Bundan daha güzel olanı ise başkalarından da dua alabilmektir. Tabi bunun da bir bedeli vardır, durup dururken birileri size dua etmez. Bunun için o birilerine iyilik ediyor olmanız gerekir.
Olağanüstü günlerimizde duaya olan ihtiyacımızın biz de farkına varırız ki duayı açıktan isteriz, dua alabilmek ve kabulü için de ayrıca sadakalar veririz, iyiliklerde bulunuruz.
Evet, güne başlarken arkamızda dua edenimizin olup olmadığını düşündüğümüzden çok daha önemli bir şey vardır; arkamızdan beddua edenimiz var mı? Böyle bir durumda insan korkmalı, titreyip kendine gelmelidir. Ne edip edip o bedduayı durdurmak zorundayız. İslam Şeriatında bir hüküm vardır; “Def’i mazarrat celb-i menfaatten evladır”
Bugün Müslüman bireyler gibi devlet de kendisini bu anlamda sorgulamalıdır. Aklımızın erdiği günden bu yana insanlık ve millet olarak bu çapta bir felâketle karşılaştığımızı hatırlamıyorum.
Devlet kendisini ciddi olarak sorgulamalı; şu anda kendi insanının ne kadarından dua alıyor ne kadarından beddua alıyor bunu doğru bir şekilde tespit etmelidir. (Bunun için yağcıları ve dalkavukları görevlendirmemesini tavsiye ederim.)
Devlet unutmamalıdır; alacağı duaların yanı sıra dindireceği beddualar çok daha önemlidir.
Devletin nerelerden dua nerelerden beddua alacağına gelince; bu çok geniş bir yelpazedir, bunun dokümanını ortaya koymak bizi aşar.
Sözü af veya yeni infaz yasasına getirmek istiyorum. Kapasitesinin üç katı dolu olan cezaevlerinin salgın tehlikesiyle karşı karşıya olması bir yana, ben olaya dua ve beddua ölçüleriyle bakmak istiyorum.
Asla unutulmamalıdır ki, devlet sadece ve sadece kendisine karşı işlenen suçları affedebilir. Asla benim babamın katilini veya bana zarar veren birisini affetme yetkisine sahip değildir.
Gelelim devletin kendisine karşı işlendiğini iddia ettiği suçlara ve suçlulara. Bunların içinde şiddet kullanarak devletle birlikte bireylere zarar verenler ayırt edilecek her halde.
Yazmak, konuşmak ve benzer eften püften bir şeyleri bu başlık altına sokup insanları zindanlarda süründürmenin bir bedelinin olduğunu unutmamalıdır bu devlet.
Demem odur ki, duaya en çok muhtaç olduğu bir günde gerek zindanlardan gerek onların evlerinden durmadan beddua alıp duruyorsa işte bundan korkmalıdır devlet.