Mehmet ALTAN; Silivri'de kendi kitabım bana yasaklandıydı...

Le Monde gazetesi benimle ilgili bir portre yayınladı. Orada kendimi "Marksist-Liberal" olarak tanımladığım vurgulanıyordu

Mehmet ALTAN; Silivri

 Amerikan Kütüphaneler  Birliği ve Uluslararası Af Örgütü'nün teşvikiyle 1982 yılından bu yana 22-28 Eylül haftası bütün dünyada Yasaklı Kitaplar Haftası (Banned Books Week) olarak kabul ediliyor, yasaklanmış kitaplara dikkat çeken ve okuma özgürlüğünü vurgulayan bir kampanya yapılıyor. Bu yıl da yapıldı.
 
K24 sitesi bu hafta nedeniyle "Cezaevine Giremeyen Kitaplar" başlığıyla bir haber hazırlayarak   cezaevinde yasaklanmış olan kitapların listesini yayınladı.
 
***
 
K24’ün  haberi şöyle başlıyor:
 
"Son yıllarda cezaevlerine girememiş kitapların çeşitliliği değme kütüphanelere taş çıkaracak nitelikte. Küçük Prens'ten Robinson Crusoe'ya, Toprağın Şarkısı'ndan Vakayiname'ye, Seher'den Sefiller'e, Türkçe Sözlük'e birçok kitabın cezaevlerine girmesine izin verilmedi. Kiminin bir gerekçesi bile yok, kimi ‘şifreli ve kontrolsüz haberleşilme’ ihtimali doğurabilir diye, kimi kurum güvenliğini tehlikeye düşürebileceği sebebiyle cezaevlerine alınmıyor."
 
Listeye bir göz attım,zaten "yasaklı kitap" kavramınla karşılaşınca kanım donuyor,bir de "yasaklı ama cezaevine giremeyen" kitaplar listesi görünce bir kez daha sarsıldım.
 
"Küçük Prens, Sefiller ve hatta Türkçe Sözlük" yasak....
 
***
 
Listeye bakarken Van Yüksek Güvenlikli Cezaevi Yönetimi’nin  Ahmet Altan'ın Ölmek Kolaydır Sevmekten kitabını yasakladığını gördüm.
 
Kitabın yasaklanma nedeni, yazarı Ahmet Altan’ın tutuklu olmasıymış.
 
Van Cezaevi Yönetimi aldığı kararda “Suçu ve suçluyu öven süreli veya süresiz yayınların tutuklulara verilmesi durumunda hem kurumsal, hem toplumsal bir infialin söz konusu olacağının kesin olduğunu” ileri sürüyormuş.
 
Bu konuda herhangi bir mahkeme kararı olmasına da gerek duymamış.
 
 ***
 
Silivri’deki tutukluluğumun hemen başlangıcında verdikleri kitap listesinde Ahmet'in epeyce kitabı yer alıyordu. Hattâ benim yattığım bölümde kalanların birçoğu bu kitapları bir süre rahatlıkla isteyip okudular. Sonra ne olduysa oldu, Ahmet'in kitapları verilmez oldu.
 
Belki de nasıl olsa "yazar burada" diye düşünmüş olabilirler.
 
Hattâ bir infaz memuru Ahmet Altan'ın kitabını isteyen bir tutukluya "kitap yasak ama yazarı burada" diye şaka da yapmıştı.
 
***
 
Ben ise bütün ısrarlı çabalarıma rağmen kendi yazdığım Marksist-Liberal adlı kitabımı alamadım.
 
Şimdi geriye bakınca gülerek anlattığım bir anıya dönüştü.
 
12 Şubat 2018 tarihinde Le Monde gazetesi benimle ilgili yarım sayfalık bir portre yayınladı. Orada kendimi "Marksist-Liberal" olarak tanımladığım da vurgulanıyordu.
 
Bu ayrıntının altının çizilmesi hoşuma gitti ve kavram üzerine yeni bir yazı yazmak için kitabımı istedim.
 
Kitap "komisyon" tarafından incelemeye alındı. Sabırla peşine düştüysem de kitabı hiçbir zaman ele geçiremedim.
 
Kendi yazdığım kitabı neden bana vermediler tam anlayamadım.
 
Sanıyorum 12 Eylül döneminde olduğu gibi hem markszim hem de liberalizm korku salmaya yeterken bir de "Marksist-Liberal" kavramının ortaya çıkması bu konulara çok da aşina olmayan yönetimde çifte korku yarattı.
 
***  
 
K24’ün haberi  üzerine kitabın arka kapağına baktım, şöyle yazıyor: 
 
Sanayileşme dönemi bitiyor...
 
Ulus-devlet dönüşüyor
 
Sosyolojik yapı değişiyor
 
Marksizm ve liberalizm çatışırken, şimdi benzerlikleri öne çıkmakta.
 
Marksizm’de hümanizma var Liberalizm’de bireyin üstünlüğü.
 
İkisi de mümkün olduğunca az devlet peşinde.
 
Bu yeniçağ aynı zamanda yeni bir sentez çağı. Marksizm ile liberalizmi evlendirecek bir çağ.
 
Bu kitap yaşamın akışındaki değişim ve dönüşümü Marksist bir yöntemle ele alan ve piyasa ekonomisini de zenginleşmenin tek gerçek reçetesi olarak kabul eden bir anlayışın ürünü.
 
Hayata bakarken Marksist
 
Ekonomiye bakarken Liberal
 
Yaşamı kavramaya çabalarken de Marksist-Liberal.
 
Komisyon bunun neresini neden ve nasıl inceledi, hattâ hâlâ da inceliyor, bir türlü anlamadım.
 
Niye "anlamaya çalışıyorum" aslında o da başka bir mantıksızlık...
 
***
 
K24 haberinde, "Bazen tutuklu yazarının kendi kitabına erişimine bile izin verilmiyor," deniyor.
 
Doğru, ben yaşadım çünkü...
 
“Cezaevine Giremeyen Kitaplar” haberinin altında şöyle bir not var:
 
"Yasaklı kitaplar listesi yıl içinde güncellenmeye devam edecek. Siz de ulaşamadığımız, basında kendine yer bulamamış yasakları kritik24editor@gmail adresinden K24 editörleriyle paylaşabilir, listenin güncellenmesine katkıda bulunabilirsiniz"
 
2019 yılında hâlâ "hapishanelere giremeyen kitaplar" listesine katkı da bulunmaya devam ediyoruz.
 
Marksist-Liberal hikâyesini de  bu nedenle yazdım.
 
Listeye minik bir katkım olsun diye...

P24 BLOG