Tarih: 27.08.2019 10:18

Modern tıpla ilişkimizin düzeyi

Facebook Twitter Linked-in

Yirminci yüzyılda tartışılmaz kutsallığın keyfini süren modern tıp yine de eleştirilerden bütünüyle vareste değildi. Özellikle, en meşhur modern tıp eleştirmeni  Ivan Illych, ?Medical Nemesis: Sağlığın Gaspı? ve ?Şenlikli Toplum? kitaplarıyla modern tıbba ve modern sağlık sistemine çok ciddi ve tutarlı eleştiriler getirdi.  

Modern tıbbın başarısının tanı ve tedaviye yönelik bilimsel ve teknolojik gelişmelerden çok, yeterli beslenme, temiz su, hijyenin sağlanması, aşılar ve penisilinin (antibiyotiklerin) bulunmasına bağlı olduğu ortaya konmuştur. Kamunun ve toplumun büyük yekun tutan parası ise bu alanlara değil, oransal ve tanımsal olarak genel toplum sağlığına çok daha az katkı sağlayan pahalı tanı ve tedavilere (tahlil, görüntüleme, ilaç, tıbbi cihaz ve malzemeler gibi) harcanmaktadır. Örneğin, bazı kanser türlerinde, bilimsel çalışmalarla hayatta kalma süresinde bile anlamlı bir iyileşme sağlamayan, çoğunlukla hastanın genel durumunda bozulmaya sebep olan bazı pahalı tedaviler (kemoterapi, immünoterapi vb.) hastanelerde uygulanmakta, hasta yakınlarına sonundaki hüznün artmasına yol açacak bir umut verilmekte, beklenti ve maddi ve manevi külfet altına sokulmaktadırlar. Bazı hastalıklarda, hekimin de fazla umutlu olmadığı ilaç tedavilerinin bir kürü birkaç yüz bin lirayı bulmaktadır. Artık, birçok hastalıkta, hasta ve ailesi hastane bağımlı bir hayata zorunlu kılınmaktadır. İlaveten, giderek daha fazla sorun çağdaş tıp endüstrisi tarafından önemli bir hastalık olarak kamuoyuna tanıtılmakta ve tıbbi müdahale gerekli görülmekte ve şirketler bu yeni tanımlanan hastalıklar için pahalı tedaviler geliştirmektedir. Bir moda halinde dünyada yaygınlaştırılan bazı örnekler: Kolesterol yüksekliği, reflü, obezite, gluten intoleransı, B12 vitamin eksikliği, D vitamin eksikliği, panik atak, kronik yorgunluk, fibromyalji (kulunç), uyku düzensizlikleri, sellülit, hiperaktiflik gibi. Toplum sağlığı göstergelerinde anlamlı bir iyileşmeye yol açmayan pahalı tanı ve tedavi yöntemlerinin ortaya konması ve yaygınlaştırılmasında insani ve iyi niyetten çok küresel kapitalizmin sınırsız kazanma hırsı en önemli ?belki de biricik- etken olup bütçelere çok ciddi bir yük getirmektedir. Yani aslında suçlanan ve suçlanması gereken modern tıp değil, sağlık sistemi ile sağlık endüstrisi ve onun tekel olmasıdır.  

Modern tıbbın diğer eleştiriye konu özelliği, insanı bir makine gibi görmesidir. Dolayısıyla hastalıkları makinanın kısımlarına ve parçalarına ait olarak tanımlamakta ve tedavi de o parçadaki aksaklığın düzeltilmesi , düzeltilemiyorsa değiştirilmesi, olmazsa çıkarılıp atılması şeklinde olmaktadır. Sağlık, kabaca fiziksel, ruhsal ve sosyal iyilik hali olarak tanımlanmaktadır. Modern tıp, bütüncül olmadığı ve ileri uzmanlaşma gereği sadece arızalı olduğu uzuvla ilgilendiği için eleştirilmektedir. Bir diğer önemli ve haklı eleştiri, Ivan Illich´in cesur iddialarından en önemlisi olan, modern tıbbın sebep olduğu (iyatrojenik) hastalıklardır. Bunu ?Medical Nemesis´ kitabında, ?şu anda egemen olan tıp, insan sağlığı için ciddi bir tehlike haline geldi? cümlesiyle vurgulamaktadır. Kurulu tıp sisteminde hastanelerin insanlara acı çekme ve ölümün farklı bir şeklini dayattığı, iyatrojenik etkileriyle modern tıbbın, insanları kendi başlarına bir şey yapamaz duruma düşürdüğü iddia edilmiştir. Bu iddia bir yanıyla doğrudur. İnsanlar tıp bağımlısı olmuştur. Bir yanıyla yanlıştır. İnsanlar artık, hastalıklarıyla ilgili kendi başlarına bilgilenmekte ve birçok şeyler yapmaktadırlar. Modern tıp eleştirisi yapan bir yazıda, toplumun sağlığı konusunda uyanışına gereksiz ilaç tedavileri, ilaçların yan etkilerine ilgisiz kalınması, yanlış teşhis ve yanlış ameliyatların yol açtığı ileri sürülmüştür.  

Genel kabul görmüş yanlışları değil gerçeği söyleyecek olursak: Bu meyanda, modern tıp eleştirilerinde çokça ileri sürülen iddiaların aksine veya o güvensizlikle birlikte, bugün ülkemizde, ecelin bir dakika öne veya bir dakika sonraya kaydırılayamayacağına inandığını söyleyenler dahil herkes modern tıptan hastalıkları ortadan kaldırmasını ve ölümü önlemesini katiyen bekliyorlar. Hastalığın yok edilememesi ve ölümün vuku bulması durumunu kabullenemiyor ve öfkeleniyorlar. Örneğin 90 yaşındaki dedesinin ölmesini doktorun bir hatası veya gerekeni yapmamasına bağlayan genç hastane çalışanlarına saldırıyor. Yeni olmuş değerli bir olayda da; babasının ölüsünü hastane morgundan alıp acil servise götüren oğul doktorların müdahale etmesini, hiç olmazsa kalp masajı yapmalarını istemiş, isteği yapılmayınca etrafa saldırmıştı. Artık şöyle bir inanç ve kanı var: ?Tıp bir hastalığı veya hastalığın vücuda verdiği zararı giderebilir, vereceği zararı önleyebilir. Ölüm sebepsiz değildir, apaçık vücuttaki işleyişlerdeki bir arıza nedeniyledir. Çünkü, bu tür arıza sebepleri, hastalıklar başka kişilerde giderilebilmiş ve ölmemeleri sağlanmıştır. O halde, ölüme yol açılmasında birinci derecede suçlu olan, bir arızadan çok o arızayı gidermede gerekli ihtimam ve dikkati göstermeyen tıp mensuplarıdır.? Özetle, insanlar (modern) tıbba haddinden fazla değer ve beceri atfediyorlar, bu da, başarısızlık durumunda, istenmeyen sonuçların tıbbın yetersizliğinden değil, uygulayıcıların, özellikle de hekimlerin bilgi, beceri ve ihtimam yetersizliğinden kaynaklandığına kesin olarak inanmalarına yol açıyor.   

Öte yandan, modern tıp bu hadsiz önemsenme ve şedit talep karşısında ne yapsın? Bu keyfiyet, taleplere çoklu cevaplar üretmeye ve arz etmeye teşne tıp endüstrisinin biricik hedefi, mevcudiyetinin anlamıdır. Belki de, modern tıbbın yıllardır suçlandığı gayretlerinin neticesidir bu talep. Her ne hal ise şiddetli bir talebe kapitalist zihniyete sahip bir tıp endüstrisinin sessiz kalmasını beklemek pek naiflik olmaz mı? 

Modern tıbbın kapitalist, tekelci egemenliğine ve materyalist-mekanistik karakterine karşı direniyor görünenler tıbbın insanı bedeni, ruhu, toplumsallığıyla bir bütün olarak ele alması gerektiğini söylüyorlar. Nasıl olacağı hususunda açık bir izahı bugüne kadar göremedim. Sadece alternatif veya geleneksel tıp adı altında etkinliği ve etki mekanizması müphem bazı yöntem ve araçlar piyasaya arz edildi. (Bunların etki mekanizmalarının ağırlıklı olarak telkin, plasebo gibi ruhsal-zihinsel temelli olduğu düşünülmektedir. Zaten, doktora başvuranların yaklaşık 1/3´ünün hastalıkları bu yöntemlere müsaittir.) Hele bazı yöntem ya da iksirler var ki, Amerikan çizgi roman ve filmlerinde gördüğümüz ölüyü dirilten, felçli yaşlıya dans ettiren şurup satan gezici bezirganları hatırlatıyor. İshali-pekliği, düşük tansiyonu-yüksek tansiyonu, hipoglisemiyi-hiperglisemiyi velhasıl, her hastalığı ve zıtlarını da tedavi eden karışımlar. Alternatif/geleneksel tıp uygulamalarında da umumiyetle temel güdünün kazanç olduğunu görmekteyiz.  

Sonuç olarak: 

-Geçerli ve yerleşik tıbba bağımlı bir hayat yaşayan biz, modern kelimesiyle sıfatlandırdığımız bu tıbbı eleştirerek zihinsel namusumuzu koruyoruz. Oysa, tıbba bağımlı yaşadığımızı fark etmeli; bu bağımlılıktan samimi olarak kurtulmaya çalışmalıyız.  

-Yerleşik tıptan acılarımızı dindirmesini, bizi her bakımdan güzelleştirmesini ve ölüme yol açan arızalarımızı gidermesini, zararsız hale getirmesini bekliyoruz. İnsanı ve evreni nasıl anlamlandırıyor olursak olalım, evvelemirde hastalıkların canlılarda kaçınılmaz, ölümün canlılar için zorunlu olduğuna dürüstçe, açık yüreklilik ve zihinle inanmalıyız.  

-Geçmeyen hastalık ve vuku bulan ölümün tıbbın bir eksikliğinden çok, uygulayıcıların yetersizlik, özensizlik ve ihmalinden kaynaklandığına inanıyoruz. Önce şunu kabul edelim: ?Hiçbir doktor ve sağlıkçı hastanın zarar görmesini, hastalığın sürmesini arzu edecek kadar aptal veya sadist değildir. Bazı hastalıkların, biyolojik ömür sınırlılığının, genetik yazının, çevresel zararların yol açtığı sonuçlara, tıp henüz bir çare üretememiştir veya bilinen tedaviler yetersiz veya başarısız olmuştur.? 




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —