Üniversitede tarih bölümünü okurken dersini işlediğimiz devletleri sadece kendi bütünlüğünde görüyorduk. Evet, devletleri baştan sonra ve detaylıca öğreniyorduk ama ön plana çıkan unsurlar siyasi gelişmeler, savaşlar ve liderler oluyordu. Sadece siyasi aktörlerden, savaşlardan, antlaşmalardan yola çıkarak tarih öğrenmenin eksik olduğunu düşünüyorum.
Eleştirdiğim ikinci nokta ise tarihi karşılaştırmalı olarak görmememizdi. Osmanlı Devleti yıkılırken Avrupa´da tam olarak ne oluyordu, Batılı devletlerin temel derdi ne idi? Bunları öğrenemiyorduk. Anadolu işgal edildiğinde ne oldu da İngiliz ya da Fransız askerleriyle Türk askerleri karşı karşıya gelmemişti? Bu soruların cevaplarını bulamamıştık. Ne yazık ki, mezuniyet sonrası, bu öğretim şeklinin çok değişmediğini, üniversitede tarih okuyan öğrencilerimden öğrendim.
Milli mücadele döneminde, Mondros Ateşkes Antlaşması´nın hemen ardından Batılı güçler, antlaşma metninde yer alan bölgeleri işgal etmelerine rağmen, işgal sonrası durum sadece Türk-Yunan ordularını karşı karşıya getirmiştir.
Milli Mücadele döneminde Türk tarafında neler olduğunu hem tarihi romanlardan, hem de akademik eserlerden yola çıkarak biliyoruz. Peki, savaşın diğer cephesinde neler oldu? Yunanistan bu savaştan ne umuyordu, ne buldu? Savaş devam ederken Yunanistan´da neler yaşandı? Hem ordu hem de halkın Türk tarafına bakış açısı nasıldı? Bu dönemi anlamak için bu sorunların önemli olduğunu düşünüyorum.
Yunanca bilen akademisyenlerimiz sayısı çok az
Yunanlara bakış açımız belirli standartların üzerine çıkmadığı ve Yunanca bilen akademisyen sayısı çok az olduğu için bu konudaki bilgilerimiz sınırlıdır.
Yakın zamanda bu soruları aydınlatan bir kitap yayımlandı: 1919-1923 Mizah Penceresinden Yunanistan´da Halk, Savaş ve Siyaset. Kitap, Ötüken Yayınlarıarasından çıktı. Yazarı, İstanbul Üniversitesi İnkılap Tarihi Enstitüsünde öğretim üyeliğini sürdüren Nilüfer Erdem. Yazar, Gümülcine doğumlu.
Yazar, kitabı Kral, Venizelos ve sosyalist yayın yapan gazeteler ve bu gazetelerdeki karikatürler üzerinden okumalar yaparak oluşturmuş.
Büyük Yunanistan olarak bildiğimiz Megali İdea, başlarda Yunanistan´da siyasal hakların eşitliğini desteklemek amacıyla ifade edilmiş fakat zamanla halkı etrafında toplayan romantik bir ülküye dönüşmüştür. Yunanlar, Anadolu topraklarını işgal döneminde bu romantik ideolojiyi de kullanmıştır. Mondros Ateşkes Antlaşması´ndan sonra İzmir´e asker çıkaran Yunanlar ideallerine kısa zamanda ulaşamayacağını anlamışlardır. Halkın önemli bir kısmı, işgali ilk dönemlerde desteklerken askerlerin başarısızlığının ardından muhalefet gün geçtikçe güçlenmiştir. Muhalefetin nasıl giderek güçlendiğini Sayın Erdem´in kitabında paylaştığı karikatürlerden görmek mümkün.
1920 Yunanistan tarihi için bir kırılma noktası olmuştur. Yunan kralı Aleksandros´un bir maymun tarafından ısırılması, yaranın mikrop kapmasının ardından kralın ölmesi üzerine iktidardaki Venizelos ülkeyi seçime götürme kararı almıştır. Yapılan seçimi Venizelos kaybetti. ?İktidara gelen Antivenizelistler, diğer bir ifadeyle Venizelos´un halefleri seçim öncesinde savaşı sonlandırma vaatleri verdikleri halde Anadolu Harekâtı´na devam etme kararı almışlardır.? (s.31) Ki muhalefet, seçim öncesi yaptıkları propagandalarda ?çocuklarınızı geri getireceğiz? cümleleri toplumda karşılığını bulmuştu. İktidarın değişmesi, Yunan askerlerinin Anadolu´da bulunmasına rağmen işler onların istediği gibi gitmemiş, İngiltere ve Fransa desteğini zamanla çekmiştir. Bu dönemde Venizelos ülkeden ayrılmıştır.
?Bugüne kadarki kurbanlar yetmiyor mu??
Gittikçe yalnızlaşan Yunanistan, askerlerinin ölmesi üzerine gündemi değiştirmeye çalışmış hatta bazı savaş gerçeklerini gizlemeye çalışmıştır. ?Sakarya Savaşı´nda Yunan ordusunun almış olduğu yenilgi, Yunan hükümeti tarafından gizlenmeye çalışılmıştır. Öyle ki, Başkomutan Papulas´ın geri çekilmekten söz eden raporunun yayınlanması yasaklanmıştır. Yunan basını tam aksine Türk ordusunun yenilgisinden söz eden yazılar yayınlamıştır. Yenilginin ardından Konstantin 29 Eylül 1921´de Atina´ya döndüğünde ?Galip Kral? olarak karşılanmıştır.? (s.39)
Oysa Yunanistan´daki sol basın işgal sorununu şu başlıklarla gündemde tutmaya devam etmiştir. ?Yunanistan kendisine verilmesi söz konusu olan toprakları aynı şekilde mi işgal edecek? Bundan böyle işgal ettiğimiz topraklarda olanlarla birlikte, bu topraklarda gözü olanlarla da mı savaşmamız gerekiyor? Bu harekât Trakya´da tekrarlanacak mı? Bugüne kadarki kurbanlar yetmiyor mu?? (s.115) Sorularını kamuoyu ile paylaşmış ve cevaplarını beklemişlerdir. 1 Mayıs 1921 Selanik´te barış yanlısı büyük bir yürüyüş yapılmıştır. Yunanistan Sosyalist İşçi Partisi barış yanlısı olduğu iddia edilen Sevr Antlaşması´nı protesto etmiştir. General Metaksas, Anadolu Harekatı´nı sömürgeci olarak yorumlamış, bu harekatta herhangi bir sorumluluk almayı reddetmiş, ?Yunan halkı bundan böyle yerel ve yabancı emperyalistlerin çıkarlarına hizmet edecek hiçbir siyasete alet olmamaya karar vermelidir? açıklamasını yapmıştır.
Yukarıda saydığımız gelişmelerin, Yunanistan tarafında, İnönü Savaşlarından Büyük Taarruza kadar artarak devam ettiğini görüyoruz. Yazar Erdem´in kitabı ile Milli Mücadele´nin öte yakasından neler olduğunu, Yunan askerlerin neden geri adım atmaya başladığını, Yunan basınında bu savaşlar devam ederken neler yazılıp, çizildiğini okura akademik olmayan bir dille başarılı olarak aktarıyor. Önemli bir kitapla karşı karşıyayız.
Nilüfer Erdem, 1919-1923 Mizah Penceresinden Yunanistan´da Halk, Savaş ve Siyaset, Ötüken Yayınları.