ahmetli ağabeyim Mustafa Karahasanoğlu, hep söylerdi: “Sol tandanslı kişiler, taaa Osmanlı’dan itibaren, medyanın önemini görmüşler ve işe koyulmuşlar.. Dindar insanlar ise, maalesef bu medyanın önemini bir asırlık gecikme ile kavramışlar. Bir asırlık gecikme ile işe koyulunca da, sol medya ile yarışmak, zorlaşıyor.”
Gerçekten de..
Osmanlı’nın yıkılışında, dindar karşıtı medyanın rolü büyüktür..
Osmanlı’yı ayakta tutmak için büyük çaba sarf eden Abdülhamid’e yönelik, o tarihdeki dindar bazı isimlerin bile maraza çıkarmasının arkasında yatan sebep, Batı’ya hayranlık duyan medyanın karanlık algı operasyonlarından başka bir şey değildir..
Abdülhamit ile ilgili olarak, dindar düşünürlerin bile nasıl oyuna getirildiklerini uzun uzun anlatsak da, hem kesin bir kanaate varabileceğimizi hem de bu tespitleri hafızamıza kazıyabileceğimizi sanmıyorum..
Biz yakın tarihden başlayıp..
Bugünlerden örnek verelim..
Dindar karşıtı medya, Erbakan Hocaya saldırırken, kimi zaman onu "takunyalı" olarak nitelendirirken, kimi zaman da, “Takunyalı deyince. Dindar insanların desteğini kazanıyor. Bu bize zarar veriyor. Biz onun samimi Müslüman olmadığını yazalım ki, halk onu desteklemesin” tilkiliği ile “Hoca bir vakit namazı, iki ilçede birden kıldı” yalanlarını uydurdular..
Gerçek ne idi?
Hoca bir ilçeyi, diyelim ki öğle namazı vaktinde ziyaret etmiş, orada vakit namazını kılmış.. Sonra diğer ilçeye gitmek üzere yola çıkmış. Oraya varıldığında, henüz öğle namazının vakti çıkmamış ise.. Camiye ziyaretinde, iki rekat nafile namaz kılmış..
"Vakit namazı nedir, nafile namaz nedir, cami ziyaretinde kılınan namaz nedir" bilmeyen soldan çarklı, din bilgisi kıt muhabirler, hemen haberi yazmaya başlamışlar:
“Hoca, bir namazı iki ilçede birden kıldı. Din istismarı yapıyor. Allah rızası için değil, halka dindar görünmek için namaz kılıyor.”
Hani sorsak bu haberi yazanlara, “Sen vakit namazını bir defa olarak kıldın mı?”
Yok, onlar vakit namazını, olması gerektiği gibi, vakti girdiğinde usulüne uygun şekilde kılmıyorlar ama..
Hoca’nın nafile namazını, vakit namazı zannedip, saldırıyorlar..
O soldan çarklı medyanın yalanları, dindar insanları karalamaları, bugün dahi devam ediyor..
Evet; 30 yıllık tecrübesi ile akit, bu alanda büyük bir mücadele veriyor.. Dindar karşıtı medyanın yalanlarını yüzlerine vuruyor..
İslami ilkelerden taviz vermeden, dindar karşıtı medyanın rezilliklerini ifşa ediyor..
Ama onlarda utanma yok..
Her seferinde, hiç utanmadan, “nerede kalmıştık” diyerek, yollarına devam ediyorlar.
Şimdilerde artık, sadece din karşıtı medya değil..
Dindar gözüken, hakikaten de aile hayatında dindar olan bazı gazetecilerin de, din karşıtı medya ile işbirliğine şahit oluyoruz..
Belki “Durdukları siyasi noktanın militanlığının tesiri” ile..
Belki, “Bize imkan tanımayanları, bizi bulunduğumuz makamlardan indirenleri, dindar da olsalar, haklarından geliriz” düşüncesi ile..
Yalanlarla, algı operasyonları ile..
Taa Osmanlı’dan bu yana, dindar insanları yönetimden uzaklaştırmak isteyen sol medyanın karalamalarına ortaklık ediyorlar..
Buyrun somut örnekler de vereyim..
Bakın, işlerini nasıl ustaca, profesyonelce yapıyorlar..
Okuduğunuzda, arka planını düşünmezseniz, zihninizde nasıl farklı algılar üretiyorlar, görün..
Altılı masanın Tayyip Erdoğan’ın karşısına aday çıkaramamanın ezikliği ile geliştirdiği, “Mevcut Cumhurbaşkanı, 14 Mayıs cumhurbaşkanı seçiminde aday olamaz” tezini kafalara yerleştirmek için..
Malum medyada başlıklar:
“Tek umudu YSK” diyorlar.
Sadece altılı masa değil, sözümona hukukçular da, Erdoğan’ın 14 Mayıs’ta aday olamayacağını iddia ediyorlarmış.. (Hangi hukukçular olduklarını siz iyi biliyorsunuz. Hani ‘başörtü laikliğe aykırıdır’ diyen hukuk zalimleri var ya.. ‘Ortaokulu bitirmeyen hiç kimse, Kur’an kursuna gidemez’ diyen şaklaban hukukçular var ya.. İşte onlar.)
Bu durumda Erdoğan aday olamazmış..
Ama Erdoğan’ın tek umudu, YSK imiş..
Maça 1-0 önde başlamak istiyorlar..
Önce zihinlerde, “Aday olamaz” tezini yerleştirip, sonra “Olsa olsa YSK yanlış bir karar vererek, bu engeli ortadan kaldırabilir” diyorlar..
Böylece, YSK’nın vereceği kararı da, şimdiden mahkum etmiş oluyorlar..
Bir başka somut örnek..
Kural nedir?
"Azınlıkta olan, çoğunlukta olanla uzlaşır.."
Ama bu dindar karşıtı medyanın kafasında, kurallar tersine işler.
Tıpkı, AK Parti tek başına iktidarda olduğu dönemde, ona “Toplumsal uzlaşma sağlamanız lazım ki, başörtü yasağını kaldırabilesiniz” dedikleri gibi..
% 34 oy alan AK Parti’ye, % 20 oy alan CHP ile uzlaşması gerektiğini dayatanlar..
Şimdi anayasadaki başörtü hakkının güvence altına alınması sürecinde de, aynısını yapıyorlar.
Cumhur İttifakı bir anayasa değişikliği hazırladı.. Hazırlarken de CHP, İP ve HDP ile görüştü..
O görüşmelerden CHP ile İP görüşmesini silip, sanki sadece HDP ile görüşmüş gibi, algı oluşturup, “Hani terör örgütünün uzantısı idi!? Niye görüşüyorsunuz!?” dediler.
Görüşme talebinin, HDP siyaseti ile ilgili olmadığı, Anayasa değişikliği ile ilgili olduğu, başörtü ile ilgili olduğunu gizlediler..
Sonrasında teklif hazırlandı, destek için tekrar randevu talep edildi.
Bu üç parti de, randevu vermedi..
Randevu vermeyen bu partilerden CHP ile İP, şimdi farklı bir teklif hazırlamış..
Cumhur İttifakı, “bizim teklifimizle yola devam etmek istiyoruz” deyince..
İmamın keçisi çalındığında, “İmam keçi çaldı” diye yazabilen ahlaksızların bugünkü versiyonları, şöyle haber yapıyorlar:
“Cumhur İttifakı uzlaşmadan yana değil.”
Bre ahlaksız, bre vicdansız..
Cumhur İttifakı’nın 2018 oy oranı, Millet İttifakı’ndan %12 daha fazla..
Kim kimle uzlaşmıyor?
Üstelik, o teklife, SP milletvekili de destek verdi. DEVA ile Gelecek, o konuda ayrıntılı bir şey açıklamadı.
Dolayısı ile CHP ile İyi Parti’nin farklı teklifine, Cumhur İttifakı şimdilik “Bizim teklifimiz daha iyi” diyerek anlaşmayınca..
“CHP ile İP, Cumhur İttifakı ile uzlaşmamış” olmuyor da..
“Cumhur İttifakı uzlaşmıyor” nasıl oluyor?
Eee, medyada bir asır geriden gelirsek. Böyle olur işte..
Gözümüzün içine baka baka.. Sadece din karşıtlarının kalemi ile değil.
Dindar geçinenlerin de kalemi ile..
Bize, “az”ı “çok” gibi, “ahlaksızlığı” ise “ahlak” gibi göstermeye kalkarlar..
Allah şerlerinden emin eylesin.
Tuzaklarını başlarına çalsın..