MHP´nin İYİ Parti kongresi öncesinde başkanı aracılığı ile yaptığı çağrı fazlasıyla ilgi çekmişti. Bir parti diğerini dolaysız biçimde ve neredeyse hiçbir koşul gütmeden bünyesine çağırdı. Buna dair komplo kuramları, senaryolar havada uçtu. Oysa ki Sn. Meral Akşener Bahçeli´ye tek cümlelik bir soru sormuş ve konuyu kapatmıştı :
?Sayın Erdoğan, yine ne dedin bu arkadaşa??
Konunun Erdoğan´ın Bahçeli´ye yaptığı ev ziyaretinin hemen ardından su yüzüne çıkması Meral Akşener´i çok da tereddüte düşmeden yukarıdaki yorumu yapmaya sevk etmişti.
Gerçekten de MHP´nin uzun bir zamandır bağımsız bir parti gibi davranmadığını biliyoruz. Hal böyle iken MHP´den ve onun liderinden bağımsız davranmasını beklemek çok da doğru bir durum tespiti olmayacaktır. MHP neredeyse siyasi parti olma vasfını büyük ölçüde AKP iktidarının devamına vakfetmiş durumda.
Hal böyle olunca Bahçeli´nin sözlerinin arkasında da Erdoğan´ın doğrudan bir yönlendirmesi olmasa dahi, Akşener´in ya da konuyu bilen herhangi bir kişinin arayacağı saik, iktidar burada ne amaçlıyor sorusuna cevap arama kaygısı olacaktır.
Gerçekten de Erdoğan Bahçeli´ye ne dedi de, Bahçeli neredeyse tüm söyleminin tersine İYİ Parti´ye davet çıkardı.
Aslında bunu tahmin etmek için müneccim olmaya ya da Ahmet Hakan gibi 5 senaryo yazıp hangisi tutarsa demeye gerek yok. MHP´nin AKP´den alabileceği maksimum oyu aldığı ve küçük ilçelerin (ya da küçük illerin diyelim) neredeyse tamamını AKP´yi yenen adaylarla kazandığı bir seçimdi 31 Mart.
Örneğin Kastamonu, Çankırı, Çorum, Karabük ve Bartın gibi 5 komşu ilde AKP ile yarışan MHP adayları kazanmıştı. İstanbul´a belediye başkanı olma iddiasındaki Binali beyin memleketinde dahi ikili yarışta kazanan MHP olmuştu. Buna AKP kalesi Bayburt´u da ekleyin?
Özellikle yerel siyasette AKP´li belediyelerin yarattığı nepotist yapının panzehiri buraların ahalisi için MHP olmuştu. Hatta seçimden hemen sonra İnebolu belediyesinde MHP´li çalışanların çöp arabalarına tayin edildiği ulusal basına dahi yansımıştı. Yani pek de demokratik değerlere saygı timsali değildi bu rekabet.
MHP´nin AKP´den mutsuz olan küçük kent seçmeninin çaresizliğini tatmin ettiği, halkın AKP yerine MHP´yi tercihten uzak durmadığı bir süreçti yaşanan.
Ancak bu sürecin sınırları ve bir şekilde yan etkileri vardı. Bu yan etkiler kendini asıl güç arenası olan büyük kentlerde gösterdi. AKP büyük kentlerin neredeyse tamamını yitirdi.
Amerika´da keşfedilen ?gerrymandering? yani seçim bölgeleri ile oynama kartı elde olmasa; Bursa, Manisa, Samsun, Balıkesir de kaybedilirdi. Buraların ücra dağ köyleri dahi merkez ilçeleri kimin yöneteceğine karar verdi de, AKP zorlanarak da olsa buraları kazandı.
Bu matematiksel denklemde İYİ Parti´nin aslında MHP´nin 7 Haziran 2015´ten önceki, yani doğal olarak olması gerektiği gibi, iktidara aday halini temsil ettiği açık.
Bir diğer ifade ile MHP iktidara kayıtsız destek vermeye karar vermeden önce aslında bugün İYİ Partinin temsil ettiği her ne fikir varsa arkasında idi.
Ne zamanki MHP´nin AKP iktidarını devam ettirme misyonu öne çıktı, İYİ Partiye ihtiyaç doğdu.
Bugün bu ihtiyaç devam ediyor ancak buna rağmen Bahçeli İYİ Parti´yi bünyesine çağırmaktan geri durmuyor.
İYİ Parti´yi kuran kadroların MHP´den kopanlar olması Bahçeli´yi cesaretlendiriyor.
MHP´nin bir çatı olduğunu bir marka değerini haiz olduğunu düşündüğüne ise kuşku duymuyoruz.
Oysa ki, göz ardı edilen bir gerçek var, o da İYİ Parti seçmeni. Bunların sorunları MHP değildi. Burada sorun MHP´nin tüm haklarını AKP´ye devretmesi idi. MHP´nin yukarıda saydığımız (ve saymadığımız illerde) ittifak içinde olduğu partiyi yenip başkanlıkları devralması değil miydi MHP liderine oy oranını %18´lerin üzerinde hesaplatan?
Kedi ve ciğer denkleminde olduğu gibi sonuçta toplam sabit iken, kaplardan biri doluyorsa diğerinin boşalacağını tahmin edebiliriz.
MHP kendi kabını AKP´den memnun olmayanlarla doldururken, kendi kabındakileri de İYİ Parti´ye kaçırdı. İYİ Parti kabı MHP´nin AKP ile kolkola yürümesinden rahatsız olanlarla doldu.
Belli ki eğer İYİ Parti burada ufacık da olsa bir sendeleme ve tereddüt gösterse, MHP İYİ Parti ile bütünleşip artık aleni hale gelen baskın seçime AKP´den devraldıkları + eski MHP olarak girebilecekti.
İYİ Parti´de en ufak bir ?acaba olabilir mi?? sorgulaması bize seçimden sonra tekrar buluşmak üzere diyerek AKP ile MHP arasında el sıkışmanın habercisi olacaktı.
İYİ Partinin dirayetli liderinin tırnakları ile muhafaza ettiği MHP´nin orijinal halini seçimlerde iktidar yanında görmek isteyen Bahçeli´den çok Erdoğan olmalıydı.
Bir çoğunuzun bu kadar da olur mu dediğini duyar gibiyim. Seçimden sonra tekrar ayrılmak kaydıyla iktidara muhalif damarı bünyesine çekmek isteyen siyasetin bu tercihinin etik olmadığını düşünenler çok olacaktır.
Oysa ki Türkiye´de siyaset uzun zamandır sadece Makyavel´in öğretileri ile yapılageliyor.
Biz bunun karşısına yerli milli Nizamülmülk gelsin istiyoruz.
Ancak iktidar, kazancı, hep birincisinde arıyor.
Siyaset ilke değil taktikten ibaret olarak yapılıyor.
Burada göz ardı edilen gerçekse şu:
İYİ Parti´nin tüm yöneticilerini transfer etseniz dahi İYİ Parti´ye oy verenleri transfer edemezsiniz.
Bu yüzden Meral Hanım sandalyeden düşecek kadar komik bulmuştu teklifinizi.
Sonuçta Makyavel bile olsanız sınırlarınızı bilmeye mecbursunuz.