Tarih: 05.05.2018 15:37

Mebus namzeti sayısı artarken...

Facebook Twitter Linked-in

Türkiye´de etkileri hissedilmeye başlanan 1929 Ekonomik Krizi,  yönetimden artan şikayetler, bu şikayetleri kontrol edebilmek için kurdurulan Serbest Cumhuriyet Fırkası, onun 1930 yerel seçimlerinde gösterdiği büyük başarı, Menemen Olayları ve Serbest Fırka´nın kendini lağvetmesi...

1930 yılında peşpeşe içine girdiği bu büyük krizlerle sarsılan CHP iktidarının imdadına uzun süredir tarafsız davranan Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk yetişmişti. Üç aylık bir yurt gezisine çıkan ve halkın sorunlarını dinleyen Atatürk, Ankara´ya döndüğünde güven tazelemek için tek yol kaldığını anlamıştı; Erken seçime gitmek...

Meclis´i fesh etme yetkisi olmayan Cumhurbaşkanı´nın, seçim kararı alması için Meclis´e gönderdiği yazıda bir yıllık kontrollü bir muhalefet denemesinin bile dengeleri nasıl sarstığı görülüyordu:

?Son aylarda C.H. Fırkasının memleketteki, Büyük Millet Meclisindeki ve Hükümetteki idari ve siyasi faaliyeti aleyhinde bir hava yaratılmaya çalışıldığı malumdur. Asırlarca mühmel bırakılmış olan bir memlekette ve bir millet hayatında bir çok eksiklikler ve ihtiyaçlar olması tabiidir; bundan başka milleti kurtarıcı esaslı bir siyasetin tatbikatından memnun olmayacak kimselerin bulunacağı da şüphesizdir. Yüksek esasları görmeyerek veya görmek istemeyerek milletin bütün düşünceleri ve duyguları teşviş ve teğlike çalışılmıştır. Bunun için yer yer kullanılmış olan vasıtalar ve vesileler dikkate ve intibaha şayandır. Buna rağmen millet kütlesinin doğru görüşü ve eyi hissi bozulmamıştır. ...Her türlü teşebbüslerimizde ilham ve kuvvet kaynağı olan milletimizin hakkımızdaki itimadı tekrar tecelli edince milli mefkuremize yürütmekte dayandığımız temelin ne kadar sarsılmaz olduğu bir daha görülmüş olacağı kanaatindeyim.?

Normal zamanından 7 ay erkene alınan seçimlerde her ne kadar rakip olmasa da halkın gönlünü kazanmak için popülist adımlar atılmıştı.

Bunlardan biri mebus maaşlarının 500 liradan 350 liraya düşürülmesiydi. Kararın sebeplerinden biri de mebusluğa olan yoğun ilgiyi azaltmaktı.

Ama tam tersi oldu. Dar bir kadronun yönettiği sistemde neredeyse hiç bir rolü kalmayan, üstüne üstlük maaşı da düşen mebusluk için adaylar Ankara´ya akmaya başladılar.

Tatil olmasına rağmen Meclis koridorları hınca hınç doluyor, CHP merkezine  yüzlerce mebus namzetliği başvurusu yapılıyordu.

Teşkilat-ı Esasiye´ye göre 18 yaşını bitirmiş her Türk erkeği müntehib-i evveldi (birinci seçmendi). Müntehib-i evveller, müntehib-i sanileri (ikinci seçmenleri) seçiyorlar, mebuslara oyu müntehib-i saniler veriyordu.

1908´den 1923´e kadar 50.000 nüfusa bir mebus düşerken 1923´te yapılan düzenlemeyle bu rakkam 20.000´e düşürülmüştü. Örneğin 1931 seçimlerinde İstanbul´un nüfusu 320.000´di. Bu nüfusun 168.491 birinci seçmen olma hakkına sahipti. Seçimlerde 143.002´si oy kullanmış ve  1559 ikinci seçmeni seçmiş, ikinci seçmenler ise 16 mebusu seçmişlerdi. Kadınların genel seçimlerde oy hakkı henüz yoktu, seçme yaşı ise 18´di.

Mebus namzetliği için başvuranlardan fotoğraf, tercüme-i halleri ve talepnameleri istenmekteydi. Belgeler, Fırka´ nın namzet hakkındaki notları da eklendikten sonra, karar için Fırka Umum-i Riyasetine gönderilmekteydi. Son kararı ise Mustafa Kemal verecekti.

Gazetelerde yayınlanan yeni mebus namzet isimleri haberleri bu yüzden sürekli olarak ?bu konudaki haberlerin hepsi asılsız, son kararı Gazi verecektir? yorumlarıyla yalanlanmaktaydı.

Fırka idaresine dayandırılan bir habere göre ?namzet isimleri üzerinde yapılan türlü yayınlara imkan vermemek için Gazi´ nin namzet isimlerini seçim günü sabahı açıklayacağı? bildirilmişti. Son kararı Gazi vereceğinden ve mebus namzetlerinin Gazi´nin kararı üzerinde kulis yapma imkanları olmadığından, başvurular sırasında verilen fotoğraflar ve talepnameler ayrı bir özenle hazırlanmaktaydı.

Gazetelerde bir mebus namzetinin fotoğrafı şöyle tarif edilmişti: ?Siyah bir ceket, çizgili pantolon, başta melon şapka, mendil, cebinde bir kalem. Sağ sol bir etajeye dayanmış. Etajenin üstünde şöylece bırakılmış 4-5 kitap. Bir diğerinin elinde fildişi saplı bir baston, ötekilerde kalın bir kitap?

Fotoğraflar kadar talepnameler de ilginçti. Bir mebus adayı ?3. kez mebus adayı olduğunu,10 sene evvel yurtdışında değil de Türkiye´de olsaydı, 10 senedir mebus olacağını? söylemekteydi.

Mebuslar, Serbest Fırka ve Menemen olaylarının da etkisiyle talepnamelerinde rejime sadık ve laik olduklarının altını özenle çiziyorlardı.

Bir mebus namzetinin dilekçesinde ise şöyle yazıyordu: ?3 çocuk babasıyım. Kazancım ayda 90 lira. Çocuklarımı okutamıyorum. Maişete medar olmak ve memlekete hizmet etmek için fırkaca namzet gösterilmeyi rica ederim?

Gazetelerde mebus namzetlerinin Ankara´ya hücumlarını hicveden karikatürler çıkıyordu. Bir karikatürde iki şık bayan konuşuyordu:

?-Hani kocan bir ticari iş için  Ankara´ya gidecekti, neden bırakmadın?.

-Şimdi Ankara´ya gidenleri mebusluk istemeye gitti zannediyorlar. Hiç kendim için 350 lira ile bir ay idare edecek dedirtir miyim??

Başvuru yapanların çoğu memurdu. Memurlar, için mebus namzetliği rejime bağlılık göstergesiydi. Daha sonraki kariyerleri ve terfileri için de önemli bir referanstı bu. Mebus adayı yapılmaları halinde maaşlarının yarısını Fırka´ya bağışlayacaklarını taahhüt eden tüccarlar için ise, isimlerinin ve fotoğraflarının Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal´in önüne gitmesi bulunmaz bir fırsattı.

1931 seçimlerine doğru yaşanan mebus namzetliği enflasyonu karşısında muhalefet yapabilen son gazetelerden Son Posta´nın başyazarı Zekeriya Sertel şöyle yazmıştı: ?Mebus namzetliği için adı geçen isimler içinde tanıdıklarımı tetkik ettim. Hepsi programsız, prensipsiz, opportunist insanlar. Bunlar dün halifeciydiler, bugün Cumhuriyetçidirler, yarın sosyalist veya mürteci olabilirler. Onlar için gaye, prensip ve program sahibi insanları istismar etmek, onların sırtında tufeyli bir hayat yaşamaktır.?

1920´de ülkenin en ünlü paşalarının, din adamlarının, avukatlarının, yazarlarının yer aldığı Meclis´in profili, yıllar içinde rejim otoriterleşip, muhalif sesler tasfiye edildikçe, Meclis´in sistem içindeki önemi ve etkinliği azaldıkça düşmüş; eğitimli, varlıklı insanlar, söyleyecek sözlerini karınlarında saklayamayacaklar, yazarlar, entelektüeller siyasetten geri çekilmiş ama buna rağmen aranan tek kriterin sadakat olduğu mebusluk için başvuranların sayısı artmıştı.

24 Haziran erken seçimine giderken de milletvekilliği başvurularında rekor yaşanıyor. Halbuki aksine yeni geçilecek Cumhurbaşkanlığı sisteminde Meclis´in ve milletvekillerinin rolü azalıyor.

Kabine Meclis´ten çıkmayacağı için milletvekili  adayı gösterilmek, iddialı siyasetçiler için Meclis´te oldukları sürece bakan olamayacaklarının ilanı anlamına gelecek. Belki bu yüzden bazı isimler vekil adayı gösterildiklerinde siyaseten tasfiye edildiklerini düşünecekler.  

Yeni sistemde vekiller, Bakanlar ve Cumhurbaşkanı ile Meclis´te birlikte çalışmayacak,  yürütme üzerinde yazılı soru sormak dışında bir kontrol görevleri yok, muhtemelen bakanların emrinde olan bürokratlar da telefonlarına artık o kadar hızlı dönmeyecek.

Zaten güçlü tek parti iktidarlarında rolleri zayıflayan vekillerin özgün ağırlıkları yeni sistemle biraz daha düşecek.

Ama bu güç azalmasına karşın, vekilliğe ilginin artması da tesadüf değil.

Hem sayı 600´e çıktığı için hem de güçlü figürler başka pozisyonlar için geriye çekileceğinden sistemde yeni vekil adaylarına yer açılmış durumda.

Ayrıca güçlü bir iktidar tarafından yönetilen, her türlü pozisyonda ve atamada referansın ve sadakatin arandığı bir ülkede vekil adaylığı, seçilemezseniz bile işinize çok yarayacak, CV´ye yazılacak,  bir kimlik ve bağlılık gösterme biçimi.

Yani vekil adaylığına başvuruda rekor, her zaman demokrasinin ve demokratik katılımın arttığı anlamına gelmeyebilir.

Yine de bütün vekil adaylarına başarılar.

Not: Cumhurbaşkanlığı adaylığı için hafta sonu da İlçe Seçim Kurullarında imza verilebiliyor. Epey zorlaştırılmış demokratik bir hakka destek olmak için herkes birkaç dakikasını ayırıp, daha sonra oy vermese bile 100 bin imza bekleyen dört aday için sadece kimliğiyle gidip imza verebilir. Özellikle MHP liderinin fişleme tehdidinden sonra bu herkesin üzerine düşen bir görev. Keşke Yüksek Seçim Kurulu da sayfasında İlçe Seçim Kurulları´nın sadece telefonlarını değil, adreslerini de yayınlasa. Herhalde bu onlar için çok zor bir iş değildir.




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —