Mehmet Akif’i Bugün Yaşamak…

Abdülaziz Tantik, bugün ölüm yıldönümü olan şair, mütefekkir ve dava adamı Mehmed Âkif’i çeşitli yönleriyle bugünün anısına bizlere hatırlatmaktadır.

Mehmet Akif’i Bugün Yaşamak…

Şair, Mütefekkir, eylem adamı, ahlak sahibi, sözüne sadık, ahdine vefalı, dindar, siyasi karakter ve bir dost olarak Mehmet Akif’i anlamak, tanımak, onu bugüne taşımak için gerçekten yürekli, vefalı, dosdoğru biri olmakla eş değer bir durumu işaret eder.

Akif’i bugün toprağa vermişler o gün yaşayan Müslümanlar… Ve biz bugün yine onu anmak ve duada bulunmak için onu yeniden hatırlıyoruz… Çünkü o kendisini hatırlatmaya devam ediyor. Ruhu aramızda dolaşıyor, kendini hatırlatıyor ve yaşadığımız anlarda o kadar çok o var ki hep hatırlamak durumunda kalıyoruz. Benzer olaylar, benzer yaşam alanları ve benzer tepkileri o kadar çok yaşıyoruz ki her anımızda o öne çıkmakta ve bize kendini hatırlatmaya devam etmektedir. Buradaki ilahi iradeyi ve O iradenin varlığı ile Akif’i anma arasındaki derin ilişkiyi ayrıca derinden düşünmekte yarar var.

Mehmet Akif, bizim dünümüz, bugünümüz, yarınımız olarak orada öyle bize bakarak durmaya devam etmektedir. O bizim geçmişimiz, hatalarımızla yüzleşme sebebimiz, bugünümüzü daha doğru yaşamak için yol göstericimiz, geleceğimiz için ise umudumuzu çoğaltmaya yarayan bir işleve sahiptir. Her şiiri bize derin bir duygusallık kattığı gibi önümüzü aydınlatan bir meşale konumunu sürdürmektedir. Tarihsel geçmişi eleştirirken, anı ve içinde yaşadığı zamanı değerlendirirken ve geleceğe dair umudunu şiire dönüştürürken hep bugün bizi yeniden sarmalamaktadır.

Yaşamına dair her anekdot ruhumuzu etkilemekte ve ona benzeme iştiyakını çoğaltmaktadır. Bir kış günü karın her tarafı kapladığı bir anda, verdiği sözü tutma adına karşıdan Avrupa yakasına bin bir zorlukla geçerek randevusuna gecikmeli de olsa gelmektedir. Ama kendisini beklemeyen ev sahibine küserek uzun bir zaman diliminde ona soğuk davranacaktır. Bu olaydaki sözüne sadık bir karakteri bugün ara ki bulasın…

Bugünün mütekebbir karakterleri ile Akif arasında dağlar kadar fark vardır. Anlatıldığı üzere, bir gün Fransızcası iyi olan biri Fransızca bir kelimeye takılı kalır, Akif, oradan o Fransızca kelimesini doğru bir telaffuz ve anlamı ile söyleyiverir, usulca, kendiliğinden ve hiçbir böbürlenme emaresi olmadan… Yanındakiler, onun Fransızca bildiğini dahi bilmediklerini fark ederler. O ise Fransızcayı iyi bilenlerden daha iyi bildiği halde bunu gündem etmemiştir. Şiir meclislerinde genelde susar ve asla kendi şiirini okumaya yeltenmezdi, bilakis, rica edildiği zaman ancak kendi şiirinden biraz da utanarak bir bukle okurdu. Oturumlarda genelde kendisine söz gelmediği sürece kendiliğinden söze kalkışmadığı da biyografisinde görülen özelliklerinden biridir.

Mehmet Akif, bir siyasal muhalif olarak öne çıkmaktadır. Eleştirel tutumu, bizatihi sürdürülen yanlışlara yönelik tepkisinden kaynaklanmaktadır. Bir meal hazırlığı yaptığı halde, kendisine verilen ücreti dahi, mealinin yanlış bir kullanıma aracılık edileceği kanaati üzerine geri ödemiş ve mealini göndermemiştir. Yani onun muhalefeti öyle salt tek merkeze yönelik bir eleştiri değil, dün mücadele ettiği şey eğer bugün yanlışa dönüşmüşse ona da eleştiri yapmaktan kaçınmayacaktır.

Mehmet Akif, hakikat aşığı biridir. Doğruya yönelmiş ve doğrudan uzaklaşan her ne ise ondan uzaklaşan bir özellik taşır. Anın içinde doğru bildiği şeyi yapmaktan hiçbir şey vazgeçirememektedir. Milli Mücadele döneminde ahaliye gitmiş, onları mücadeleye davet etmiş, vaazlar vermiştir. Kurtuluş savaşı sonrası ise bu sefer yeni iktidarın yaptığı yanlışlara muhalefet etmiş ve sürekli takip edildiğini fark ettiğinde ise o çok sevdiği toprağını terk ederek Mısır’a gitmiştir. Orada yine doğru bildiği işleri yapmaya devam etmiştir. Hak üzere bir yaşamı süreklileştirerek varlığını idame etmiştir. Yalnız yaşamış, yalnız kalmış, yalnız ölmüştür. Ama buna rağmen hakikatten ödün vermemiş, doğru gördüğü işi yapmaktan sakınmamıştır. Yani ilahi rıza onun tek yönelimi olmaya yaşamı boyunca hep devam ede gelmiştir.

Ahlaki yapısına yönelik tek bir eleştiri getirilmemiştir. Genel itibarı ile otobiyografisinde ise tam bir ahlak abidesi olduğu tescil edilmiştir. Düşünce zemini çok güçlüdür. Hem geleneğe yönelik eleştirel tutumu ve hem de yeni bir çıkış noktası aramada, İslami şuurun damıtılmış özünü metinlerinde sergilemiştir. Mealini okuyanlar, onun Kuran ile kurduğu bağı derinliğine anlayacaktır. İçtihat meselesine getirdiği yaklaşım, sıradan bir yaklaşım olmaktan uzaktır. Ahlaki yapısı, ilişkiler ağındaki dostluğa verdiği önem, hak yememe üzerine kurulu bir tercih ve sözünün eri bir şahsiyeti gözlemliyoruz Akif’in şahsında…

Bugün geriye dönüp baktığımızda eleştiriye konu edinilen meseleleri zamanın kendi bağlamı içinde değerlendirdiğimizde o günün koşulları bağlamında bir yere izafe edilebilir olmaktadır. Bugün tabi ki geçmişte öncülük etmiş, fikir üretmiş insanları, eleştiriye tabi kılabiliriz. Ama haksızlık etmeden ve kendi bağlamlarını da dikkate alarak değerlendirme yapmanın bizim karakterimiz açısından önemi ortadadır. O dönemde onlarca farklı isimden söz edilebilir. O dönemi paylaşmış, entelektüel ve ulema arasında farklı bir yere sahip, hepsinin ortak özelliklerini kendisinde bütünleştirmiş ender bir şahsiyet olarak Akif öne çıkmaktadır. Akif’e benzeyen ikinci bir isim nedense zihnimize düşmemektedir. Tabi ki her entelektüel ve âlim kendi zemini içinde değerli ve anlamlı bir iş yapmaya çalışmıştır. Ama hakikatin bu kadar beslediği ve karaktere dönüştüğü başka kişi bulmakta zorlanma yaşanabilir. Elbette bugün bizim için yol gösterici başka âlim ve entelektüeller de var. Ama hayatı bize benzeyen ve bizden biri olma vasfını bütün ihtişamına rağmen kaybetmeyen tek bir kişi vardır o da Mehmet Akif’tir.

 

Devamı >>>