Tarih: 21.10.2019 11:42

Mektup üzerinde düşündükçe birden Taha Kıvanç’laştığımı fark ettim…

Facebook Twitter Linked-in

 

 

 

Taha Kıvanç ismi size ne hatırlatıyor bilmem; ama aşağıda okuyacağınız yazı Taha Kıvanç’ın üzerimdeki etkisiyle yazıldı.

Donald Trump’ın Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a gönderdiği mektubun saygısız bir üslupla kaleme alındığı yalnız Türkiye’de genel kabul görmedi; ABD’de de haberdar olanlar mektubun metni açıklandığında dillerini yutacak hale geldiler.

Amerikalılar başkanlarıyla serbestçe alay da edebildikleri için televizyonların komedi programlarına kadar da düştü mektup konusu.

Hatta muhalif kanalların ana haber sunucuları birkaç programı Trump’ın mektubunun son cümlesiyle bitirip ardından kahkahayı bastılar.

Garip bir mektuptu gerçekten…

Bir devletin başkanı bir başka devletin başkanına gönderdiği yazılı metinde nasıl olur da böyle bir üslup kullanır?

Ayıp değil ya, günlerdir bu soru üzerinde düşünüp duruyorum.

Bizde bazıları mektubun cevapsız kaldığına kızıyorlar; sadece “Yırttık çöpe attık” demekle yetinmeyip aynı derecede sert cümlelerle Trump’a cevap verilmeliydi görüşündeler.

Birbiriyle çelişen iki kuşkum var

Sizlere tuhaf gelebileceğini bile bile ben yine de kuşkularımı sizlerle paylaşacağım: 

İlki şu: Ya Cumhurbaşkanı Erdoğan da o mektuba cevap yazdıysa, ama metni açıklanmıyorsa?

Tabii herkes geride bıraktığımız iki hafta içerisinde Amerikan medyasını yakından izleme imkanı bulamamıştır. Ben ise aynı süre içerisinde dikkatimi biraz Arap televizyonlarına -özellikle Suriye- verdim, daha çok ise ABD’nin iki ana kanalını –Trump yanlısı Fox-TV ile Trump karşıtı CNN International’ı– uyku dışındaki saatlerimde izleyerek ve bu arada yabancı gazeteleri de neredeyse hatmederek günlerimi ve gecelerimi geçirdim.

Şu kanaatimi rahatlıkla söyleyebilirim: Cumhurbaşkanı Erdoğan’a gönderdiği mektubu açıklamak zorunda kaldı Trump. Medyanın baskısı ve siyasi rakiplerinin sıkıştırması olmasaydı o mektubu açıklamazdı.

Nitekim mektup açıklandıktan sonra, medyadaki ölümüne Trump aleyhtarları ile Trump’ı seçimden önce başkanlıktan etmek için kollarını sıvamış siyasi muarızları “Türkiye’nin Suriye’yi işgaline yeşil ışığı o yaktı” hücumunu azalttılar…

Şimdi sıra ilkiyle çelişkili öteki kuşkumu sizlerle paylaşmakta:

Ben bir ara, “Acaba böyle bir mektup, üzerindeki 9 Ekim 2019 tarihine rağmen, söylendiği gibi Türkiye’nin Suriye’ye müdahalesinden önce değil de, Trump nefes alamaz hale gelecek biçimde sıkıştırılınca, bir can simidi olarak sonradan kaleme alınmış ve sanki önceden yazılmış gibi medyaya sızdırılmış olabilir mi?” diye düşündüm…

Mektup söylendiği günde gelmişse cevabını almıştır, ama üzerindeki tarihe rağmen sonradan yazılmış ve ortamı yumuşatmak için önceden yazılmış gibi yapılmış da olabilir…

Kuşkularım bunlar.

Bu kuşkular neden?

İki lider arasında dışarıdan bakanların kolayca anlayamayacağı cinsten bir dostluk ilişkisi bulunduğuna inanıyorum. Birbiriyle çelişir görünen iki farklı kuşkumun altında da bu tespitim yatıyor.

Müsaadenizle demek istediğimi açayım:

Trump

Trump bunu bütün ülkesi Türkiye ve Erdoğan karşıtlığıyla çalkalandığı şu günlerde çıktığı kalabalıklar karşısında açıkça dile getiriyor. Son günlerde birkaç eyalette mitinglerde saatler süren konuşmalar yaptı Trump ve hepsinde Cumhurbaşkanı Erdoğan’a iltifat etti.

Birileri bundan farklı anlamlar çıkarabilirler, çıkarıyorlar da; ancak ben çıkış noktaları çok farklı olsa bile, Trump ile Erdoğan’ın, günlük politik tercihlerinde birbirine yakın düşündükleri kanaatindeyim.

Ekonomik tercihlere dikkat

Misal mi istiyorsunuz, en önemli misal iki liderin ekonomiye yaklaşımları…

ABD’de ekonominin dümeni siyasilerin değil adı Federal Reserve olan Merkez Bankası (MB) başkanının elindedir. Amerikan Merkez Bankası’nın kararlarından yalnızca Amerikan ekonomisi etkilenmez, bizde bile piyasaların kulağı onun verdiği kararlardadır. Amerika’da MB başkanını ABD başkanı atar, ama atama sonrasında onun belirlediği ekonomik politikalara karışamaz.

Ronald Reagan’ın MB’nin başına atadığı Alan Greenspan’ı ondan sonra gelen değişik partilerden üç ABD başkanı yerinde tuttu; adam 1987’den 2006 yılına kadar o görevde kaldı.

Donald Trump ise kendisinin atadığı başkan Jerome Powell’ı sık sık Twitter’dan azarlıyor.

Hangi sebepten?

Faizi aşağıya indirmediği için…

Şaşırdınızsa biraz araştırın.

Bu misali günlük politik tercihler arenasından başka örneklerle zenginleştirmek mümkün.

İki lider de halkın kendilerine verdiği oyu tek başına alacakları kararlarla kullanmaktan yana; iktidarın paylaşılmazlığına inanıyorlar. 

Bir de şu var: Henüz daha kimseler bu özelliklerine dikkat etmiyorlar, fakat iki lider de globalleşme karşıtı. Mesela Avrupa Birliği’ne karşı, İngiltere’nin AB’den çıkmasını bu yüzden destekliyor. 

Trump politikaya da dönüştürdüğü globalleşme karşıtı bu tercihini çoktandır kitlelerle de paylaşıyor. ABD dışında konuşlanmış askerleri çekmek istemesinin sebebi de bu; “Ne işimiz var oralarda” görüşünde Trump

Bugün Taha Kıvanç olacağım tuttu.

ΩΩΩΩ




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —