Okul öğrencilerinin grevi ve Yokoluş İsyanı´nın (Extinction Rebellion) kitlesel protestolarından, İşçi Partisi´nin çevre ve iklim için acil durum ilan etme önerisine kadar, kapitalizmin çevreye verdiği zarar gündemi epey meşgul ediyor.
Bunun nedeni çok açık. Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli´nin (IPCC) 2018 Özel Raporu, ?toplumsal dönüşüm olmadan ve sera gazı emisyonlarını azaltma önlemleri ivedilikle uygulanmadan, küresel ısınmanın 1,5°C´yle sınırlandırılması ve sürdürülebilir kalkınmanın başarılması imkansız değilse de son derece güç olacak? uyarısında bulundu.
İklim değişikliğiyle mücadeleye ilişkin gerçekçi bir plan, küresel gıda ekonomisinin durumunu da ele almalı. Son dönemdeki araştırmalar, et ve süt işletmelerinin dünyada çevreyi en fazla kirletenler olarak petrol endüstrisiyle yarıştığını gösteriyor.
Tarım endüstrilerinin çevre kirliliğine katkısı konusunda giderek popülerleşen bir çözüm önerisi var. O da veganlığın teşvik edilmesi ve et tüketiminin azaltılması. Hayvansal ürünleri beslenme alışkınlarımızdan çıkartırsak, buna yönelik toprak kullanımını yüzde 76 ve sera gazıemisyonunu da yüzde 49 azaltabiliriz.
Peki veganlık iklim değişikliğinin ilacı mı? Sanmıyorum.
Yıllık et tüketimi 1961´de 71 milyon ton iken, 1985´te 155 milyon tona ve 2010´da da 296 milyon tona ulaştı. Bu büyüme, arazi kullanımında çok derin bir değişikliği zorunlu kıldı. Bugün tarıma elverişli arazilerin yüzde 33´ü hayvanları beslemek için kullanılan mahsullere ayrılmış durumda.
Endüstriyel tarım, fosil yakıtlara olan bağımlılığı nedeniyle iklim değişikliğini ciddi biçimde tetikliyor. Fosil yakıtlar gübre üretimi, tarımda makine kullanımı ve kesim öncesi ve sonrası nakliyat için temel teşkil ediyor. Sığırların sayısı arttıkça, salınan metan gazı da artıyor.
Veganlık tartışmaları söz konusu olduğunda, 2 büyük soru akla geliyor. İlki, beslenme alışkanlıklarının değiştirilmesi gibi bireysel çözümler, dünya gıda sistemini gerçekten dönüştürebilir mi? İkincisi, ihtiyaç duyduğumuz değişiklikleri yapacak ilerici politikalar açısından veganlık ne anlam ifade eder? Her 2 sorunun da cevabını bulmak için tarım endüstrisinin kendisine bakmamız gerekiyor.
Endüstriyel tarımın ve et tüketiminin artması, yalnızca pazarın tüketici taleplerindeki artışa verdiği yanıt değil. Bu, önde gelen devletlerin, tarımsal teknoloji ve hayvancılık firmalarının devasa yatırımlarının da bir sonucu.
Endüstrinin diğer kolları gibi, endüstriyel tarım da dünya genelindeki fosil yakıt teşviklerine -2015´te küresel Gayri Safi Yurtiçi Hasıla´nın yüzde 6,5´ine denk gelen 5,3 trilyon dolar- bel bağlıyor. Bu teşvikler olmadan modern kapitalist üretimin bol mahsulleri, aşırı derecede pahalı olurdu. Et üretimindeki ve arazi kullanımındaki dönüşümler, esasen büyük devletlerin endüstriyel tarım pazarındaki müdahalesiyle gerçekleşti.