Menbiç´teki intihar saldırısı Türkiye´yi yakından ilgilendiriyor

Sedat ERGİN

Menbiç´teki intihar saldırısı Türkiye´yi yakından ilgilendiriyor

MENBİÇ´te önceki gün meydana gelen, 4´ü ABD´li olmak üzere 19 kişinin ölümüne yol açan patlama, Suriye´de sahadaki durumun ne kadar tehlikelerle dolu olduğunu, tek bir terör eyleminin bütün algıları ve hesapları nasıl etkileyebileceğini göstermesi bakımından önem taşıyor.

ABD, Suriye´de DEAŞ´a karşı yürüttüğü mücadelede cepheye ağırlıklı olarak PKK´nın uzantısı olan YPG´deki Suriyeli Kürtleri sürdüğü için kayıpları çok sınırlı kalmıştı. Bu olay, ABD ordusunun Suriye´deki kayıpları açısından sayıca en yüksek bilançoyu gösteriyor. Bu yönüyle ABD´de sarsıcı bir etki yaratma potansiyeli taşıyor.

*

DEAŞ´ın üstlendiği patlamanın muhtemel bir dizi sonucu var. Birincisi, ABD Başkanı Donald Trump´ın bundan bir ay önce 19 Aralık´ta Suriye´den çekilme kararını açıklarken ?IŞİD´i (DEAŞ) yendik? şeklindeki zafer duyurusunun -zaten tartışılmakta olan- isabet derecesini ABD kamuoyu ve karar vericileri nezdinde daha çok eleştiriye açacak olmasıdır.

DEAŞ tehdidi ile Suriye´den çekilme kararı arasındaki doğrudan ilişki nedeniyle, ABD sistemi içinde Suriye´den çıkma konusunda sürmekte olan çekişme bu olayla daha da şiddetlenecektir. Trump´ın tehdit değerlendirmesine katılmayan ve zaten Suriye´den bu kadar süratli çıkılmaması gerektiğini savunan çevreler, Menbiç´teki patlamanın eleştirilerini haklı çıkardığı görüşündeler. Bu çizgide olanlar arasında Cumhuriyetçi Parti´den önemli şahsiyetler de var.

*

Şimdi bütün projektörler Başkan Trump´ın bu patlama sonrası nasıl bir karara yöneleceği sorusuna çevrilmiş durumda. Trump, bu hadise üzerine frene basıp Suriye´den çekilmeyi ağırdan almaya mı yönelir, yoksa bunu Suriye´den bir an önce çıkma kararının ne kadar haklı olduğunu gösteren bir tez olarak mı kullanır? Yardımcısı Mike Pence´in önceki gün intihar eyleminden hemen sonra Trump´ın DEAŞ´ın yenilgiye uğratıldığı yolundaki görüşünü tekrarlamasına bakılırsa, ibre ikinci şıkka dönük görünüyor.

Trump´ın çekilme kararında, yaptığı bir seçim vaadini yerine getirme çabası kadar, bu vaadin gerisinde yatan düşünce, yani ABD´nin Ortadoğu´da asker bulundurmasını başından beri yanlış bulması, bunun gereğine inanmaması da rol oynuyor. Geçenlerde Suriye´den çekilme kararını savunurken, bu ülkeden ?ölümve kum (çöl)? diye söz etmesi zaten nasıl bir bakışa sahip olduğunu gösteriyor. Dolayısıyla Menbiç´teki patlamayı, Trump´ın iç dünyasında Suriye´den çıkma kararının haklılığını kanıtlayan bir olay olarak görmesi muhtemeldir.

*

Menbiç´teki terör eylemi kuşkusuz Türkiye´yi de çok yakından ilgilendiriyor. Unutmayalım ki, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan´ın DEAŞ tehlikesinin sahada büyük ölçüde ortadan kalktığı, ABD çekilirse kalan DEAŞ unsurlarıyla Türkiye´nin pekâlâ mücadele edebileceği yolundaki görüşü, Başkan Trump´ın asker çekme kararı üzerinde belirleyici bir etki yapmıştı.

Trump, görebileceği bütün baskıya rağmen çıkma kararından geri adım atmazsa, bu tehditle bölge ülkelerinin baş etmelerinin daha doğru olacağını belirtip, Türkiye´nin verdiği güvenceye dayanacaktır.

*

Menbiç, aslında özellikle son iki yıldır Türkiye ile ABD arasındaki diyaloğun ayrılmaz bir parçası. Son olarak geçen pazartesi günü Başkan Trump ile Cumhurbaşkanı Erdoğan arasındaki telefon görüşmesinde yeniden gündeme gelmiş, Cumhurbaşkanlığı´ndan yapılan açıklamada iki liderin ?Bölgede otorite boşluğu meydana gelmemesi için Münbiç Yol Haritası´nın tamamlanmasıgerektiğini vurguladıkları? belirtilmişti.

Yol haritasının hayata geçirilmesi, ABD´nin himayesinde bölgenin kontrolünü elinde bulunduran YPG´nin Menbiç´i terk edip Fırat´ın doğusuna geçmesi ve ABD´nin de bölgeden çıkması halinde Türkiye´nin buraya adım atması açısından önemli bir engelin ortadan kalkması demek. Tabii, gelinen noktada, Rusya, İran ve Esad rejiminin böyle bir adımın atılmasına nasıl bir tepki verecekleri sorusunun da hesaba katılması gerekiyor.

*

Son eylem, Menbiç´in kontrolünü ele aldığı takdirde Türkiye´yi bu coğrafyada ne gibi sınamaların ve risklerin beklediğinin de habercisi. Çünkü, DEAŞ´ın son dönemde Suriye´de alan hâkimiyetini çok büyük ölçüde kaybetse bile uyuyan hücreleri, intihar bombacıları üzerinden Suriye´nin farklı noktalarında hâlâ tehlike yaratabileceğini gösteriyor.

Dolayısıyla, DEAŞ ile mücadelede örgütü sahada askeri anlamda yenmenin tek başına yeterli olmayacağını, örgütün kendisine yaşam alanı bulduğu sosyal dokuyu da dikkate alan, aynı zamanda etkili istihbarat imkânlarının da seferber edilmesini zorunlu kılan çok farklı taktik ve stratejiler izlenmesi gerektiğini belirtebiliriz.