Hafta içi Menbiç´te meydana gelen patlamada 4´ü ABD askeri olmak üzere 19 kişi hayatını kaybetti. İlk akla gelen soru bu patlamanın Trump´ın çekilme kararı ile herhangi bir bağlantısının olup olmadığıydı. Amerika içinde kimi kesimlerin çekilme kararına muhalefet ettiklerini dikkate alırsak bu olay, Trump´a aldığı kararı sorgulatma amacını güdüyor olabilir miydi? Ya da acaba kimileri belki de bu patlamayla beraber Trump´ın elinin güçlendiğini, çekilme kararının ne denli yerinde olduğunu mu göstermek istediler? Her hal ve şart altında bu patlamanın olayların gelişim seyrine aykırı bir durum arz ettiğini söyleyebiliriz. Amerika´nın çekilme kararının ardından ABD Dışişleri kaynakları tarafından Suriye yönetimine ?kimyasal saldırı? uyarısı yapılması da akıllara yine başka şeyler getirmişti. Şimdi de bu patlamanın aynı doğrultuda provokasyon izleri taşıdığını düşünmek çok da yanlış olmaz. DAEŞ vb. terör örgütlerinin alan açıcı vasıflarının olduğunu, küresel güçlerin girmek istedikleri bölgelere gerekçe oluşturmak adına özel olarak görev yaptıklarını, vekâlet savaşlarının en önemli aktörleri olduklarını çeşitli defalar ifade etmiştik. Bir anlamda 3. Dünya Savaşı´nın gayrı resmi ilanının bu türden terör örgütleri üzerinden yapıldığını belirtmiştik. Bu patlamada da bu durumu onaylayan bir süreç yaşadığını görüyoruz. İster çekilme kararını durdurmak için olsun, isterse de Trump´ın elini güçlendirmek maksadını gütsün, hiç fark etmez. Bu patlama sonuç itibarıyla Amerika´nın Suriye´deki varlığını güçlendirmek için yapılmış demektir. ?Mahvederiz? tehdidinin hemen sonrasında, yapılan telefon görüşmesinde Trump´ın Cumhurbaşkanı Erdoğan´a ?Güvenli Bölge?den bahşetmiş olması da yine ABD´nin Suriye´deki pozisyonunu koruma gayretinden başka bir şey değildir. Aslında Amerika´nın bu teklifine evet demek günü kurtarmaktır. Kontrolün tam anlamıyla Türkiye´de olmasına izin verilmeyeceği gibi bu durum Suriye´deki süreci zamana yaymak anlamına gelir. Bu süreç bizleri 1991´de Irak´ın kuzeyinde ne olduysa, aynısının Suriye´de de olacağı sonucuna götürür. Suriye´nin toprak bütünlüğü öyle veya böyle bozulursa, yakın gelecekte çok daha büyük tehditler bizi bekliyor demektir. MenbiçHafta içi Menbiç´te meydana gelen patlamada 4´ü ABD askeri olmak üzere 19 kişi hayatını kaybetti. İlk akla gelen soru bu patlamanın Trump´ın çekilme kararı ile herhangi bir bağlantısının olup olmadığıydı. Amerika içinde kimi kesimlerin çekilme kararına muhalefet ettiklerini dikkate alırsak bu olay, Trump´a aldığı kararı sorgulatma amacını güdüyor olabilir miydi? Ya da acaba kimileri belki de bu patlamayla beraber Trump´ın elinin güçlendiğini, çekilme kararının ne denli yerinde olduğunu mu göstermek istediler? Her hal ve şart altında bu patlamanın olayların gelişim seyrine aykırı bir durum arz ettiğini söyleyebiliriz. Amerika´nın çekilme kararının ardından ABD Dışişleri kaynakları tarafından Suriye yönetimine ?kimyasal saldırı? uyarısı yapılması da akıllara yine başka şeyler getirmişti. Şimdi de bu patlamanın aynı doğrultuda provokasyon izleri taşıdığını düşünmek çok da yanlış olmaz.
DAEŞ vb. terör örgütlerinin alan açıcı vasıflarının olduğunu, küresel güçlerin girmek istedikleri bölgelere gerekçe oluşturmak adına özel olarak görev yaptıklarını, vekâlet savaşlarının en önemli aktörleri olduklarını çeşitli defalar ifade etmiştik. Bir anlamda 3. Dünya Savaşı´nın gayrı resmi ilanının bu türden terör örgütleri üzerinden yapıldığını belirtmiştik. Bu patlamada da bu durumu onaylayan bir süreç yaşadığını görüyoruz. İster çekilme kararını durdurmak için olsun, isterse de Trump´ın elini güçlendirmek maksadını gütsün, hiç fark etmez. Bu patlama sonuç itibarıyla Amerika´nın Suriye´deki varlığını güçlendirmek için yapılmış demektir. ?Mahvederiz? tehdidinin hemen sonrasında, yapılan telefon görüşmesinde Trump´ın Cumhurbaşkanı Erdoğan´a ?Güvenli Bölge?den bahşetmiş olması da yine ABD´nin Suriye´deki pozisyonunu koruma gayretinden başka bir şey değildir.
Aslında Amerika´nın bu teklifine evet demek günü kurtarmaktır. Kontrolün tam anlamıyla Türkiye´de olmasına izin verilmeyeceği gibi bu durum Suriye´deki süreci zamana yaymak anlamına gelir. Bu süreç bizleri 1991´de Irak´ın kuzeyinde ne olduysa, aynısının Suriye´de de olacağı sonucuna götürür. Suriye´nin toprak bütünlüğü öyle veya böyle bozulursa, yakın gelecekte çok daha büyük tehditler bizi bekliyor demektir.
Menbiç´e bakarken, İdlib´i yorumlarken veya Suriye´nin herhangi bir bölgesindeki gelişmeleri değerlendirirken odaklanmamız gereken nokta fotoğrafın bütünüdür.
Tam da bu durumda sorular bellidir;
Amerika bu çekilme kararıyla birlikte Büyük Ortadoğu Projesi´nden vazgeçti denebilir mi?
Suriye´nin toprak bütünlüğü ABD´nin dayattığı yol haritasıyla sağlanabilir mi?
ABD, Suriye Demokratik Güçleri adı altında korumaya aldığı ve PYD/YPG ile olan ilişkisini sonlandırdı mı?
Son olarak Ukrayna kilisesinin Moskova´dan, hem de İstanbul´da ayrılmasına yorum yapmayan Türkiye´nin bu sessizliği, Rusya´yı YPG/PYD´nin pozisyonuna karşı kayıtsız bırakabilir mi? Bu soruyu sorduk ama cevap aslında geçen Cuma günü Anadolu Ajansı´nın geçtiği haberde kendisini gösterdi. Rusya, YPG/PYD işgalindeki Menbiç´in çevresinde terör örgütü ile birlikte bağımsız ve ?ortak? devriye faaliyetlerinde bulunmaya başladı.
Şimdi kafalarda deli sorular oluşmaya başladı değil mi? Amerika Suriye´de YPG ile çalışıyor, iyi de Rusya´nın YPG ile devriye atması nasıl açıklayacağız diye düşünüyorsunuz?
Ben sizi daha da derin düşüncelere salayım mı; ya Suriye´de Rusya ve ABD arasında gizli bir anlaşma yapıldıysa?´e bakarken, İdlib´i yorumlarken veya Suriye´nin herhangi bir bölgesindeki gelişmeleri değerlendirirken odaklanmamız gereken nokta fotoğrafın bütünüdür. Tam da bu durumda sorular bellidir; Amerika bu çekilme kararıyla birlikte Büyük Ortadoğu Projesi´nden vazgeçti denebilir mi? Suriye´nin toprak bütünlüğü ABD´nin dayattığı yol haritasıyla sağlanabilir mi? ABD, Suriye Demokratik Güçleri adı altında korumaya aldığı ve PYD/YPG ile olan ilişkisini sonlandırdı mı? Son olarak Ukrayna kilisesinin Moskova´dan, hem de İstanbul´da ayrılmasına yorum yapmayan Türkiye´nin bu sessizliği, Rusya´yı YPG/PYD´nin pozisyonuna karşı kayıtsız bırakabilir mi? Bu soruyu sorduk ama cevap aslında geçen Cuma günü Anadolu Ajansı´nın geçtiği haberde kendisini gösterdi. Rusya, YPG/PYD işgalindeki Menbiç´in çevresinde terör örgütü ile birlikte bağımsız ve ?ortak? devriye faaliyetlerinde bulunmaya başladı. Şimdi kafalarda deli sorular oluşmaya başladı değil mi? Amerika Suriye´de YPG ile çalışıyor, iyi de Rusya´nın YPG ile devriye atması nasıl açıklayacağız diye düşünüyorsunuz? Ben sizi daha da derin düşüncelere salayım mı; ya Suriye´de Rusya ve ABD arasında gizli bir anlaşma yapıldıysa?
Hafta içi Menbiç´te meydana gelen patlamada 4´ü ABD askeri olmak üzere 19 kişi hayatını kaybetti. İlk akla gelen soru bu patlamanın Trump´ın çekilme kararı ile herhangi bir bağlantısının olup olmadığıydı. Amerika içinde kimi kesimlerin çekilme kararına muhalefet ettiklerini dikkate alırsak bu olay, Trump´a aldığı kararı sorgulatma amacını güdüyor olabilir miydi? Ya da acaba kimileri belki de bu patlamayla beraber Trump´ın elinin güçlendiğini, çekilme kararının ne denli yerinde olduğunu mu göstermek istediler? Her hal ve şart altında bu patlamanın olayların gelişim seyrine aykırı bir durum arz ettiğini söyleyebiliriz. Amerika´nın çekilme kararının ardından ABD Dışişleri kaynakları tarafından Suriye yönetimine ?kimyasal saldırı? uyarısı yapılması da akıllara yine başka şeyler getirmişti. Şimdi de bu patlamanın aynı doğrultuda provokasyon izleri taşıdığını düşünmek çok da yanlış olmaz.
DAEŞ vb. terör örgütlerinin alan açıcı vasıflarının olduğunu, küresel güçlerin girmek istedikleri bölgelere gerekçe oluşturmak adına özel olarak görev yaptıklarını, vekâlet savaşlarının en önemli aktörleri olduklarını çeşitli defalar ifade etmiştik. Bir anlamda 3. Dünya Savaşı´nın gayrı resmi ilanının bu türden terör örgütleri üzerinden yapıldığını belirtmiştik. Bu patlamada da bu durumu onaylayan bir süreç yaşadığını görüyoruz. İster çekilme kararını durdurmak için olsun, isterse de Trump´ın elini güçlendirmek maksadını gütsün, hiç fark etmez. Bu patlama sonuç itibarıyla Amerika´nın Suriye´deki varlığını güçlendirmek için yapılmış demektir. ?Mahvederiz? tehdidinin hemen sonrasında, yapılan telefon görüşmesinde Trump´ın Cumhurbaşkanı Erdoğan´a ?Güvenli Bölge?den bahşetmiş olması da yine ABD´nin Suriye´deki pozisyonunu koruma gayretinden başka bir şey değildir.
Aslında Amerika´nın bu teklifine evet demek günü kurtarmaktır. Kontrolün tam anlamıyla Türkiye´de olmasına izin verilmeyeceği gibi bu durum Suriye´deki süreci zamana yaymak anlamına gelir. Bu süreç bizleri 1991´de Irak´ın kuzeyinde ne olduysa, aynısının Suriye´de de olacağı sonucuna götürür. Suriye´nin toprak bütünlüğü öyle veya böyle bozulursa, yakın gelecekte çok daha büyük tehditler bizi bekliyor demektir.
Menbiç´e bakarken, İdlib´i yorumlarken veya Suriye´nin herhangi bir bölgesindeki gelişmeleri değerlendirirken odaklanmamız gereken nokta fotoğrafın bütünüdür.
Tam da bu durumda sorular bellidir;
Amerika bu çekilme kararıyla birlikte Büyük Ortadoğu Projesi´nden vazgeçti denebilir mi?
Suriye´nin toprak bütünlüğü ABD´nin dayattığı yol haritasıyla sağlanabilir mi?
ABD, Suriye Demokratik Güçleri adı altında korumaya aldığı ve PYD/YPG ile olan ilişkisini sonlandırdı mı?
Son olarak Ukrayna kilisesinin Moskova´dan, hem de İstanbul´da ayrılmasına yorum yapmayan Türkiye´nin bu sessizliği, Rusya´yı YPG/PYD´nin pozisyonuna karşı kayıtsız bırakabilir mi? Bu soruyu sorduk ama cevap aslında geçen Cuma günü Anadolu Ajansı´nın geçtiği haberde kendisini gösterdi. Rusya, YPG/PYD işgalindeki Menbiç´in çevresinde terör örgütü ile birlikte bağımsız ve ?ortak? devriye faaliyetlerinde bulunmaya başladı.
Şimdi kafalarda deli sorular oluşmaya başladı değil mi? Amerika Suriye´de YPG ile çalışıyor, iyi de Rusya´nın YPG ile devriye atması nasıl açıklayacağız diye düşünüyorsunuz?
Ben sizi daha da derin düşüncelere salayım mı; ya Suriye´de Rusya ve ABD arasında gizli bir anlaşma yapıldıysa?