güç bulmasının yolunun Batı´nın Protestanlıkta yaptığı reformun benzerini yapmasına benzer bir anlayışla hareket edilmesini önceleyen batıcı, ilerlemeci ve seküler tipler eliyle İslam´da reform faaliyetleri hız kazanmıştır.

Bu reformcu görüş daha çok Osmanlı Devleti´nin hâkimiyetini kaybettiği bölgelerde görülmüştür. İngiliz işgali altındaki Hindistan, Ortadoğu´da Mısır ve civarı, Kuzey Afrika bölgeleri bunlardandır. ?Kur´an İslâmı, Dinleri Birleştirme Teşebbüsü, Dinlerarası Diyalog, Dinde Reform ve İctihad? teşebbüsleri bu minvalde gelişmiştir. Cemaleddin Afganî, Muhammed Abduh, Musa Carullah, Seyid Ahmed Han, Said Halim Paşa, M.Şemseddin Günaltay, Ubeydullah Afganî, Namık Kemal, Muhammed İkbal, İsmail Hakkı İzmirli, Şehbenderzade Ahmet Hilmi, Mehmet Ali Ayni, Sabetaycı Dr. Nazım, Ömer Fevzi Mardin ve Niyazi Öktem gibi isimler bu yolu denemişlerdir.

 

Bu anlayış, Cumhuriyet´in ilanıyla birlikte dini değerlerin neredeyse tamamının bir kenara bırakılması, bunun yerine batının değerlerini ikamesi şeklinde devam etmiştir. Osman Nuri Çerman´ın ?Dinde Reform? çabaları, Falih Rıfkı Atay ve M. Şemsettin Günaltay gibi kişilerin gayretleri bu sürecin ne şekilde yürüdüğünü göstermektedir.

Cumhuriyet döneminde yapılan Harf İnkılâbı, dini değerlerini öğrenmek isteyenlerin önüne set çekmiş, buna mukabil Arapçaya vukufiyetiyle ön plana çıkmış gerçek İslâm uleması bu süreçten sonra kendini ifade edemez ve tebliğ yapamaz hale gelmiştir. Bu boşluğu, latin harflerine aşina ve dinde reformist yeni bir zümre doldurmuştur. İşte bugün iyice ayyuka çıkmış olan Dinde reform, Dinlerarası Diyalog, Kur´an Müslümanlığı ve Mezhepsizlik gibi cereyanların ortaya çıkması ve yayılmasına en büyük âmili, gerçek İslâm ulemasının önünün kesildiği bu ortamdır. (Devam edecek.)




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —