Mehmet Yazıcı’nın “Faiz” kitabı

İktisatçı yazar Ahmet Ulusoy, akademiden hocası olan Mehmet Yazıcı’nın, tek düze muhasebe bilgisi ile onun doktora konusu da olan “faiz” ile ilgili eserine vurgu yapıyor.

Mehmet Yazıcı’nın “Faiz” kitabı

Bugün sizlere Prof. Dr. Mehmet Yazıcı’nın 1999 yılında yazdığı “Faiz” kitabını değerlendirmeye çalışacağım. Kitaptan bahsetmeden önce Mehmet Hoca’nın bazı yönlerini bilmenin yararlı olacağını düşünüyorum.

Yüzlerce öğretim üyesiyle farklı ortamlarda ve konularda diyalog ve iletişim kuran (öğrenci, öğreten, meslektaş) birisi olarak Mehmet Yazıcı hocanın özgünlüğünü, cesaretini, araştırıcı ve sorgulayıcı kimliğini çok az hocada gördüğümü söylemeliyim.

Mehmet Yazıcı hocadan ve kitabından bahsetmem onun bütün görüşlerini desteklediğim anlamına gelmez. Ama hocanın kendine yüklediği bir misyonu, özgüveni, didaktik bakış açısı, sorgulayıcılığı, inançlı ve idealist bir duruşu olduğunu, düşüncelerini-lafını sakınmadan özgürce ifade edişini çalışmalarında ve hayatında bulabileceğinizi söyleyebilirim.

**

Mehmet Yazıcı ile 80’li yılların başlangıcında Trabzon İktisadi Ticari İlimler Akademisinin (TİTİA) Başkanı iken (ben öğrenciyim) yollarımız kesişti. Bir dönem bizlerin muhasebe derslerine de girdi.

Anarşinin zirve yaptığı 1978-79 yıllarında insanların sokaklarda serbestçe gezemediği, mahallelerin paylaşıldığı bir zamanda sağcı-solcu-futbolcu öğrencilerin arasına girerek, Türkiye’de birçok üniversite (Trabzon’daki KTÜ dâhil) eylemlerle boğuşup, zaman zaman eğitime ara verirken, Mehmet Hocanın yönetsel başarısı (kabiliyeti, vizyonu) sayesinde TİTİA’da eğitimin kesintisiz devam ettiğini söylemeliyim.

Rektörler sırça köşklerde öğrencilerden sakınırken (bu eğilim halen devam ediyor), o, doğrudan eylem yapacak öğrenciler arasına girerek onları dağıtmıştır.

Bunu sadece ve sadece korkusuz, cesur, yüksek özgüvenli ve tarafsız bir yönetim sergilediği için yapabilmiştir.

**

Mehmet Yazıcı Hoca ile ilgili bir iki şey daha söyleyip ‘Faiz’ kitabına döneceğim.

Hocanın 1965 yılında yazdığı doçentlik tezinin konusu “Tekdüzen Muhasebe Sistemi” idi. Özgeçmişinde Türkiye’den yurt dışında (Viyana) muhasebe konusunda ilk doktora yapan kişi olduğu ibaresi yer alır.

1979’da TİTİA’da verdiği muhasebe derslerinde tekdüzen muhasebe sistemini anlatmaya başlamış, piyasada muhasebe yapan ya da ticaret lisesinden gelen arkadaşların köklü bir değişiklik getiren tekdüzen muhasebe sistemini anlamada çok zorlandıklarına şahit olduk. Söylemek istediğim Mehmet Yazıcının 80’li yılların başında anlattığı 1965 yılında doçentlik tezi olarak yazdığı Tek Düzen Muhasebe Sisteminin Türkiye›de 1995 yılında yürürlüğe girmesidir. Yani, nereden bakarsanız bakın muhasebe alanında Mehmet Yazıcı Türkiye’nin 20-25 sene önünden gitmiştir.

Doğrusu onun asistanlarının bu vizyonun kenarından geçemediğini üzülerek söylemem gerekiyor.

**

Marmara Üniversitesi’nde bir cuma günü hocanın ağzından dinlediğimiz bir anekdot onun cesaretini, kimliğini, özgüvenini, duruşunu ve hayata bakışını anlayabilme babında yardımcı olur diye düşünüyorum.

Marmara Üniversitesinde hocanın fakültesinde bir cuma günü öğlene yakın fakülte kurulu toplantısı konulmuş ve bir arkadaşı Mehmet Hocayı toplantıya girmeye zorlamış.

Hoca, bugün cuma namazı var, toplantı o zamana kadar bitmez demiş. Arkadaşı (isim veriliyor ama yazmayı uygun bulmadık) ezan okunduğunda siz çıkarsınız diyor. Peki diyerek hoca toplantıya katılıyor. Toplantının en hararetli tartışmalar yaşandığı bir anında ezan okunuyor ve Mehmet hoca ayağa kalkıp toplantıyı terk etmeye başlıyor.

Oturumu yöneten dekan Mehmet hocaya ‘toplantı bitmedi nereye gidiyorsun’ diye sesleniyor. Hoca istifini bozmadan çıkışını sürdürürken başka bir öğretim üyesi (din karşıtı hassasiyetleri yakından bilinen) Mehmet Hoca ‘nereye gidiyorsun, Hoca seni çağırıyor duymuyor musun,’ diyerek sesini yükseltiyor.

Bunun üzerine Mehmet Hoca geri dönerek; ‘hocan da kim oluyor, beni Allah çağırıyor, namaza gidiyorum’ cevabını veriyor.

İslam, din, iman, şeriat kelimelerini dillendirenlerin soruşturma yediği, korkudan insanların renkten renge girdiği bir dönemde kimliğini, inançlarını gizlemeyecek kadar cesur, inancına sahip çıkan, karakterli bir bilim insanından bahsediyoruz.

Cuma namazı vaktine sınav, toplantı ve etkinlik koyma geçmişte sıradan bir faaliyetti ve bazen ibadet özgürlüğüne kısıtlama babında yapılmaktaydı.

Ezcümle “Faiz” kitabına muhasebeci, araştırıcı, inançlı bir Müslüman, özgüveni ve orijinalliği yüksek bir bilim insanının eseri olarak bakmak gerekiyor.

**

“Faiz” kitabının akıcılığı ile ilgili hemen başlangıçta bir şey söylemek istiyorum. Hani, ‘elinde çekici olan herkesin kafasını mıh görürmüş’ sözüne uygun olarak, hoca muhasebeci olduğu için faizi muhasebe çerçevesinde ele almış ve muhasebenin soğuk yüzünü de yansıtmıştır. Bu nedenle kitabı baştan sona okumak zor ve sıkıcı.

Tabii ki faizle ilgili tarihi, dini, felsefik ve teorik yazın bilimsel çalışma formatında değerlendirilmiş. Giriş bölümünde kitabın; “Faizin bir sömürü aracı olduğu” kuramını kanıtlama amaçlı yazıldığı ifade edilmektedir.

(devam edecek)