CAHİT BAYRAK
Özgür düşünebilme ortamlarının sağladığı özgüvenle, farklılıkları ülkenin zenginliği gören, düşünen, sorgulayan, demokratik ve evrensel ahlâkî değerleri içselleştirmiş, farklılıklara saygılı, her türlü ayrımcılığın karşısında durabilen, çağdaş dünya ile rekabet edebilen donanıma ve sorumluluğa sahip milletler ancak emperyalistlerin dünyasına alternatif oluşturabilirler.
Cesur, iradeli, ahlaklı, kültürlü, entelektüel bir yapı oluşturabilen milletler, hak, hukuk, adalet argümanlarıyla toplumsal barışa katkı sunmuş ekonomilerini de güçlendirmişlerdir.
Gençliğini iyi eğitebilen toplumlar medeniyetlere öncülük etmiş, bilgi, beceri, araştırma ve geliştirmeyle, teknoloji üretme yeterliliğiyle güçlü devletler oluşturabilmiştir.
Zayıf, güçsüz, eğitimsiz, cesaretsiz, özgürlük bilinci gelişmemiş, geleceği olmayan umutsuz topluluklar diktatörlüklere maruz kalırken, eğitimli, özgür, adil, eşitlikçi bir sistem kuran topluluklar ise dünyaya liderlik yapmıştır.
Güçlü bir ülke olabilmenin, bilgi üretebilmenin yolu iyi bir eğitim sistemine sahip olmaktan geçiyor…
Eğitim sistemi çağdaş dünya ile rekabet edebilir donanıma sahip olması gerekirken, maalesef siyasi, etnik ve dini, argümanları paravan yapan kesimlerin, potansiyel seçmen kaygıları güden siyasetçilerin, eğitimle ilgili ilgisiz cemaatlerin, ideolojik sol grupların çatışmacı anlayışlarına kurban edilmektedir.
Ülkemiz genç insan kaynağı potansiyeli yüksek olmasına rağmen, maalesef dünya eğitim sıralamasında istenilen noktada değil. Dünya Ekonomik Forumu 2022 raporuna göre eğitim seviyesi en iyi olan ülkeler sıralamasında Türkiye 99. Sırada yar almaktadır.
Ülkemizi yönetenler nitelikli insan yetiştirmekten ziyade, ideolojik tarafgirliğin hinterlandında taraftar yetiştirme derdinde…
Bir dönem din ile en ufak ilgisi olanların ülkede cüzzamlı muamele görmesi, devlet mekanizmasından dışlanması, başörtü takan kızların üniversitelere alınmaması, namaz kılan insanların devlet kurumlarında öteki muamelesi görmesi ve 28 şubatta tespit edilerek iş’ten atılmaları, askeri okullara alınmamaları, 28 Şubat sürecinde aynı kaygılarla ilköğretimde kesintisiz 8 yıllık eğitimi dayatarak İmam Hatip okullarının önünü kapatarak travma oluşturdu.
Aynı mantalite ve rövanşist mantıkla hareket eden muhafazakarlar ülke yönetimine geldiklerinde, daha önceki yapılanları tersyüz ederek, kendilerince haklı, muhafazakarlığı ve dindarlığı önceleyen politikalar oluşturmaya başladılar.
İmam Hatip Okullarında üniversite giriş sınavlarında uygulanan katsayı adaletsizliği kaldırılarak, İmam Hatip Okullarının “Dindar bir gençlik yetiştirme” amacıyla sayıları arttırıldı. Kuran Kursları açan cemaatlerin faaliyetlerine fırsat tanındı. Kamuda iş’e almada ve “Kamu Yöneticisi” yapmada İmam Hatip referansı arandı.
Bu defa karşı cenahta travma oluştu…
Millet olma bilincini, siyaset ve hamasete kurban edildi…
Halbuki Cumhuriyetin ilk yıllarında çok doğru bir anlayışla kurulan “Köy Enstitüleri” gibi bir tecrübe ülkemiz için avantaja dönüştürülebilirdi…
O dönemde köylerden topladıkları zeki çocukları eğiterek, savaştan yeni çıkmış, okuryazarlığın %5 bile olmadığı ülkede on yıl gibi kısa sürede çok büyük başarılar elde edilmiş, ilkokulda çocuklar tarım, hayvancılık, arıcılık, marangozluk, inşaat işçiliği gibi pek çok alanda yetiştirilmiş ve ülkenin kısa sürede kalkınmasına zemin hazırlamıştır.
Bugün ülkenin aynı ruha sahip bir eğitim sistemine ihtiyacı vardır…
Gençlerimiz maalesef vasıfsız, işsiz ve umutsuz…
Gençliğini kaybeden toplumların geleceği olmaz, olamaz.
Saygılarımla…