Tarih: 27.12.2019 15:19

Mit ve Vahiy (1)

Facebook Twitter Linked-in

Bengül Güngörmez tarafından kaleme alınan “Eric Voegelin İnsanlık Draması Din-Politika ilişkileri” isimli esere bakılacak olursa, Alman düşünür Voegelin toplumları üç başlık altında ele alır:

Kozmolojik, felsefi ve ideolojik toplumlar.

Düşünür Kozmolojik toplumların mümeyyiz vasfının “mit” olduğunu belirtir. Yani bu toplumlarda hayat mit ile izah edilir. İzah dili tahkiye(hikâye) şeklindedir. İnanışa göre dünya, dünyaya aşkın/müteal bir Tanrı tarafından yaratılmamıştır. Aksine evrenin her yanı tanrılarla dopdoludur.

Kozmolojik toplumlarda “otorite” yine kozmolojik olduğuna inanılan kişi tarafından deruhte edilir. Bu kişi, “kült” haline getirilmiş bir kurtarıcıdır. Olağanüstü güçlere sahip adeta yarı tanrı vaziyetinde tahayyül edilen kahramandır. Kahraman hem kutsaldır, hem de “burada” yani dünyadadır. Mitsel kahraman asla bir filozof yahut peygamber ile karıştırılmamalıdır. Mitik kahraman ritüeller ile anılır ve yaşatılır.

Her ne kadar Voegelin felsefi toplum türünden bahsederse de böyle bir toplumun tarihte hiç zuhur etmediğinin farkındadır.  O, toplumların filozoflar tarafından değil, politikacılar tarafından yönetildiğini pekâlâ bilmektedir. Lakin yine de felsefenin de belirgin hale geldiği ayrı bir hakikat dilini inşa ettiği toplumlar olabilir.

Felsefi toplumlarda dünyaya aşkın bir tanrının olduğu varsayılır. Lakin bu tanrı dünyaya karışmayan, ilgilenmeyen ve kendisini yani en yüceyi düşünen bir Tanrıdır. Çünkü en yüce olan tanrı sadece en yüceyi yani kendisini düşünür. Voegelin mitsel toplumlardaki ritüelin yerini felsefi toplumlarda meditasyonun aldığını söyler. İlahi “temel” bile bu vasıta ile bulunur. Varlık karşısında duyulan hayret ve akabinde gelen derin düşünme.

Dikkat edilecek olursa her iki toplumda da “Tanrı” insanın şahsi tecrübeleri, muhayyileleri yahut aklıyla tanımlanan dolayısıyla “insan” vasıtasıyla sınırlanan bir varlıktır.

İdeolojik toplum ki buna Voegelin modern toplumda der aşkın ve içkin kutupları kabul etmez. Bu iki kutup arasındaki gerilimi tarih felsefesiyle silmeye çalışır. Bir başka ifadeyle tarihin ideolojik inşası vasıtasıyla vaziyeti kurtarmaya bakar. Mesela Auguste Comte’un teolojik, metafizik ve pozitivist tarih aşamalarında ki üç hal yasasında olduğu gibi.

Bu yaklaşıma göre tarih hep ileriye doğru seyretmektedir. Örneğin “mit” tarihin lineer ilerleyişinde işin en başında bulunur.

Hâlbuki vahiy önce vahyin olduğunu söyler. Ve yine toplumların vahyin çizgisinden sapması, bozması, insanın nefsini ilahlaştırarak vahyin önüne geçmesi halinde Allah tarafından hep uyarıcıların geldiğini söyler. Yani ilk uyarıcının getirdiği din ile son uyarıcı olan Hz. Muhammed’in getirdiği din arasında hiçbir fark yoktur. Fark sadece hukuk/muamelat ile ilgili konularda ortaya çıkar.

Bu nedenle tarih lineer değil çevrimsel ve sarmal bir vaziyette zuhur eder. Başka bir ifade ile toplumlar yukarıda sıralanan üç toplum tipini de(mitik, felsefi, ideolojik) zaman zaman yaşarlar; hatta aynı zamanda bir veya ikisini bir arada yaşayabilirler.

Yahut  vahiy/nomos/yasa temelli de varoluşlarını gerçekleştirebilirler.

Hülasa edilecek olursa “ilahi” olanla “insani” olanın ayrılmadığı toplumlar mitsel toplumlardır.

Günümüzün Felsefi anlayışında  “ilahi” olan ya yoktur yahut varsa bile dünyaya/insana karışmaz. Aslında bu yaklaşım Aristoteles’ten Newton’a kadar uzanan tanıdık bir damardır. Laiklik ve sekülerlik bu yaklaşımın siyasi ve içtimai boyutunu oluştururken deizm ise dinsel boyutunu ifade eder. Hedefi apaçık: Tanrıyı yeryüzünden kovmak!  Bu nedenle özü itibariyle pek hazin ve komik bir yanılsamadır...

Şimdi gel de Nietzsche’yi anma! Kesif bir nihilizm; her yerden fışkıran vıcık vıcık dekadans.

İki halden de yani mitsel kahramanların masalımsı absürt tahakkümünden ve dünyaya karışmayan Tanrının sebep olduğu mahrumiyetten kurtulmanın yolu vahiyden geçiyor.

Yani günümüzün sıkıntılarının panzehiri vahiy...

Daha açıkçası vahiy tarafından ortaya konulan yüksek değerlerin hâkim olduğu yeni bir dünyanın inşası.




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —