İstanbul’da Genel Başkan Ramazan Beyhan, Adıyaman’da Şube Başkanı İbrahim Halil Kıran, Ağrı’da Şube Başkan Yardımcısı Güven Tatlı, Adana’da Yönetim Kurulu Üyesi Av. Ali Çaldır, Kayseri'de Şube Başkanı Ahmet Taş, Ankara’da ise Ankara Şube Başkan Yardımcısı Mehmet Yavuz Ay basın açıklamasını okudu.
Ankara’da düzenlenen basın açıklamasına Ankara’da faaliyet gösteren MEKDAV, İHH Ankara Derneği, Umran Kültür ve Medeniyet Hareketi Ankara Şubesi, Kardelen Derneği, İKRA-DER, Vahdet Vakfı, Köklü Değişim Medya, Şehir ve Medeniyet Derneği, TAÇEVDER gibi Sivil Toplum Kuruluşları destek verdi.
Mazlumder tarafından yapılan açıklamada;
Yasa teklifiyle, Anayasa Mahkemesince iptal edilen güvenlik soruşturması/arşiv araştırması uygulaması tekrar canlandırılarak ve tahkim edilerek, “sadakat ve bağlılık” gibi sübjektif kıstaslar getirildiğini, İnsanların sadakat veya bağlılık derecelerini ölçecek bir alet olmadığına göre kim, neye göre karar vereceğini, Teklifte yer alan “örgütle eylem birliği” ifadesi de farklı yorumlanmaya müsait olduğunu, örgütlerin suç ve zulüm içeren fiillerine iştirak etmemiş ama güncel meseleler hakkındaki beyanlarına benzer beyanlarda bulunmuş insanlar uygulama içerisinde “örgütle eylem birliği” içerisinde görülebileceğini, yine bir örgütün görüşlerine benzer beyanlarda bulunanların, er-geç o örgütün işlediği suçları işleyeceği düşünülebileceğini, bunun ise niyetleri ve insanların geleceklerini yargılamak anlamına geleceğini, adil yargılanma hakkına ve masumiyet karinesine aykırı olduğunun altı çizildi.
Teklifte bu soruşturmaların güvenlik birimleri ile mülki idare amirleri tarafından yapılacağı belirtilmekte ise de personelin nasıl bu işe ehil hale getirileceği ve objektif kıstaslarla hareket edip edemeyecekleri de belirsiz olduğunu vurgulayan MAZLUMDER, “Ayrıca teklifte, “mahkemedeki yargılamanın durdurulması” için belirlenen 6 aylık süre de hak arama hürriyetinin ihlali mahiyetinde olup zaten aylarca hak aramak için bekleyen kişileri daha uzun süre mağdur edecektir” dedi.
Basın açıklamasının tam metni şu şekilde:
GÜVENLİK SORUŞTURMASI DÜZENLEMESİ KAYGI VERİCİDİR!
Anayasa Mahkemesinin “Güvenlik Soruşturması” hakkındaki iptal kararından sonra, aynı hususta yeni bir yasa teklifi yapılmış ve bu teklifin cumartesi günü Meclis gündemine geleceği belirtilmiştir.
Bilindiği üzere OHAL kapsamında çıkarılan 676 sayılı KHK ile devlet memurluğuna girişte güvenlik soruşturması ve/veya arşiv araştırması yapılması zorunluluğu getirilmişti. Bu düzenlemeyle devlet memurluğu için ilgili maddedeki şartlar yanında sınav ve mülakatlarda başarılı olmak yetmemekte, güvenlik soruşturması ve arşiv araştırmasından da başarıyla geçmek gerekmekteydi. Söz konusu düzenlemenin iptal edilmesiyle birlikte gündeme yeni bir teklif gelmiştir.
Yeni teklif; memur alımlarının tamamına devletin güvenliği açısından kritik olan gizlilik dereceli kurumlara alımları düzenleyen 4045 sayılı kanun kapsamında güvenlik soruşturması/arşiv araştırması şartının getirilmesine, mevzuat değişikliği sonrası mağdur olduğunu iddia eden kişilerce açılmış davaların 6 ay süreyle durdurularak yeniden güvenlik soruşturması yapılmasına, 4045 sayılı kanun kapsamında “Değerlendirme Komisyonu” kurularak ve çalışma usulleri ile güvenlik soruşturmasındaki kıstaslara ilişkin düzenlemeler içermektedir.
Belirtmek gerekir ki devlet memurluğuna alımlarda idarenin; yasal, meşru ve objektif kıstaslara dayanması yerinde bir uygulamadır. Ancak sübjektif kıstaslar, duyuma/tahmine dayanan tespitler ya da asıl kişi dışında akrabalara ilişkin şahsilik ilkesiyle bağdaşmayacak veriler üzerinden “güvenlik soruşturması/arşiv araştırması” yapılarak kişilerin hayatlarına müdahale edilmesi meşru değildir.
Geçmişte sübjektif ve keyfi yaklaşımlar öyle bir noktaya varmıştı ki, sivil toplum faaliyetlerinde bulunan kişilerin inancı veya etnik kökenine bakılarak mağduriyetler oluşturulmuştu. Hatta fişleme yapan güvenlik görevlilerinin bir kısmı terör örgütü üyeliği ile yargılanırken, tuttukları istihbari raporlarla bazı vatandaşların mağdur edildiği anlaşılmıştı ya da bir kurum tarafından işe alınmamış bir vatandaş başka bir kurum tarafından uygun bulunup işe başlatılabilmişti.
Yasa teklifiyle, Anayasa Mahkemesince iptal edilen güvenlik soruşturması/arşiv araştırması uygulaması tekrar canlandırılarak ve tahkim edilerek, “sadakat ve bağlılık” gibi sübjektif kıstaslar getirilmektedir. İnsanların sadakat veya bağlılık derecelerini ölçecek bir alet olmadığına göre kim, neye göre karar verecektir? Teklifte yer alan “örgütle eylem birliği” ifadesi de farklı yorumlanmaya müsaittir. Örgütlerin suç ve zulüm içeren fiillerine iştirak etmemiş ama güncel meseleler hakkındaki beyanlarına benzer beyanlarda bulunmuş insanlar uygulama içerisinde “örgütle eylem birliği” içerisinde görülebilecektir. Yine bir örgütün görüşlerine benzer beyanlarda bulunanların, er-geç o örgütün işlediği suçları işleyeceği düşünülebilecektir. Bu ise niyetleri ve insanların geleceklerini yargılamak anlamına gelir ki, adil yargılanma hakkına ve masumiyet karinesine aykırıdır.
Teklifte bu soruşturmaların güvenlik birimleri ile mülki idare amirleri tarafından yapılacağı belirtilmekte ise de personelin nasıl bu işe ehil hale getirileceği ve objektif kıstaslarla hareket edip edemeyecekleri de belirsizdir. Ayrıca teklifte, “mahkemedeki yargılamanın durdurulması” için belirlenen 6 aylık süre de hak arama hürriyetinin ihlali mahiyetinde olup zaten aylarca hak aramak için bekleyen kişileri daha uzun süre mağdur edecektir.
MAZLUMDER olarak, Meclis gündemine gelmesi beklenen bahse konu güvenlik soruşturması düzenlemesinde:
- Sübjektif kıstaslar yerine, hukuki, meşru ve objektif kıstasların tesis edilmesini
- Suç ve cezanın şahsiliği ilkesinin her koşulda korunması gerektiğini
ifade ederiz.
MAZLUMDER
20.12.2019
HerTarafSitesi