Giriş
Mısır, 1952´deki Hür Subaylar darbesinden 2011 Devrimi´ne kadar üç farklı cumhurbaşkanı tecrübesi yaşamıştır. Bu yöneticilerin hiçbirinin seçiminde fikir beyan edemeyen Mısır halkı, yaklaşık 60 yıl boyunca asker kökenli yöneticiler tarafından ve güçlü bir ?ordu? unsuruyla yönetilmiştir. Siyasi haklarının tanınmaması yanı sıra ciddi ekonomik sıkıntılarla da karşı karşıya kalan Mısırlılar, 2010 yılı sonunda bölgede ortaya çıkan özgürlük ve adalet söylemlerinden paylarına düşeni almış ve 2011´de bir devrim gerçekleştirmiştir.
Toplumun yüksek beklentileri ve küresel aktörlerin yoğun baskısı altında iktidara gelen Muhammed Mursi, ülke içinde doğrudan halka yönelik bazı ekonomi politikaları geliştirirken ülke dışında da denge siyaseti gütmeye çalışmıştır. Ancak kısa süren iktidarı sırasında ?Mısır´ın derin devleti? hiçbir zaman Mursi´nin yanında yer almamıştır. Geçmiş yıllarda yönetimde çok fazla etkinlik kurmuş olan bazı ordu mensupları, istihbaratçılar ve zengin elitlerle uzlaşmayan Mursi, bu kesimlerle çıkar birliği bulunan uluslararası güçlerin tepkisini çekmiştir. Üstelik Mursi´nin seçimle iş başına gelmesi ve Müslüman Kardeşler´in (İhvan-ı Müslimin) demokrasi yanlısı söylemleri, her biri dikta ile yönetilen bölge ülkeleri açısından da bir tehdit unsuru olarak algılanmıştır. Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) Mursi´nin devrilmesi için Mısır´daki farklı karşıt kesimlere fon sağlamıştır. Netice itibarıyla da 2013´te Mısır´da bir askerî darbe daha gerçekleşmiştir. Darbeyi gerçekleştiren dönemin Savunma Bakanı Abdülfettah es-Sisi, Tahrir Meydanı´nda başlayan devrimin tüm kazanımlarını yok ederek ülke içinde yeni bir dikta rejimi kurup kendisini iktidara taşıyan bölgesel ve küresel güçlerin ajandasını uygulamaya girişmiştir. Ancak geçen altı yılda başta ABD, Avrupa ülkeleri ve İsrail olmak üzere birçok ülkeden milyarlarca dolar ekonomik yardım ve siyasi destek almasına rağmen Sisi, ülkeye istikrar getirememiştir. Aksine kendi halkına uyguladığı şiddet, ülkede istikrarsızlığın ve huzursuzluğun daha da artmasına yol açmıştır.
Bu raporda Mısır´ın Arap Baharı ve askerî darbe süreçlerinde yaşadığı kaotik dönem; iç politika, dış politika ve ekonomi bağlamında değerlendirilerek ülkede nelerin değiştiği ortaya konulmaya çalışılacaktır.
Tarihî Arka Plan
Mısır kültürel, düşünsel ve jeopolitik konum açısından ?Ortadoğu? olarak isimlendirilen bölgenin en önemli ülkelerinden biridir. Akdeniz, Afrika ve Arap kimliklerinin kesişiminde yer alan ülke, dünya ticaretinin üçte birinin akışını sağlayan Süveyş Kanalı´na ev sahipliği yapmaktadır ve dünyanın en uzun nehri olan Nil Nehri´nin kıyıdaş ülkelerinden biridir. Ortadoğu bölgesinin Osmanlı´dan kopuş sürecinde ortaya çıkan milliyetçi duyguların ve Batılılaşma hareketlerinin önemli merkezi durumundaki Mısır, 20. yüzyılın başlarında İslamcı akımların doğuşuna da ev sahipliği yapmıştır. Bilhassa 1928´de Hasan el-Benna tarafından kurulan Müslüman Kardeşler hareketi, sadece Mısır için değil sonraki yıllarda dünyanın farklı bölgelerinde ortaya çıkan birçok İslamcı hareket için de ilham kaynağı olmuştur. Yine benzer şekilde Cemal Abdülnasır´ın sosyalist Arap milliyetçiliğine dayalı ideolojisi, bütün Arap ülkelerindeki milliyetçi söylemi şekillendirmiştir.
Arap Baharı olarak isimlendirilen süreçte gerçekleştirilen gösteriler, halkın taleplerinin yıllarca görmezden gelindiği, üstelik halkın sürekli kontrol altında tutulmaya çalışıldığı ve bunun için de her türlü yolun meşru sayıldığı bir sürecin sonunda gerçekleşen doğal bir öfke patlamasından başka bir şey değildir.
17 Aralık 2010´da Tunus´ta, seyyar satıcılık yaparak geçinen Muhammed Buazizi´nin kendini yakmasıyla başlayan ve ?Arap Baharı? olarak adlandırılan ayaklanmaların her anlamda öncü ve önemli bir ülke olan Mısır´a sıçraması, bölge açısından oldukça kritik bir gelişme olmuştur. 25 Ocak 2011´de Tahrir Meydanı başta olmak üzere Mısır´ın birçok yerinde insanlar sokaklara çıkmıştır. Mısır´da başlayan isyanlar ve Mübarek´in istifasıyla kazanılan başarı, Yemen ve Suriye gibi bölgedeki diğer ülkelerde de ayaklanmaların başlaması için cesaret ve ilham kaynağı olmuştur. Arap Baharı olarak isimlendirilen süreçte gerçekleştirilen gösteriler, halkın taleplerinin yıllarca görmezden gelindiği, üstelik halkın sürekli kontrol altında tutulmaya çalışıldığı ve bunun için de her türlü yolun meşru sayıldığı bir sürecin sonunda gerçekleşen doğal bir öfke patlamasından başka bir şey değildir.
?Mısır´da devrim süreci? denildiğinde bütün bölge ülkeleri için geçerli olan genel ve Mısır özelinde geçerli olan yerel sebeplerden bahsedilebilir. Bölgedeki hemen her ülkede sokağa çıkan insanların -ideolojik mensubiyet gözetmeksizin- ortak sloganları olan ?Ekmek, Hürriyet ve Adalet? kelimeleri, halkları arayışa iten genel sebepler için ipucu vermektedir. ?Ekonomik gerekçeler? ve ?siyasi hak talepleri? şeklinde özetlenebilecek bu motivasyonların Mısır özelinde en az 60 yıllık bir mazisi vardır.