Pompeo, Wall Street Journal gazetesi için "ABD-Suudi Arabistan Ortaklığı Hayati" başlıklı yazı kaleme aldı.
ABD Başkanı Donald Trump yönetiminin ABD-Suudi Arabistan ortaklığını yeniden inşa etme çabalarının, her iki kanattan siyasetçilerin krallığın insan hakları sicilini eleştirdiği Washington´da destek bulmadığını belirten Pompeo, Suudi Gazeteci Cemal Kaşıkçı´nın ekim ayında öldürülmesinin, Capitol Hill´de homurtuları ve basının ilgisini artırdığını ifade etti.
´KRALLIK, ORTADOĞU´DA İSTİKRAR İÇİN ÖNEMLİ BİR GÜÇ´
ABD-Suudi Arabistan bağlarının çözülmesinin, ABD ve müttefiklerinin ulusal güvenliği için büyük bir hata olacağının altını çizen Pompeo, "Krallık, Ortadoğu´da istikrar için önemli bir güç. Suudi Arabistan, Irak´ın kırılgan demokrasisini güvence altına almak ve Bağdat´ın, Tahran´ın değil Batı´nın çıkarlarına bağlı kalması için çalışıyor. Riyad, ev sahibi ülkelerle çalışarak, Mısır ile yakın iş birliği yaparak ve İsrail´le daha güçlü ilişkiler kurarak Suriye iç savaşından kaçan mülteci akınını yönetmeye yardımcı oluyor." ifadelerini kullandı.
Suudi Arabistan´ın, aynı zamanda, DEAŞ ve diğer terör örgütleriyle ABD liderliğindeki mücadele çabalarına milyonlarca dolar katkıda bulunduğuna işaret eden Pompeo, "Suudi Arabistan petrol üretimi ve ekonomik istikrarın, bölgesel refahın ve küresel enerji güvenliğinin anahtarıdır." değerlendirmesinde bulundu.
Pompeo, satırlarına şöyle devam etti:
"Kaşıkçı cinayetini Başkan Trump´ın Suudi Arabistan politikasına karşı bir çomak olarak kullananların, Barack Obama´nın, yüzlerce Amerikalı da dahil dünya genelinde binlerce kişiyi öldüren ve kendi halkına merhametsizce davranan bir rejim olan İran´la yakınlaşmasını destekleyen aynı kişiler olması tesadüf mü? Bu homurdananlar, bu insan hakları avatarları, Obama, dünyanın terörü destekleyen en büyük devleti olarak çalışmalarını yürütmeleri için mollalara yığınla para verdiği zaman neredeydi? ABD gibi Suudi Arabistan da - bu eleştirenlerin aksine - İran İslam Cumhuriyeti´nin dünyaya yönelttiği muazzam tehdidi fark ediyor. Günümüz İran´ı, Henry Kissinger´in terimiyle bir ulus değil, bir sebeptir. Hedefi, İslam devrimini Tahran´dan Şam´a taşımak, İsrail´i yok etmek ve İran halkından başlayarak boyun eğmeyi reddeden herkesi boyun eğdirmeye yöneltmektir. Teşvik edilen bir İran, Orta Doğu´da daha fazla ölüm ve yıkıma yol açacak, bölgesel bir nükleer silahlanma yarışı oluşturacak, ticaret yollarını tehdit edecek ve dünya çapında terörizmi teşvik edecektir."
Suudi Arabistan Veliaht Prensi olarak Muhammed bin Selman´ın ilk eylemlerinden birinin, İran´ın, Tahran destekli Husi isyancılarının 2015´te iktidarı ele geçirdikleri Yemen´de istikrarsızlaştırıcı etkisinin kökünü kazıma girişimi olduğunu kaydeden Pompeo, "Tahran, Arap Yarımadası´nda Hizbullah benzeri bir oluşum kuruyor: Hizbullah´ın güney Lübnan´daki füzeleri İsrail´i tehdit ederken, Suudi nüfus merkezlerini rehin tutabilecek siyasi gücü olan militan bir grup." ifadelerine yer verdi.
Husilerin, Suudi topraklarını işgal ettiğini, büyük bir limanı ele geçirdiğini ve İran yardımıyla, onlarca binlerce Amerikalının seyahat ettiği Riyad´ın uluslararası havaalanını vurabilecekleri balistik füze hedefleri geliştirdiklerini belirten Pompeo, Tahran´ın, bu arada Yemen ihtilafına yönelik diplomatik bir çözüme gerçekten ilgi göstermediğini savundu.
Trump yönetiminin Yemen´in savaş, hastalık ve kıtlıktan çektiklerini azaltmak için birçok adım attığını ifade eden Pompeo, Suudi Arabistan hedeflerini, sivil kayıpları en aza indirgeyecek biçimde geliştirmek için çaba harcadıklarını ve insani yardımları cömertçe desteklediklerini vurguladı.
Pompeo, "ABD, son 14 ayda toplam insani yardımı 697 milyon dolara taşıyarak Yemen´e yaklaşık 131 milyon dolarlık ek gıda yardımı sağladığını duyurmaktan memnuniyet duyuyor. Fonlar, Dünya Gıda Programı ve Yemen halkını beslemek için çalışan diğer kuruluşlara sağlanıyor. ABD´nin çabaları olmadan, Yemen´deki ölüm oranı çok daha yüksek olurdu. Suudi Arabistan ve Körfez koalisyon ortakları arasındaki anlaşmazlıkları yönetmek için dürüst bir aracı olmayacaktı. İran, Yemen´in ıstırabını hafifletmekle ilgilenmiyor; mollalar sıradan İranlıları bile önemsemiyorlar. Suudi Arabistan Krallığı, Yemen´de ıstırabı hafifletmek için milyarlarca yatırım yaptı. İran ise sıfır." ifadelerini kullandı.
Mike Pompeo, Yemen´in, teröre karşı savaşta da önemli bir cephe olduğuna işaret ederek, her iki partinin başkanlık yönetimleri boyunca bu durumun aynı kaldığını hatırlattı. Arap Yarımadası´nda terör örgütü El Kaide olarak bilinen grubun, Ekim 2000´de Amerikalılara yönelik ilk büyük saldırıyı başlattığını anımsatan Pompeo, ABD Donanmasına ait "USS Cole" isimli destroyerinin, Yemen´de Aden Limanı´na girdiği sırada terör örgütünün bağlantıları tarafından bombalandığını, saldırıda 17 denizcinin öldüğünü, 39 kişinin yaralandığını kaydetti.
Arap Yarımadası´ndaki terör örgütü El Kaide´nin, Nijeryalı terörist Ömer Faruk Abdülmuttalib´in 2009 Noel´inde, Amsterdam´dan Detroit´e giden Northwest Airlines Flight 253´ü bombalama girişiminde bulunmasından, 2015´te Charlie Hebdo´nun Paris´teki ofisine düzenlenen katliama kadar ABD ve müttefiklerine yönelik çok sayıda saldırı girişiminde bulunduğunu anımsatan Pompeo, "ABD´ye ve müttefiklerine saldırma peşinde koşan DEAŞ, aynı zamanda Yemen´de varlığını sürdürüyor. Ayrıca ABD-Suudi Arabistan ittifakını terk etmek ya da alçaltmak Riyad´ı, daha iyi bir istikamete doğru itmek için hiçbir şey yapmaz." ifadelerini kullandı.
ABD ve Başkan Trump´ın daima savunucusu olduğu özgürlükleri garantilemek için yapılması gereken daha çok iş olduğunu belirten Pompeo, "Yine de Veliaht Prens ülkeyi reformist bir yöne doğru ilerletti; kadınların araba kullanmasından spor etkinliklerine katılmasına, ahlak polisini kontrol altına almasına ve ılımlı İslam´a dönüş çağrısına kadar." değerlendirmesinde bulundu.
Pompeo, "ABD, esasen Amerikan değerleriyle tutarsız olan Kaşıkçı´nın öldürülmesine göz yummuyor. Bu, Suudi Arabistan liderliğine hem özelde hem de açıkça söylediğim bir şey." ifadesine yer verdi.
Trump´ın, bunun üzerine harekete geçtiğini kaydeden Pompeo, cinayetle ilgili 21 Suudi şüphelinin ABD´ye girmesinin uygun olmadığı ve vizelerinin iptal edildiğini hatırlattı.
Yönetimin, 15 Kasım´da Küresel Magnitsky İnsan Hakları Sorumluluk Yasası üzerine inşa edilen 13818 sayılı İcra Dairesi uyarınca 17 Suudi´ye yaptırım uyguladığını hatırlatan Pompeo, bu yanıtın desteğini güçlendirmek için çalıştıklarını, Fransa ve Almanya dahil birçok ülkenin bu konuyu takip ettiğini vurguladı.
Pompeo, "Kaşıkçı cinayetiyle ilgili daha fazla gerçek gün yüzüne çıkarsa, Trump yönetimi daha cezalandırıcı tedbirleri gözden geçirecektir." ifadesini kullandı.
ABD-Suudi Arabistan ittifakını eleştirenlerin, Jeane Kirkpatrick´in, ABD çıkarlarına dost olan otokratlar ile karşı çıkanlar arasındaki ayrımı yapma konusunda Carter yönetiminin başarısızlığını analiz eden, 1979 tarihli "Diktatörlükler ve Çifte Standartlar" adlı makalesi üzerinde yeniden düşünmesinin iyi olabileceği değerlendirmesinde bulunan Pompeo, şunları kaydetti:
"Bay Carter´ın ideolojik tercihleri onu, ABD´nin ulusal güvenlik çıkarlarına karşı körleştirdi ve engelledi, onu Amerika´yı önceliğe koymaktan alıkoydu. ´Liberal idealizm´i gözlemleyen Kirkpatrick, ´mazoşizmle özdeş olmamalı, özgürlüğün ve ulusal çıkarın savunulmasıyla bağdaştırılmamalı´ sonucuna varıyor. Başkan Trump´ın bugün ABD-Suudi Arabistan ilişkisine yönelik pragmatik ve doğru yaklaşımını eleştirenler için ne kadar da zamanında bir uyarı."