Megaloman

Taha Akyol, “Ben Trump’ı öteden beri otoriter-popülist olarak görürüm. Bu gibi notlarımın etkisiyle olsa gerek, onun “megalomani”sini de izlemeye çalışıyorum.”

Megaloman

Elbette ABD Başkanı Donald Trump’tan bahsediyorum. Onun “megaloman” olduğunu söyleyen ben değilim, aklı başında Amerikalılar söylüyor.

Önce “megaloman” ne demek? “Mega” ve “mania” kelimelerinden oluşan bu kavramın anlamı, TDK sözlüğüne göre, “kendisini pek büyük gören kimse” demek. “Megalomani” de büyüklük hastalığı.

İngilizce 250 bin kelimelik büyük Websrter’s sözlüğüne baktım şöyle diyor:

“megalo-mani 1. Psikiyatri. Büyüklük, zenginlik vb. yanılsamaları ile karakterize edilen bir zihinsel hastalık biçimi. 2. aşırı veya büyük şeyler yapma takıntısı.

megalo-manyak megalomani hastası bir kişi.“

Bu tanım Trump’a uyuyor mu?..

 

YALANLAR, YANLIŞLAR

Amerikan basınında Trump’ın ilk döneminde onun yalancı, cahil, muhteris olduğu yolunda çok yazı çıkmıştı. Bazı gazetelerde “Trump’ın bugünkü yanlışları /yalanları” gibi haberler çıkardı. Washington Post bir defasında “Trump bir günde 23 yalan söyledi” diye haber yapmıştı. Göreve geldikten sonraki 600 gün içinde 5 bin “yanlış ya da yanıltıcı bilgi” söylemişti konuşmalarında. (30 Nisan 2019)

Notlarıma baktım, 2017’de, Trump’ın ilk dönem başkanlığının birinci yılında Sasha Abramsky “Trump köşeye sıkışmış bir megaloman ve bu ülke için büyük bir tehlikedir. Ayakta kalmak için muhtemelen demagogluğun tüm hilelerine başvuracak” diye yazmıştı. (The Nation, 19 Mayıs 2017)

Robert Reich da yazısında “Amerika’nın dış politikasını Trump’ın megalomanisi yönetiyor” diyordu. (Foreign Policy, 11 Ağustos 2018)

 

BÜYÜKLÜK TUTKUSU

Ben Trump’ı öteden beri otoriter-popülist olarak görürüm. Bu gibi notlarımın etkisiyle olsa gerek, onun “megalomani”sini de izlemeye çalışıyorum.

Adam kabadayılığı pek seviyor, bu belli. Sürekli esip gürlüyor, başka ülkeleri tehdit ediyor, Panama’yı, Grönland’ı, Kanada’yı satın almaktan, elkoymaktan veya ABD’ye katmaktan bahsediyor!..

Rahip Brunson için Türkiye’yi “ekonominizi mahvederim” diye tehdit etmesi de megalomaninin dışa vurumuydu.

Trump’ın takdir ettiği tek ABD başkanı olmadı! En büyük kendisi! Sorulsa Washington ve Lincoln hakkında kötü bir şey diyemez tabii, kendi kişiliğinin leke almasından sakınır.

Kişilik deyince, daha önce de yazmıştım, İlk dönem Başkanlık Konuşması’nda 256 defa “ben” demişti! “Amerika’yı tekrar büyük yapalım” sözünün bir tarafı milliyetçilikse öteki tarafı kendi ‘büyüklüğüne’ olan aşkıdır!

Son Başkanlık konuşmasında ne demişti? “Amerika’yı tekrar büyük yapmak için Tanrı beni kurtardı!”

Netanyahu da “Tevrat’taki Yeşaya kehanetini gerçekleştiren adam” değil mi?

 

TRUMP’IN HEZEYANLARI

Bu iki “megalo-maniac” birbirlerini bekliyorlardı. ABD seçimleri sırasında Netahyahu binalara boydan boya posterler astırmıştı; dev bir Trump resmi ve altında “İsrail’i tekrar büyük yap” diye kocaman bir yazı!

Trump’ı makamına gidip ilk kutlayan da Netanyahu oldu. Trump’ın sözlerine bakın:

“Gazzelileri Mısır ve sÜrdün mülteci olarak alsın… Orayı devralacağız, çalışacak ve sahipleneceğiz. Uzun vadeli bir sahiplik öngörüyorum ve bu Orta Doğu'nun o kısmına, belki de tüm Orta Doğu'ya istikrar getirecek…"

Trump “gerekirse asker göndereceğiz” diye de söyledi. Bunlar bir megalomanın hezeyanlarıdır.

Hakan Fidan’ın dediği doğruydu, “orman kanunlarına gidiş” işaretleridir.

Ama başaramayacaklar.

 

TRUMP BAŞARAMAZ

ABD Dışişleri Bakanı Rubio ve Beyaz Saray Sözcüsü Levaitt Trump’ın sözlerini hemen tevil etme ihtiyacı duydular. Trump Gazzeli Müslümanları vatanlarından çıkarmayı değil de Gazze’nin imarını kastediyormuş falan.

ABD Merkez Kuvvetler Komutanlığı CENTCOM “böyle bir plan yok” diye açıklama yaptı. İsrail destekçisi Almanya Trump’ın manyakça laflarına karşı çıktı. BM Sözcüsü Stephane Dujarric Trump’ın projesi hakkında “etnik temizlikten fark yok” diye açıklama yaptı.

Avrupa Birliği “Gazze gelecekteki Filistin devletinin ayrılmaz bir parçasıdır” açıklamasıyla Trump’a karşı kararlı bir tavır koydu.

Trump, yere göğe sığmayan megalomanisini kustukça ABD içinden de tepkiler kabaracaktır.

Trump’ın kendisinin de dün sözünü tevil etmek zorunda kalması, Filistinlileri yerlerinden sökmeye gücünün yetmeyeceğinin işaretidir.

Türkiye böyle uzun süreceği anlaşılan konjonktürde AB ile ilişkilerini, 1996-2011 dönemindeki seviyeye çıkarmalıdır. Otoriter popülist tehditlere karşı demokrasiler safında yer alarak, içeride de bunun gereklerini yerine getirerek ittifaklarını ve itibarını güçlendirmelidir.

Çağımızda milletler ittifaklarıyla daha güçlü oluyor.