Emperyalizmin dönemsel yüzleri olur. Kendilerine göre bir tanımlamada bulunulur. Avrupa merkezci olduğu gibi, genel anlamda Batı bir bütün olarak görülür, öyledir de. İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra üstünlüğü ABD’nin eline geçince Avrupa merkez olmaktan çıkmıştır. ABD yalnız başına değildir. Dahası Siyonizm ile işbirliği ile gücüne güç katmış bulunuyor. Avrupa yedeğindedir.
İslâm, medeniyet tarihine yenilikler getirmiş. İslâm öncesi “barbarlar” Romalılar olarak tanımlanır. Hıristiyan Batı İslâm karşısında gerileyince, Müslümanların fetihlerinden sonra Müslümanlar, Hazreti Peygamber ve Kur’an-ı Kerim hakkında dışlayıcı bir dil kullanıyor. Bu, ağır bir tanımlama içeriyor. Müslümanlar onların bakışında günahkâr, kâfir, yalancı, şeytanî olarak nitelendirilir. Buna eklenenlerden biri de “barbarlık”.
Gene de Avrupa merkezcilik ile üstünlüklerini belli ederler. Onlar Ari ırkındandır. Sami ırkından olanlar alt katmandadırlar. Buna doğu dinleri, insanları toptan dâhildirler. Fakat emperyalizm birlikteliğinde Hıristiyan-Yahudi işbirliği ağırlığını koruyor ve güçlüdür.
Müslüman coğrafyada emperyalizmin birlikteliği belli bir tarihten itibaren yoğun sürmektedir. Ortadoğu ve Filistin odaktır. Diğer yandan tarihin kimi dönüm noktaları var. Amerika işgallerini gerekçelendirmek için kendi insanı bile olsa acımasız davranır. 11 Eylül’de Dünya Ticaret Merkezi’nin uçaklar ile vurulmasının nedeni de budur. Yakın zamanda bu olayın sır perdesi aralanacakmış! Burada bizi ilgilendiren bu olayın oluş nedeni Afganistan işgalini meşru kılmak. Afganistan işgali ile sadece orayla sınırlı kalınmadı. Bölgenin tamamı bu bahane ile kuşatma altına alındı.
Konumuzun aslına dönersek, Batı barbarların yurtlarını işgal ederken bir yandan da onları modernleştiriyor. Batılı Hıristiyanlara göre Müslümanlar geridir ve barbardır. Ne kadar modern görünümlü olurlarsa olsunlar bu değişmez bir bakış. Türkiyeli Müslümanlar kendilerini ne kadar modern görürlerse görsünler onların bakışında bu hiç de öyle değildir. Türkiye’nin AB üyeliğinin kabul görmeyiş nedeni barbar olmalarıdır. İstenildiği kadar onların beklentilerine uygun davranılsın, yasal değişiklikler yapılsın onların bakışını asla değiştirmez.
Afganistan’a dönersek, Abede’nin işgali bırakmasından sonra ortaya çıkan ironik durum. Afganlıların ne denli geri, barbar ve iğrenç olduklarının gösterime sunulması. Bunda da başarılı olunuyor. Müslümanların -bunlara kendilerini modern sanan ve öyle olduğunun coşkusunu yaşayan Türkler de dâhildir- Afganlara bakışı. Öyle ki bu barbar toplum yüzünden de Müslümanların kişiliğinden İslâm’a karşı olan tutumları ve saldırıların olması. Ne yazık ki kendini muhafazakâr bilenler de aynı bakışın etkisindedirler.
Modern emperyal Batı’ya olan içten bağlılık ve hayranlık iyice belirginleşiyor. Sosyal medya bunu bize haber veriyor. Hani “çocuktan al haberi” denir ya bu da öyle bir durum. Modern Müslümanların başındaki örtü, giyinme biçimi de Batıcılar açısından aynıdır. Moda olarak burka benzeri değildir, daha da moderndir.
Emperyalizmin işgal hedefi çok yönlüdür. Sadece toprak, yeraltı ve yerüstü kaynaklarını ele geçirme değildir. Bununla birlikte kültürel bir işgal söz konusudur.
Müslümanları kendi inancına düşüncesine dönüştürme en azından etki altına alma amacını güdüyor. Asıl önemli olanı budur. Türkiye özelinden bakıldığında Batı düşüncesinin, emperyalizminin kuşattığı Batıcılar Müslümanlara ve İslâm’a aynı gözle bakıyorlar: Gerici… Barbar…
Bu kavramdan asla vazgeçmiyorlar. Aslında bu iddiaları çoktan beri geçerliğini yitirmiş olmasına karşın. Takılmış bir plak gibi aynı cızırtıyı sürdürüyorlar.
Modern edebiyatı sadece onlar gerçekleştirebilir, kalkınma ve ilerleme onlara özgü. Ne yazık ki bu anlayış çökmüş olmasına karşın inat ve ısrarlarını sürdürüyorlar. Müslümanlar da büyük bir çabayla onların çizgilerine doğru hızla evriliyorlar.
Modern Türkiye Siyonist Bernard Lewis yörüngesinde seyrediyor. Bundan da haz alınıyor.