Son dönemin konuşulan dizisi Gibi yeni bir tartışma başlattı. Oyuncu Zafer Algöz’ün Gibi’yi ve Feyyaz Yiğit’i küçümsemesi sonrası polemik başladı ve ortalık karıştı. Konu ise kimin daha iyi mizah yaptığının ötesinde meselenin nasıl izah edilmesi gerektiği…
Gibi Dizine ait bir resim
Ülkemizde edebiyatın ve sinemanın en çok zorlandığı alan belki de mizah. Esasında her sanat üretim noktasında aynı durum söz konusu. Fakat yazılı, işitsel ve görsel alanda durum farklılık arz ediyor. Sinemanın en çok üretim yapılan türlerinden biri olan komedi de bu bakımdan hassasiyetle üzerinde durulması gereken başlıklardan biri. Komedi ya da mizah anlayışı, Türkiye’nin dönüşüm geçirdiği zamanlarda farklılaşmıştır elbet. Değişmeyen tek şeyin değişimin kendisi olduğu hakikati mizah sayesinde en somut haliyle yaşıyor olabilir.
Zafer Alagoz ve Feyyaz Yiğit
ALGÖZ NE DEDİ, KİM CEVAPLADI?
Konuyu son olarak gündemimize sokan bir sosyal medya münakaşası. Oyuncu Zafer Algöz’ün son dönenim gözde yapımı Gibi ve Feyyaz Yiğit ile alakalı gönderilere cevabı çok konuşuldu ve konuşuluyor. 13 Mayıs’ta Netflix’te yayınlanan Cem Yılmaz imzalı ‘Erşan Kuneri’nin oyuncularından Zafer Algöz, bir Twitter kullanıcısının diziyle ilgili “İçinde bir tık ‘Gibi’ esintisi hissettim gibi” yorumuna “Gibi’nin bu seviyeye gelmesi için 2 fırın ekmek, 4 fırın da İzmir boyozu yemesi gerek” yanıtını verdi. Bu üstenci bakışa sosyal medyada sessiz kalınmadı. Recep İvedik’in oluşturucusu Şahan Gökbakar, “Saçınız sakalınız ağardı, bıkmadınız polemiklerden” diyerek Algöz’e tepki gösterdi. Gökbakar’ın tepkisi, bir döneme damgasını vuran komedi karakterinin uygulayıcısı olarak önemliydi. Ve haklıydı.
KİMİNİN MİZAHI, KİMİNİN İZAHI!
Mizah meselesinin her bakımdan yeniden ele alınması gerektiğini düşünen şahsım açısından da bu bir fırsat oldu. Başımızı iki elimizin arasından çıkarıp avuç içlerimizi incelememiz gerekiyor; işimiz ne, gücümüz ne? Mizahın kelime ya da terim anlamının ötesinde üslup ve yaklaşım sorunu var. Dindarından sekülerine her kesimin mizah ile arasındaki bağı yeniden yorumlaması gerekiyor. Eğer bunu başarabilirsek, toplum içindeki çatışmaların ve iletişim sorunlarının da ciddi seviyede önüne geçileceği kanaatindeyim. Güncel tartışmaya dönecek olursak… Zafer Algöz’ün Gibi mizahı denen olguyu ve Feyyaz Yiğit’in güncel popülaritesini alaya alması hoş bir şey değil. Cem Yılmaz ile kıyaslamasına bir tepki olarak dile gelmiş olması da durumu değiştirmez. Bu katı muhafazakar tutumun mizah yaklaşımında yeri olamaz. Cem Yılmaz’ın Türkiye ve sinemamızdaki yeri yadsınamaz tabii. Bir dönem ülkedeki mizah anlayışını değiştirdi. Popüler kültürü doğru kullandı fakat kendini yem etmedi. Yaklaşık 20 yıl tek başına bir konumda göründü. Rakipsizdi.
CEM YILMAZ İLE FEYYAZ YİĞİT’İN KADERİ AYNI
Feyyaz Yiğit’in Gibi dizisi ise Cem Yılmaz’ın seneler evvel komedi türünün dönüşümünde edindiği rolü üstleniyor. Aslında bu bakımdan kaderleri de rolleri de ortak. Tam bu sebepten çatıştırmak değil, anlamak için kıyaslamak gerekir (akademisyen olsam iki ismin mizah anlayışını dönemleri ve rolleri itibariyle incelerdim). Cem Yılmaz’ın Yeşilçam klişelerine dayalı, dönemsel sosyolojik okuması ile beslenen mizahı çok önemli bir yere sahip. Yeşilçam’ın ne kadar Anadolu’ya sırtını dayadığı meselesi tartışmalı olsa da sinemamızın ana akımının bir dönem ifadesi olan Yeşilçam’ın Türkiye’nin (olumlu ve olumsuz manada) yansıması olduğu aşikar. Bunu güncel yorumlarla beslemek bir komedyenden beklenen şeylerdendir zaten. Feyyaz Yiğit ise Cem Yılmaz sonrası diye niteleyebileceğimiz bir zamanda yerini sağlamlaştırıyor. Özellikle dijital dönüşüm ve internet çağının algısına sahip olan Yiğit, Yeşilçam’ın çok eskilerde kaldığı bir dönemde absürt mizah yaklaşımını neredeyse tek başına şekillendiriyor. Yakın dönemdeki Leyla ile Mecnun, Kardeş Payı gibi diziler bu kapının aralanmasında etkili oldu. Ancak geçiş sürecini yaşattılar. Gibi dizisi ve Feyyaz Yiğit ise tam manasıyla sınırları netleşen ve belki de z kuşağı denen neslin beklentilerini karşılayan (aynı şekilde bu beklentilerle şekillenen) yeni dilin kurucusu oldu.
MECRA BELİRLEYİCİ
Gibi dizisinin yanısıra Ayak İşleri, 10 Bin Adım gibi yapımlar da bu yeni mizah anlayışının ürünleri. Zaten söz konusu üretimlerin izleyici ile buluştukları alanlara dikkat edersek farkı da görürüz. Cem Yılmaz bu zamana kadar hep sinemada var oldu. Bilinçli bir tercihti elbet. Sahne gösterileri dışında televizyondan uzak durdu. İyi de yaptı. Eskimedi… Şimdi ise Cem Yılmaz’ın hem sahne hem de sinema mecralarının toplamı olarak dijital alanlar mevcut. Gibi ve benzerlerinin rağbet gördüğü yerler de dijital mecralar. Gibi dizisi bir film olsaydı, çok izlenmeyeceği kesindi. Oysa dijitalde fenomen oldu.
YÖNETMENİN HAKKI YENMESİN
Gibi’nin başarısında yönetmeni Ömer Sinir’in de etkisi var. Çok iyi bir yönetmenlik söz konusu. Yöntem itibariyle filmi ana akımdan uzaklaştıran tercih, başarılı mizah anlayışı ile uyum gösterince sinema izleyicisinin (genel olarak) dışında bir yer oluştu. Netice itibariyle Cem Yılmaz ile Feyyaz Yiğit’i kıyaslamanın bir manası yok. Farklılıklar üzerinden okuma yapmak ve zamanın ruhunu anlamlandırabilmek gerekir. Zevklerin ve renklerin tartışılamayacağı hakikati her daim cebimizdeyken, kıyaslama yapıp sonuca varmaya çalışmayı, alaya almayı, yok saymayı anlayamıyorum. Anlamayalım da… Anlayamayalım. Anladığımız esnada sorun başlamış demektir.