?Minarelere kılıf? mesleklilerimiz

Necati TUNCER - 04. 08. 2018 Cumartesi

?Minarelere kılıf? mesleklilerimiz

04. 08. 2018 Cumartesi

BİR ESKİ ZAMAN HİKAYESİ

?Resmi bir temas için İran´dayız. Ziyaret ettiğimiz yerler meyanında Hafız´ın kabrine de gittik. Hafız-ı Şirazi´nin huzuruna vardığımızda Cumhurbaşkanı´mıza, ?Efendim müsaade buyurursanız bir Fatiha okuyabilir miyim? diye sordum. Tedirgin oldu. ?Canım nerden icap etti şimdi bu? Biz laikiz. Ne münasebeti vardı böyle teklifin´ dedi. Bunun üzerine ben de Yahya Kemal´in ?Hafız´ın kabri olan bahçede bir gül varmış/Yeniden her gün açarmış kanayan rengiyle´ diye başlayan meşhur ?Rindlerin Ölümü´ şiirini sonuna kadar okuyup bitirdim. Şiir bitince Cumhurbaşkanı Korutürk ne dese beğenirsiniz.

? Fatiha´yı ne güzel okuyorsunuz!?

Sosyal medya ekranlarında dolaşıma sokulan bu hikaye ya da benzerleri, gayesiz okuyucuları tavlamaya yönelik ?Meşhurlardan Fıkralar? türü kitapların sayfalarında piyasaya sürülür önce. Hem de hesaplanmış bir maksadı olarak...

 

 

 

Bir büyükelçimiz ağzından nakledilen bu olayın son kelimeleri de çok mühimdir. Merhum Korutürk´ün bu yorumu üzerine, Türk heyetinde bulunanlar donup kalmışlar.El insaf diyelim ve sondan başlayalım itirazlarımıza.

Ülke İran olduğuna göre, ziyaretçi Türk heyetinin bulunduğu bir yerde, ev sahibi olarak bir İran heyeti de olmalı. Onlardan hiç söz edilmiyor. Neden?

İran heyetindekilerin hiç biri Türkçe bilmediklerinden, Korutürk ve yaverlerinin arasında geçen konuşmaları anlamadıklarından, donup kalmaktan kurtulmuş olmalılar.

Yaşanması muhal bir hikayeyi bir büyükelçinin ağzından, üstelik onun adını da vererek gazetesindeki köşesinde yazan kalemşorun kullanılması da o hesaplanmış maksat içindedir.

Kabristanda Fatiha´ya itiraz eden bir Korutürk, kabristan ve Hafız isimlerini önce duymasına rağmen, ama bizim bir laikliğimiz var demiyor. Bu bir.

Bir kabir başında Fatiha okumak isteyen biri yanındakilerden müsaade mi alır? Fatiha sessizce okunmaz mı? Merhum Korutürk heyettekilerin ve rehberi büyükelçinin ağızlarını mı kontrol edecekti? Bu iki.

 

Büyükelçi kültür seviyesinin yüksekliğine bir işaret taşı koymak yahut uydurucu kalemşor onu yüceltmek için olmalı, ?Rindlerin Ölümü? adlı Yahya Kemal şiirini sonuna kadar okuduğu gözlere sokuluyor. Ki o şiir iki kıtacaktır. Bu üç.

Fatiha´nın nasıl okunursa güzel okunduğunu bilen biri, Fatiha´yı bilmez mi? Bu da dört.

Bir heyetten bahsedeceksin, sadece iki kişinin sohbetini gündem edeceksin, diğer kişilerden hiç biri tanıklıklarını hiç bir yerde kayda aldırmamış olacaklar. Buna da yerseniz beş diyelim.

Hesaplanmış maksada gelirsek... Yıpratılmak istenen, aşağıya çekilmek istenen merhum Cumhurbaşkanı Korutürk ise, onun hayatının kilometre başlarını şöyle bir okuyanlar, harf inkılabından önce ?Bahriye Mektebi?nden mezun bir subay olduğunu bilirler. O Bahriye Mektebi´nde Necip Fazıl ve Nazım Hikmet sınıf arkadaşlarıdır. Cumhurbaşkanı seçildiği gün rahmetli Üstat Millî Gazete´deki ?Çerçeve?sinde ?Sınıf Arkadaşım Korutürk? diye onu anlatan bir makale yazmıştı. Fatiha´yı, Yahya Kemal´i, Hafız-ı Şirazi´yi bilmemesi hangi akla sığar? Üstelik adı geçen büyükelçiden önceki zamanların büyükelçisidir de...

Resmi laiklik anlayışımıza bir taş atma da sayamayız. Çünkü resmi eğitim ürünü iki resmi insanın iki ayrı laiklik anlayışı varsa... Bir de heyettekileri sorsanız, aman aman...

Resmi bir heyetin, hem de bir numarada ülkenin bir numarası olan heyetin, ziyaret edilecek ülkeye hareketten önce hazırlanan bir programları olmaz mı? Bir Cumhurbaşkanı uğranılacak şehirler ve yerler hakkında yola koyulmadan bilgilendirilmez mi?

Fatiha´mızın, bir olay içinde böyle kullanılmasına üzüntümüz bu yazılan itirazlarımızdan kat be kat fazla ise, hesaplanmış o maksadın sahiplerinin oyununa haddinden fazla gelinmiş olduğunun farkında olduk demektir. Belki bu dahi bir iyilik olur.

YENİ SİSTEM PASLAŞMALARDAN BİR DÖKÜM

Eski sistemde bir kişinin yazdığı, bir başkasının alıntıladığı bir ?tür?, yeni Cumhurbaşkanı sistemimizde paslaşarak inandırmak kandırmacılığına dönüştü. Elemanlar konuşturuluyor, malzemelerinden cilalı taş devri tarihi yazılıyor.

 

?Mısır müftüsü ile görüştükten 15 dakika sonra FETÖ´cü Mustafa Özcan beni arayarak Mısır müftüsü ile buluşacağımı bildiğini söyledi. Bunu nerden biliyorsun deyince, müftü kendi söyledi, dedi.?

İki haftadır konu ettiğimiz DİB eski başkanı Görmez´inHabertürktv´de anlattıklarındandır bu cümle de...

FETÖ´cü diye adı verilenin gücünün vurgulanması bir yana, Görmez´in, devamda, olayı MİT´e bildirdim, telefonumun dinlendiği ihtimalinden rahatsız olmuştum gibi bir bilgi vermesi yok. Ve siz, Mısır müftüsünün ağzında bakla ıslanmadığına inanabilirsiniz; o FETÖ´cü artık neyi oluyorsa...

O FETÖ´cünün ünlendirilmesini az bulanlardan biri de, o FETÖ´cü ile yıllarca mesai arkadaşlığı yapmış itirafçılardan Gülerce bey. Destek vermese olmaz.

?Mustafa Özcan´ı defalarca yazdım. F.Gülen´den sonra FETÖ içinde en etkili kişidir.?

İsteyen bunu kripto diye tanımlananlara bir mesaj saysın. Aman onun dediğinin dışına çıkmayın, gibi...

Gülerceler gibi pas bekleyicilerin kafalarında sektirdikleri anlatımlardan biri de DİB başkan yardımcılarından merhum Yaşar Tunagür üstünden ?Aklanmak? aramalarıdır.

Görmez beyimizin ifadesinden: ?Gülen, Edirne´de vaizlik sınavına giriyor. Notların üstünde yapılan tahrifat görülüyor dosyasında.?

60 yıl öncesinin bir imtihan evrakı üzerinde iki çalışma yapılmışlığı dikkatlerden kaçmamalı. O evrakı önce bulup gerekli tahrifatı yapanlar ve sonra bulup vay be, diyenler...

O tahrifatı 60 yıl önce yapanların gücü, o kişinin sınavı doğrudan kazanmasına yani doğru cevapları dikte ettirmelerine yetmiyor olamaz!

O günkü Edirne müftüsünün sonra DİB başkan yardımcısı olmasının, 5 yıl makamda oturmasının, 7 başkanla çalışmasının gerekçesini, Gülen´in Edirne´den İzmir´e tayin edilmesine bağlayan Görmez beye şu soruyu sormak hakkımız olmalıdır. O 5 yıl içinde ve o karakterde bir o tayin mi yapılmıştır?

Gülerce itirafçımız, bir pas da bir Sabah yazarından (M.Övür) alıyor. Vehbi Koç´un evinde 1971 yılında Fuat Doğru, Yaşar Tunagür, F.Gülen´in bir araya gelmeleri konusu...

Bu birlik anını bilenler, kimin ne konuştuğunu niye yazmıyorlar? Ayrıca Vehbi Koç´un o yıl ve sonrasındaki yıllarda konuk ettiklerinin tüm listesini görmek de isteriz.

Paslaşmaya devam. İtirafçı olduğunu iddia eden Gülerce, 1957 yılına ait bir bilgi daha bulmuş bir başka gazeteci insanında. Parmak izleri dahil, her şey ayan, beyan.

?Erzurum. 1957. Mehmet Şergil´in terzi dükkanında gözlerden ırak buluşanlar Gülen ve CIA eğitimli bir özel harekatçı Esat Keşafoğlu.?

F. Gülen´in büyük karanlık olduğunu, bu güne gelmek için kullanmadık insan bırakmadığını, ki bunların çoğu devletin güvenliğini sağlamak eğitimi almış kişiler, dolayısıyla zihin altına FETÖ´yü yenmenin zor olduğunu yerleştirmenin kolaylığının golü, bu kadar pastan sonra böyle atılıyor.

Fuat Doğu´nun birine söylediği ?Ben MİT müsteşarlığı yapmadım. CIA´nın şube müdürlüğünü yaptım? iddiasına birkaç kez karşı tez yazdık; birini daha ekleyelim.

Portekiz´de elçi olduğu dönemde koruma polisine, bütün Müslüman ülke elçilik mensuplarının katılacağı ve Suud elçiliğinin bir salonunda kılınacak teravih namazı için imamlık görevi veren, sen imam olursan ikilik olmaz diyen Fuat Doğu, o iddiayı duyduğunu yayan kişi antiamerikancı olsun umuduyla bir hazırlama yapmış olamaz mı?

Bu kısmından sizleri de haberli kılmaya çalıştığımız o paslaşmalardan sonra ?F.Gülen baştan beri ihanet için hazırlanmış? kanaatini yaymaya çalışan itirafçı ve gazeteci esnaflar, acaba F.Gülen´e ne istemişse vermeyi neden bir küçük hata olarak görmüyorlar? Böyle yazarlarsa saklayacaklarını mı sanıyorlar.

GELDİKLERİ GİBİ GİDECEKLER

?İsrail´in etrafını fitne tohumlarıyla bitirdiği düşman savaşçılarla çevirmesinin sebebi:

Bir, Avrupa, İngiltere ve Amerika devletleri kendi içlerindeki pisliği gemilere doldurarak Filistin´e boşaltmak suretiyle kendi ülkelerini bu Siyonistlerden temizlediler ve dağılmasınlar diye çevresini kuşattılar.

İki, bunlar aracılığıyla Müslümanların ayağa kalkmalarını yüz yıldır engellediler.?

06 Haziran 2018 tarihli gazetemizdeki Mahmut Toptaş Hoca´mızın ?Müslüman ol Kurtul? adlı makalesinden aldık bu üç paragrafı.

Yanına koyduğumuz karikatür ise 1941 yılında bir Akbaba mecbuasında yayınlanmıştır.

Amerika´nın ne istediğinin  tesbitinde yanılmayan karikaturist, ikinci konuşmacının sözleriyle, o gün basınımızda ve politikalarımız arasında yaygın olan kanaatın, yani yanılgının hangi hacimde olduğunu bize aktarmaktadır.

Filistin´e yerleştirilen Yahudi´lerin kendi aralarında çekişerek yaşayacaklarına inandırıldığı için insanlarımız ve diger dünya insanları, bu suni göçe sessiz kalmışlar ve karşı tavır koymamışlardır.

Sürüldükleri ülkelerde sürüngen gibi yaşayanların, Filistin´de katliamcı millet olacağını görememek, acaba kimin ya da kimlerin hatasıdır, kabahatidir, suçudur? Araştırılmalı diyoruz!

BEŞ GAZETE BEŞ DİKİŞ

Bu sosyal medya paylaşımını biz de yorumlamaya mecbur hissettik kendimizi.

İnsanlarımızın bu beşi bir yerde tarafından ekonomik korunmaya alınmak memnuniyetini keşfederek bu paylaşımı yapması, geldiğimiz ?Polyanacılık? noktasını göstermesi açısından ilginçtir.

Halbuki bu beşi bir yerde resmi başka görüşler de yansıtmaktadır. Mesele sadece parasal değil.

Sizi, gazete okuma haklarınızı kullanırken, eşit kılıyoruz demek var; Tek haber, tek okuyucu tipi...

Atelye üretiminden, fabrikasyona geçtiğimizin fotoğrafıdır hem.

28 Şubat´ın sonunu da ilandır bu. Gazetesinden belli olur, bir okuyucu fişlemesi artık işlevini yitirmiştir.

?Güneşe göç var da kalan biz miyiz,

Yeryüzü boşaldı da habersiz miyiz?? Diyen şaire nazire olsun diye ?Gazetelerimizi neşreden robotların idarecisini bilmiyor muyuz? yakınmasının yüzde 52 karşısında bir değeri olmayacacağını da bilin.

II

Göbek bağı: Anne karnındaki bebek ile anne arasındadır. Bebeğe anneden gıda ve oksijen aktarımı yapar.

Göbeğimizden bağlı değiliz!

ABD, bizi rahminde taşıyan annemiz değildir. Biz zaten Ergenekon´dan çıkıp gelmiştik.

Peki neden beşi bir yerde oldular?

Başka bir yerimizden de bağlı olmadığımıza yürekten inandığımızı ispatlamak aşkına... Nokta.