Diyarbakır, içerisinde herkes için çağrışımlar barındıran bir şehir... Kimisi doğru kimisi yanlış, kimisi temiz kimisi kirli, kimisi samimi kimisi art niyetli çağrışımlar... Bazen kaybolursunuz bu çağrışımların içerisinde. Diyarbakır´ı anlamaya çalışırken girdiğiniz sokaklar bazen girmeniz gereken sokakların önünü keser. Diyarbakır üzerine konuştuğunuz zaman sanki küresel bir dünyayı konuşursunuz... Diyarbakır´ı yazarken sadece bir şehri değil; üstü örtülmüş, görmezden gelinmiş, tortulanmış birçok meseleyi, birçok ayıbı da yazarsınız çizersiniz. Her ne ektiyseniz bölgede onunla yüzleşirsiniz... Çünkü Diyarbakır´daki hava bütün Güneydoğu´nun havasıdır...
Bir zamanlar ?AB´ye giden yol Diyarbakır´dan geçer? diyenlerle hatırlanmıştı burası...
Daha sonra da, ?BOP´un parlayan yıldızı? söylemleriyle hafızalara kazınmıştı Diyarbakır.
Kelimesi kelimesine hatırlayalım, ne diyordu Recep Tayyip Erdoğan: ?Diyarbakır istiyorum ki, hani Amerika´nın da düşündüğü Büyük Ortadoğu Projesi var ya, bu proje içerisinde Diyarbakır yıldız olabilir, bir merkez olabilir. Bunu başarmalıyız.?
Çoğu zaman da Diyarbakır´ı terörle, şiddetle kazıdık zihinlere.
Dip dalga Diyarbakır´da da görüldü
Dün Saadet Partisi Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Adayı Temel Karamollaoğlu ile birlikte Diyarbakır´daydık. E-miting yapıldı, ?Hak ve Adalet Ekseninde Kürt Meselesi? başlığındaki Saadet Partisi´nin raporu açıklandı. DİTAM´da STK´ların temsilcilerinin soruları cevaplandırıldı. Karamollaoğlu´nun Diyarbakır programına İstanbul ve Ankara´dan da çok sayıda meslektaşım iştirak etti. Malum, Temel Karamollaoğlu´na ve Saadet Partisi´ne Türkiye´nin her yerinden ve her kesimden dikkat çekici bir ilgi var. Bazı analistler gibi Karamollaoğlu da bunu ?dip dalga? olarak tanımlamış ve ?sürprizlere hazır olun? demişti. Dün Diyarbakır´ı gördükten sonra şunu söyleyebilirim: Bahse konu ?dip dalga? Diyarbakır´da, Güneydoğu´da ?gözle de görülebilir? bir aşamaya gelmiş. Beklenen sürprizin Kürt seçmenden geleceği aşikâr. Görünen o ki, Milli Görüş yeniden Güneydoğu´dan ayağa kalkıyor...
Milli Görüş´ün yeri bu bölgede çok farklı
Biraz detaylara girelim...
Güneydoğu insanı Milli Görüş´ü, Saadet Partisi´ni kendi oy verdiği partilerin bile üstünde tutuyor, görüyor. HDP´ye oy vermiş ama Milli Görüş´e, Saadet Partisi´ne saygısı belki oy verdiği partiden daha güçlü... Farklı bir yerde duruyor, bu bölgede Saadet.
AK Parti´nin muhafazakâr söylemden giderek milliyetçi söyleme yönelmesi. Hatta neredeyse MHP´yi bile imrendirecek milliyetçi hatta ırkçı söylemlerle devleti yönetmeye başlaması... MHP ile yapılan ittifak... AK Parti´ye duyulan hisleri tamamen tersine çevirmiş. Dikkat ederseniz ?umut? demiyorum, ?his? diyorum. Çünkü ?umut? için proje gerekir ve maalesef bu bölgede siyaset projelerle değil, hislerle var olmuş, hislerle güçlenmiş. Proje istismar edilemez belki ama hislerin istismarı bu bölgenin iklimi olmuş, bitki örtüsü olmuş. Hislerin istismarı da güven duygusunu hep yerle bir etmiş.
Güneydoğu, neredeyse bir asırdır ?isyan? bölgesi olarak görülmüş, yüz çevrilmiştir. Dahası zımni devlet politikalarıyla mağduriyete, ihmale mahkûm edilmiştir. Ülkemizin ?sakıncalı? bölgesi sayılmış; ?zorunlu hizmet? diyerek hep zorlaştırmışız birlikteliği. Yatırımlar kaçırılmış, şefkat bakışlar-dokunuşlar esirgenmiş, güven ve adalet duyguları zedelenmiş... Anlayacağınız, seneler seneler boyunca Diyarbakır´ımıza, Güneydoğu´ya adeta kastedildi.
Ne Erbakan Hoca´yı, ne Recai Kutan´ı, ne de Fehim Adak´ı bölge asla unutmuyor
Saadet Partisi´ni bugün bu bölgede diğer bütün kurgulardan, olgulardan, oluşumlardan, yaklaşımlardan, partilerden farklı kılan en önemli husus Milli Görüş´ün hislere suikast yapmamasıdır. İstismarı olmayan samimi bir var oluş, bir dönem görünmese de bu topraklarda hep yeniden yeşerecek bir değerdir. Muhammed Ali, Milli Görüş Lideri Prof. Dr. Necmettin Erbakan kendisine sarılınca diyordu ya hani, ?Beni ilk kez beyaz bir lider kucakladı? diye... Erbakan Hoca, Güneydoğu´daki Müslüman kardeşlerini de işte aynı samimiyetle kucaklamıştı. Evet, ilk kez Türkiye´de bir lider Güneydoğu´yu, Kürt halkını gerçekten kucaklamıştı. Karşılık beklenmeyen, istismarsız bir kucaklayış, bir sarılış. Ne Recai Kutan ağabeyimizin ne de rahmetli Fehim Adak ağabeyimizin bu bölgedeki eserlerini kimse unutamaz. MSP ve Refah´lı hükümetlerde bu bölgeye hem şefkat taşınıyor, hem iade-i itibar veriliyor hem de aleni ya da gizli bölgeye konan bütün ambargolar kaldırılıyordu. Ege´ye, Marmara´ya, Karadeniz´e, İç Anadolu´ya, Akdeniz´e yapılan yatırımlar ilk kez bu bölgenin şehirlerine, ilçelerine de taşınıyordu. BOP´un parlayan yıldızı ya da merkezi değil belki, ama ?ağır sanayi?nin merkezi yapılmak isteniyor, bunun için de büyük mücadeleler veriliyordu.
ÇÖZÜME EN YAKIN DÖNEMLER MİLLİ GÖRÜŞ´ÜN HÜKÜMETLERİ OLMUŞTUR
Nitekim Temel Karamollaoğlu´nun dün açıkladığı raporda da bunların izi vardı. Raporda Milli Görüş´ün Kürt meselesine yaklaşımı şu satırlarla özetleniyordu:
?Kürt meselesinde en cesur ve en sağlıklı bakış açısına sahip olan ve meselenin çözümü noktasında samimi bir çabayı gösteren her zaman Milli Görüş partileri olmuştur. ?Milli Görüş partileri çeşitli dönemlerde hazırladığı raporlarla bu meseleye ve yaşanan hak ihlallerine dikkat çektiği gibi, iktidar ortağı olduğu dönemlerde de icraatları ve uygulamaları ile çözüme yönelik önemli adımlar atmıştır. Temel insan hakları, ekonomik kalkınma ve kanın durdurulması hususunda birçok adım atılmış ve bu iktidar dönemleri Kürt meselesinin Cumhuriyet tarihinin çözüme en yakın olunan dönemleri olmuştur... Bu gayretler bölge halkının büyük teveccühüne mazhar olmuş ve hep hayırla yâd edilmiştir. Ancak bu adımlar sonucunda Milli Görüş partileri ve başta Prof. Dr. Necmettin Erbakan olmak üzere parti yöneticileri siyasi bedeller ödemişlerdir.?
İstanbul´dan, Ankara´dan bakarsanız bölgeye, tepeden bakar gibi bakarsınız
Sokaklarında yürümeden, güneşinde ısınmadan, gecesinde yatmadan, sofrasına oturmadan, sohbet meclisine kulak vermeden ne insanı, ne şehri ne de meseleleri tam olarak idrak edebilirsiniz. Yürümemişseniz Diyarbakır´da, Şırnak´ta, Batman´da, Bingöl´de... İstanbul´dan, Ankara´dan bakarsanız bölgeye, tepeden bakar gibi bakarsınız. Diyarbakır size ?Mars?tan bir şehir oluverir. Oysa Diyarbakır ?Mars?ta bir şehir değil, Güneydoğu Mars´ta bir bölge değildir. Diyarbakır, Anadolu´dan bir şehir. Diyarbakır bizden bir şehir... Diyarbakır ne Güneydoğu´nun Paris´idir, ne AB´nin yolu ne de BOP´un yıldızıdır. Diyarbakır, Diyarbakır´dır.
Kabul edelim ki, Diyarbakır´ı şimdiye kadar daha çok Brüksel dinledi... Biraz da Washington. Biz kulaklarımızı tıkayıp onlar dinledikçe de Diyarbakır´ı sahiplenmeye başladılar. Diyarbakır da oralara sürüklenmeye çalışıldı, Anadolu´nun bağrından sökülüp alınarak. Sizi kim dinliyorsa siz de ona doğru sokuluyorsunuz. Şimdiye kadar pek yapmadığımızı yapmakta fayda... Gelin biz de dinleyelim Diyarbakır´ı... Dün Temel Karamollaoğlu´nun kulak verdiği gibi meselelere, insana, şehre, kulak vermeli... Art niyetleri sınır dışı etmek için, iyi niyet devrede olmalı. İnsan küsse de, şehir küsse de, bölge küsse de; bir devlet insanına, şehrine, bölgesine küsemez...