Mesut Yeğen: İttifaklar ve Kürt Meselesi

Mesut Yeğen, perspektif.online’da “İttifaklar ve Kürt Meselesi” başlıklı bir yazı kaleme aldı. Yazıyı aşağıya alıntılıyoruz.

Mesut Yeğen: İttifaklar ve Kürt Meselesi

Kabul edilmesine ya da razı olunmasına yol açan başat sebeplerden biri Kürt meselesi olan cumhurbaşkanlığı sistemi; Kürt meselesinden, Kürt siyasetinden ötürü sürdürülemez hale gelmiş görünüyor.

Çok zaman geçmediğinden, çok kuvvetli göstergeler de olmadığından, daha doğrusu bir tür hayalet-meseleye dönüştüğünden, 2015’ten sonra Kürt meselesinin ‘kendinde halinde’ ne yaşandığını, Kürt meselesinin ‘iskeletinde’ 2015 öncesinden bugüne neyin değiştiğini tespit etmek şimdilik zor. Bu kadar ‘yerleşik’ bir vakanın bu kadar kısa zamanda değişmesi zor olduğundan, Kürt meselesi, esas olarak büyük kısmı ülkenin belli bir havalisinde meskun bir etnik grubun, bir ulusal topluluğun maruz kaldığı durum ve mevzuata itiraz etmesiyle ilgili bir vaka olmaya devam ediyor olsa gerek. Öte yandan, Kürt meselesinin kendinde halinin hemen her zaman önemlice bir boyutu olmuş olan bölgesel ya da jeopolitik mahiyetin 2015’ten bugüne daha fazla önce çıktığını tespit etmek o kadar zor değil.

Daha az zor olansa Kürt meselesinin algılanmasındaki, adlandırılmasındaki değişiklikleri tespit etmek, bir de Kürt meselesinin siyasi aktörler arası ilişkileri nasıl değiştirdiğini. Kürt meselesi 2015’ten sonra da Türkiye’nin başat siyasi aktörleri arasındaki ilişkileri şekillendirmeye, değiştirmeye devam ederken, siyasi aktörlerin Kürt meselesi algısı da, ama az ama çok değişti, bunu tespit etmek zor değil. Kürt meselesi Türkiye siyasetinin yeni aktörlerinden siyasi ittifakların bugünkü biçimleriyle oluşmasının başat sebeplerinden biri olurken, ittifaklar da Kürt meselesinin Türkiye siyasetince algılanmasını şekillendirdi. Özetle, Kürt meselesi siyasi ittifakları şekillendirirken, ittifaklar da Kürt meselesinin algılanmasını, adlandırılmasını şekillendirdi.

Esasında Kürt meselesi ittifakların bugünkü biçimini şekillendirmezden evvel bugünkü ittifaklar siyasetini mümkün ve kaçınılmaz kılan cumhurbaşkanlığı sistemini şekillendirmişti. Malum, bugün karşımıza çıkan ittifaklar, siyasetin ittifaklar etrafında kümelenmiş olma hali cumhurbaşkanlığı sisteminin teşvik ettiği bir durum ve şunu söylemek mümkün: Cumhurbaşkanlığı sistemini cazip ya da kabul edilebilir kılan başat faktörlerden biri Kürt meselesi oldu, daha doğrusu Kürt meselesinin 2015 civarında aldığı hal.

Kürt Meselesi: İlaç ve Zehir

Şunda anlaşmak zor olmasa gerek: Kamuoyunun büyük kısmının, bürokrasinin MHP’nin ve ulusalcıların Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığı sistemi önerisi üzerinde uzlaşmasına yol açan faktörlerin en önemlilerinden biri Kürt meselesinin 2015 civarında Türkiye ve Suriye’de aldığı hal oldu. Erdoğan ve Erdoğan’ı desteklemeye ikna olanlar, cumhurbaşkanlığı sistemini hem devleti Kürt meselesiyle baş edecek şekilde yeniden düzenlemenin, hem de Kürt meselesinin büyüttüğü HDP’nin Türkiye siyaseti üzerindeki düzenleyici etkisini azaltmanın yolu olarak düşündüler. Uzun lafın kısası, Türkiye siyasetinin cumhurbaşkanlığı sistemine geçmeye ikna olmasının birkaç önemli sebebinden biri Kürt meselesiyle ve Kürt siyasetiyle bir başka biçimde uğraşmanın gerekli olduğu inancı oldu.

Bugün geldiğimiz noktada ise manzara şu: Cumhurbaşkanlığı sistemine karşı çıkan seçmenlerin oranı AK Parti’den uzaklaşan Kürtlerin ve HDP’lilerin dahliyle yüzde elliyi geçmiş durumda. Bu da şu demek: Cumhurbaşkanlığı sisteminin sürdürülmesi tehlikeye girmiş durumda ve bu durumun esas sebeplerinden biri de yine Kürt meselesi, Kürt siyaseti. Dolayısıyla, kabul edilmesine ya da razı olunmasına yol açan başat sebeplerden biri Kürt meselesi olan cumhurbaşkanlığı sistemi Kürt meselesinden, Kürt siyasetinden ötürü sürdürülemez hale gelmiş görünüyor.

Özetle, cumhurbaşkanlığı sistemi ya da ittifaklar sistemi ve Kürt meselesi arasında kurucu ve bozucu bir ilişki var. Kürt meselesi deyim yerindeyse cumhurbaşkanlığı sistemi için hem ilaç hem de zehir olarak işlev görüyor. Aslında, daha tarihsel bir perspektiften bakınca  bu durumun bütün bir cumhuriyet dönemi için geçerli olduğunu söylemek de mümkün. Kürt meselesiyle baş etmek üzere habire yeniden ‘örgütlenen’ sistem her defasında Kürt meselesi sebebiyle, çözülüyor, tökezliyor.

İttifaklar Sistemi ve Kürt Meselesi

İttifaklar ve Kürt meselesi mevzuuna döneyim. Kürt meselesinin cumhurbaşkanlığı sistemini ve bu sistemin mecbur kıldığı siyasi ittifakları, bu ikisinin de Kürt meselesinin algılanmasını, adlandırılmasını şekillendirdiğinden bahsetmiştim. Tespitin ikinci kısmıyla ilgili olarak şöyle devam edebilirim: cumhurbaşkanlığı sistemi ve ittifaklar siyaseti Kürt meselesinin bir taraftan bir hayalet-meseleye dönmesinin önünü açmış durumda, diğer taraftan da yeniden tanımlanmasının. İçeride Kürt şehirlerinde kuvvetli bir sivil itiraz olmaksızın PKK’nin etkisizleştirilmiş, HDP’nin de kuşatılmış oluşu, Suriye’de ise meşhur Kürt kuşağının engellenebilmesi Cumhur İttifakı ve kamuoyunun önemlice bir kesimi açısından Kürt meselesini bir yok-meseleye çevirmiş durumda. Kamuoyu yoklamalarında Kürt meselesi çoktan gündemin en alt sıralarına düşmüşken, Erdoğan ve rejim nazarındaysa Kürt meselesi bir yok-mesele artık. Dolayısıyla, cumhurbaşkanlığı sisteminin ve ittifaklar siyasetinin Kürt meselesi üzerindeki ilk etkisi bu: Devletin yeniden düzenlenmesi ve kamuoyunun uyarınca biçimlendirilmesiyle beraber Kürt meselesi bir yok-meseleye, bir hayalet-meseleye dönmüş durumda.

Cumhurbaşkanlığı sisteminin ve ittifaklar siyasetinin ikinci büyük etkisi ise Kürt meselesinin yeniden tanımlanması oldu. Cumhurbaşkanlığı sistemiyle beraber kurulan otoriter rejim ve Kürt meselesinin bir hayalet meseleye dönecek denli gündemden düşmesi HDP’yi muhalefet partileriyle Kürt meselesini öne çıkarmadan ve demokrasiye geçiş fikri etrafında ittifaka sevk ederken, % 50’yi bulmak peşindeki muhalefet partilerini de HDP’ye yaklaştırdı. Bir kısmıyla zorunlu bir biçimde gerçekleşen bu yakınlaşma zımnen de olsa Kürt meselesinin yeniden tanımlanmasının önünü açtı. Bu çerçevede olmak üzere, HDP Kürt meselesini demokratik özerklik fikri etrafında tanımlamayı askıya aldı, CHP, DEVA ve Gelecek Partisi gibi muhalefet partileri ise Kürt meselesini anadilin öğretilmesi ve zayıf bir yerelleşme parantezi içerisinde tanımlayan bir pozisyona yaklaştılar. Özetle, cumhurbaşkanlığı sistemi ve ittifaklar siyasetiyle geçen birkaç senenin ardından Kürt meselesi bugün itibariyle kamuoyunun büyük kısmı nazarında bir yok-meseleye dönmüş, muhalefet partilerinin önemli bir kısmı tarafındansa Kürtçenin öğretilmesiyle hallolacak bir mesele olarak yeniden tanımlanmış durumda.

Öte yandan, bu bahsettiğim halin kalıcı, yerleşik bir hal olduğunu söylemek zor.  Zor, çünkü malum hayaletlerin ‘geri dönmek’, ‘ziyarete gelmek’ gibi alışkanlıkları var. Dolayısıyla, bugünün hayalet meselesi olarak Kürt meselesinin yarın bütün cesametiyle yeniden karşımıza dikilmesi sürpriz olmaz. Keza, bugün köşeye sıkıştırılmış HDP tarafından yüksek sesle itiraz edilmediği için makul görünen anadilin öğretilmesi olarak Kürt meselesi fikri kalıcı olmayabilir, çünkü HDP ve HDP’ye meyyal Kürtler açısından bugünün esas meselesi demokrasiye dönmek.

Özetle, cumhurbaşkanlığı sistemi ve ittifaklar siyaseti Kürt meselesinin 2015’teki halini de, tanımlanma biçimini de epey değiştirmiş durumda. Kalıcılığı epey şüpheli olmakla birlikte Kürt meselesi anadilin öğretilmesiyle halledilebilir bir mesele olmakla bir hayalet-mesele olmak arasında bir yere yerleşmiş görünüyor.

Kürt Meselesi ve İttifaklar Sistemi

Cumhurbaşkanlığı sistemi ve ittifaklar siyaseti Kürt meselesini biçimlendirdiği gibi Kürt meselesi de cumhurbaşkanlığı sistemini ve ittifaklar siyasetini biçimlendiriyor. Cumhurbaşkanlığı sistemini sürdürülemez kılma etkisi bir tarafa bırakılacak olursa, Kürt meselesinin ittifaklar siyaseti üzerindeki etkisi tek yönlü, tek biçimli değil. Kürt meselesi, Cumhur İttifakını benzeştirip, küçültürken, muhalefetiyse büyütüyor ve fakat istikrarsızlaştırıyor.

Malum, AK Parti ve MHP hem siyasi söylemleri hem de seçmen tabanları itibarıyla giderek benzeşmiş durumda. Bu benzeşmenin önemli sebeplerinden ve yüzeylerinden biri Kürt meselesi. Her iki parti de Kürt meselesini neredeyse sadece terör ve beka meselesi olarak kodluyor. Öte yandan, MHP’yle benzeşmesinin Ak Parti’ye bir maliyeti var: Kürtlerden daha az destek almak. 2018’de Ak Parti’ye oy verip de bugün vermeyeceğini bildiren seçmen gruplarının en büyüklerinden biri Kürtler. Türkiye’nin tamamındaki seçmen desteği yaklaşık olarak % 5 civarında olan DEVA ve Gelecek Partilerinin Kürt seçmenlerden aldıkları toplam desteğin % 10’u bulması da bu durumla ilgili. Her iki partinin Kürtlerden daha çok ilgi görmesinin sebebi AK Parti’ye oy vermiş Kürtlerin AK Parti’nin 2015 sonrası serüveninden duydukları rahatsızlık. Özetle, Kürt meselesinin Cumhur İttifakı üzerindeki iki etkisi var: Benzeştiriyor ve küçültüyor.

Kürt meselesi muhalefet cephesini ise büyütüyor, ancak  istikrarsızlaştırıyor da. Parlamenter sisteme dönüş parolası üzerinden demokrasiye geçiş programında uzlaşmış görünen CHP, İYİ Parti, DEVA ve Gelecek partilerinden oluşan muhalefet Kürt meselesini stratejik olarak askıya almış görünen HDP’nin de katılmasıyla nominal olarak Cumhur İttifakını geride bırakan bir büyüklüğe erişmiş durumda. Bu da şu demek: Kürt meselesinin iskeleti değişmeden bir hayalet meseleye dönüşmesi ve rejimin HDP’yi Kürt meselesini askıya almaya sevk edecek denli otoriterleşmesi, muhalefeti Cumhur İttifakını geride bırakacak denli büyütmüş durumda. Öte yandan, HDP’nin katılması muhalefet cephesini büyütürken istikrarsızlaştırıyor. CHP, İYİ Parti, DEVA Partisi ve Gelecek Partisi parlamenter sisteme dönüş üzerine uzlaşmış görünmekle birlikte, aynı uzlaşmaya katılan HDP’nin bu partilerle birlikte muhalefet cephesinde görünmesine İYİ Parti’den güçlü, CHP’den zayıf itirazlar var. Bu durum muhalefet ittifakı açısından bir paradoks ve bunun üzerine yükselen bir istikrarsızlık yaratıyor: Muhalefet partileri, üzerine uzlaştıkları ana hedef olan parlamenter sisteme dönüşü mümkün kılacak çoğunluğa HDP olmaksızın ulaşamıyorlar, HDP’nin de içinde olduğu bir ittifakta ise uzlaşamıyorlar. Özetle, Kürt meselesi muhalefetin nominal olarak Cumhur İttifakını geride bırakmasına zemin oluştururken, fiili olarak ise muhalefeti istikrarsızlaştırıp Cumhur İttifakı’nın gerisinde kalmasına kapı aralıyor.

Devamı >>>