Dünya Bizim'den Yakuphan Güleç değerlendirdi;
M Nesli’nin inançları bağlamında yaşamlarına ve gelenekselden öte modern yaşamın kapılarına yapmış oldukları “başarılı” girişe tanıklık ediyoruz. Yazarın, ön kabulleriyle kurulu olan modern çağın kapılarına sorgusuz giriş yapması, akıllarda bazı soru işaretleri barındırıyor. Bu nedenle “modernlik” kabulü ile birlikte pozitif içeriklere dayandırılarak savunduğu “Modern Müslüman” olgusunun beşiğinde bazı açmazların yattığını düşünüyorum. Yazar, kapitalist bir toplumun hükümranlığını kabul eden “Modern Müslümanlık” temasıyla elde edilen başarılardan bahsetmektedir. Fakat Müslümanın üretim ve tüketim dinamikleri başka bir medeniyetin dinamikleriyle değil, kendi öz dinamikleriyle örülmesi gerekmez mi? Evvelemirde “Müslüman tüketim toplumu” anlayışının sorgulanması ve atılan her adımın bu sorguyu beraberinde taşıması gerektiğini düşüyorum. İşte kitap başından sonuna kadar bu ön kabullerin arkasından Batı’yla entegre olmuş bir yaşamın ayak izlerini sürüyor. Tabii bu entegrenin içerisinde Batı’ya karşı bir eleştiri, yeni fikir ve üretimlere şahit olmuyor değiliz fakat resmin tamamına baktığımızda yazarın sunduğu tozpembe hayatların perde arkasında derin gettolar görüyoruz.
M Nesli tanımlamasında yazarın bu nesil ile ilgili üzerinde durduğu iki ana tema bulunmaktadır. Bunlar; modern Müslümanların “helal yiyeceğe ve modaya” olan katkılarıdır. M Nesli, helal ve tayyip olanı seçer; bu konuda çok hassastır. Ayrıca kıyafet bağlamında moda ikonlarını kendisi oluşturur ve İslami değerlere bağlı bir moda sektörünü yaşatır. Kültür noktasında modanın yanında müzik, edebiyat ve spor gibi faaliyetlerde de M Nesli’nin inanılmaz başarılarına tanıklık edildiğini görmekteyiz. Bu nesil tabuları yıkmış, geleneklere karşı durmuş ve işte bugün ilham verici bir başarı elde etmiştir. Fakat burada sorulacak asıl soru, tüm bu çerçevenin net bir sınırının belirlenmemiş olmasıdır. Örneğin kitap içerisinde yer alan bir bahiste tamamen helal olduğu ifade edilen ve adına şarap verilen bir içeceğin tüketilmesi ne kadar doğrudur? Bu içkiyi tüketirken Batı’ya özenmediğini ve onunla birlikte olmadığını kim iddia edebilir? Bir şeye ismini verirken o ismin kimlik ifade ettiğini görmezden gelebilir miyiz? Bazı ön kabullerin ve tanımlamaların niyet ve işlevselliğinin konuşulmadığı kitapta adeta “bırakın yapsınlar, bırakın geçsinler” serbestliğinin geçer akçe olduğuna şahit olmaktayız.
Muhafazakâr diye tanımlanan ve geleneği korumaya çalışanları “bağnaz” olarak ima eden bir anlayışa karşı mücadele eden yenilikçi, modern ve İslam’a yeni bir bakış açısı getiren M Nesli Müslümanları’nın söz ve davranışlarına eleştirel bir gözle bakılmamasıyla yazarın salt bir M Nesli dolgusunu net olarak görmekteyiz. Oysa ne gelenek bir çırpıda feda edilecek kadar basittir ne de günümüz gelişmeleri kabul edilemeyecek kadar Müslümanın duygu, düşünce ve davranışlarını fesada uğratmaktadır. Burada akla pek çok şey geliyor elbet: Müslüman, günümüz toplumunda İslam’ın değerlerine sadık kalarak nasıl hareket etmelidir? İslam’ın emirlerine çağın sesini eklerken nasıl bir yol izlemelidir? Müslüman modern olabilir mi? Modernleşen bir Müslümanın bir sonraki durağı sekülerleşme midir? Batı’nın kavramlarını kabul edebilir miyiz? Bu soruların önemli bir kısmının hala net bir cevabı olmadığı gibi net bir görüş üzerinde durulmadığını da söyleyebiliriz.
Batı uygarlığının duygu, düşünce ve eylemlerine baktığımızda Müslümanın durması gereken noktanın daha da önemli olduğunu, Batılı kavramlar ile kurulan “Modern Müslüman” algısının pek çok zarara ve tahribe yol açacağını düşünüyorum. Üretim bandından tüketim bandına doğru giden bir toplum yapılanmasında bizim değerlerimizin yerini iyi belirlemeliyiz.
Modern dünyaya İslam’ın değerlerinin bizim için ne kadar önemli olduğu ve bu değerlere saygı duyulması gerektiğini açıklamalıyız. Bazı önyargı ve korkuları, bu yüzyılda patlak veren İslamafobia anlayışına karşı kendi dinamiklerimizi üretmeliyiz. M Nesli adı verilen bu topluluk, İslamafobia konusunda önemli mesafeler kat etmesinin yanında İslam’ın anlaşılması noktasında da önemli çalışmalara imza atmaktadır. Kurulan vakıflar, diğerkâmlığın önemini vurgulayan çalışmalar, basın-yayın anlamında sürdürülenler, İslam’ın anlaşılmasında dikkate değer mesafeler alındığını göstermektedir. İslami değerleri yaşatmak için M Neslinin önemli gayretler sarf etmesinin yanında kendisine net bir sınır belirlemesi ve bu sınırın ötesine geçmemesi gerektiğini kitapta anlatılanlar üzerinden değerlendirebiliriz.
İslam dininin emirlerine hiçbir fani açısından değil Allah’ın emir ve yasakları noktasından bakılması gerektiğine, bu dine inanan ve hayatlarını İslam kaidesine oturtan M Nesli’nin modernlik olgusundan gayrimüslimlerle olan ilişkilere, temiz gıdadan tüketimin İslam için ne anlama geldiğine, modanın varlığından dinimizin moda algısına bakışına kadar pek çok konuda çok daha derin sorgulamalarla hareket etmesi gerektiğine inanıyorum. Bu yüzden kitabın tozpembe hayatların aktarıldığı yapaylıkta değil salt gerçeklerle ve sorgulamalarla dolu bir günümüz Müslüman toplumu sorgulaması, bizi asıl amaca götürecektir.