Yeni parti kurma hazırlığında olan eski bakan Ali Babacan, 30 farklı üniversiteden öğrenciler ile bir araya geldi. AK Parti’den ilk olarak Mart 2009’da istifa etme kararı aldığını aktaran Babacan, Erdoğan’a ilişkin ise ‘Bir kişinin çevresindekilerin ve ailenin verdiği kararla 83 milyon kişilik ülke yönetilmeye başladı’ görüşünü dile getirdi.
Toplantının başında öğrencilerin Türkiye’nin sorunlarına ve çözüm önerilerine ilişkin görüşlerini alan Babacan, “Sizlerin arasından inanın 15-20 kişilik bir kabine kursak Türkiye çok daha iyi yönetilir” dedi. Babacan, çift cüzdan taşıdığı ile ilgili sorulan soruya da “Çift cüzdan taşıyorum doğru. Ama hangi cepte olduğunu söylemem, o da temkinlilik gereği” diye yanıtladı.
Babacan’ın AK Parti’den istifa etme sürecinden yeni parti kurma hazırlığına, Kürt sorunundan ekonomik krize dair değerlendirmeleri şu şekilde:
“ÇOK İÇLER ACISI BİR DURUM“
Aslında tarihte çok belki enderdir yani toplumda hem sorunları görme hem de çözümleri görme açısında bu kadar büyük bir mutabakat varken devlet yönetiminin hem sorunları konuşmama, konuşturmama, kabul etmeme gibi bir tutumunun olması hem de çözüm konusunda bütün bu önerileri reddetmesi çok içler acısı bir durum. Yani biz şuradan şöyle sizlerin arasından inanın 15-20 kişilik bir kabine kursak Türkiye çok daha iyi yönetilir.
“KÜRT MESELESİNE GELİNCE BU BİZİM BİRAZ İÇ İŞİMİZ“
Ne kadar terör konusuyla terör sorununu iç içe ele almaya başlarsak o kadar çözümü imkansız bu işin. Biz kendi içimizde T.C. vatandaşı olan herkesin kendi haklarını özgürlüklerini doyasıya yaşaması gerektiğini ve devletin her vatandaşını aynı samimiyette kucaklayabilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Hangi dine ve mezhebe ve inanca mensup olursa olsun, inansın inanmasın, hangi etnik kökenden gelirse gelsin bu ülkenin vatandaşıysa hak ve özgürlüklerini tam olarak yaşayabilmesi lazım. Ve bu ikisi arasındaki müzakere, yani sen terörü biraz azalt, ben biraz daha hak vereyim. Bu yanlış bir pazarlık usulü ve üstelik bu terör örgütünü güçlendiren bir mesele. Terör örgütünün adı ister PKK olsun, ister FETÖ olsun, ister DEAŞ olsun bunlarla sonuna kadar mücadele etmek şart.
“İLK İSTİFA MEKTUBUM 2009 TARİHLİ“
2007 seçimiyle beraber problem sinyalleri gelmeye başladı. Benim ilk istifa mektubum Mart 2009 tarihlidir. Fakat daha sonra işte düzelteceğiz, hep beraber yapacağız, dur nereye gidiyorsun gibi ikna yöntemleri nedeniyle biraz daha durdum. Fakat sorunlar sadece büyüdü. En önemli sorunlardan birisi insan kaynağı. Yani insan kaynağı kalitesi maalesef hem siyasi kadrolarda hem de teknik kadrolarda çok düştü. Daha çok sadakat ve emre itaat önemli bir ilke haline geldi. İkincisi de istişare, yani kararları alırken iyi bir teknik hazırlık, iyi bir tartışma, iyi bir karar alma süreci ondan sonra nihayetinde siyasi kararı verme. Eskiden böyleydi, yıllarca böyle gitti işler. Ama daha sonra maalesef çok kestirme yollardan ve nihayetinde bir kişinin çevresindekilerin ve ailenin verdiği kararla 83 milyon kişilik ülke yönetilmeye başladı.
“BİR NUMARALI SORUN İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ“
Sorunları sıralasanız ben bir numaraya özgürlük sorununu koyarım. Özellikle ifade özgürlüğü. İnsanlar konuşamayınca sorunlar burada demeyince çözüme başlayamıyorsunuz ki. Eğer problem vardır diye yazan köşe yazarını işten kovdurtuyorsanız, şuradan sıkıntı var diye STK büyük fırçalar yiyorsa “sen nasıl böyle konuşuyorsun milletin moralini böyle bozarsın”’ diye, yani sorunları paylaşamıyorsa ülke zaten çözüm aşamasına geçemiyorsunuz. Bu problemleri konuşmama, konuşamama, eleştiri kültürünün sıfırlanması ve eleştiriye tahammülün adeta sıfırlanması ülkedeki sorunları sadece büyüttü. Dışarıdan bir süre izledik acaba düzelir mi diye ama baktık bir çözüm yok. Düzelme ihtimalinin de sıfır olduğunu görünce arkadaşlarla birlikte kolları sıvadık ve çalışmaya başladık.
“SIFIRDAN BİR VİZYONLA ORTAYA ÇIKACAĞIZ“
Bugün dünya değişti, yepyeni bir nesil var. Türkiye’nin bugünkü dünya şartlarına göre ve geleceğe bakarak yeniden bütün politikalarını kurgulaması ve sıfırdan başlaması gerekiyor. 24 tane çalışma grubu kurduk ve tamamen beyaz sayfalarla Türkiye’nin geleceği için ne yapmak gerekiyor diye uzmanlar, siyasetçiler, akademisyenler, STK’lar, düşünce kuruluşları, bunların hepsinin katılımıyla politika üretmeye başladık ve bunlar yavaş yavaş tamamlama noktasına doğru geliyor ve bugün sizlerle yaptığımız istişare arkasından önümüzdeki birkaç hafta daha yapacağımız toplantılar sonucunda artık nihai kararları vereceğiz ve diyeceğiz ki Türkiye için eğitimde şunları yapmak gerekiyor; Türkiye için dış politikada şu ilkelerde hareket etmek gerekiyor ve şöyle bir üslup, tarz ve hedef koymak gerekiyor diye bütün bunları toplumla paylaşacağız. Yani bugünkü şartları dikkate alarak, bugünün dünyasını dikkate alarak ve geleceğin Türkiye’sini dikkate alarak yeniden, sıfırdan bir vizyonla ortaya çıkacağız.
“HER KESİMLE GÖRÜŞÜYORUZ“
Bütün bu çalışmaları yapanlar ve görüştüğümüz insanlar toplumun her kesiminden insanlar. Yani düşünce olarak, siyasi yaklaşım olarak, sosyal demokrat kesimden de, muhafazakar kesimden de, liberal kesimlerden de var; daha önce eğer siyaset geçmişi varsa, siyasi tercihleri olmuşsa, her siyasi partiden görüşü olan insanlar bizim bu çalışmalarımıza bir şekilde entegre oldu. Şu anda yaptığımız görüşmeler de yine her türlü siyasi geçmişe sahip olan ve her türlü hayat tarzını yaşayan, benimsemiş insanlarla hep beraber yapıyoruz ki ne kadar geniş kesimin katkıda bulunduğu bir çalışma olursa, bu çalışma, çözümlerimiz, üreteceğimiz politika da nihayetinde o geniş kesimlere hitap edecektir ve o kadar geniş kesimlerin sorunlarına çözüm olacaktır.
“BU KRİZİ 5-6 YIL ÖNCE GÖRDÜK“
2014-2015 basın arşivine şöyle bir tarayın, Türkiye’nin tam hızlı kalkınabileceği, hızlı büyüyebileceği bir dönemde kaynakların ağırlıklı olarak belli bir sektöre, özellikle inşaat sektörüne yönelmesi ve daha henüz Türkiye’nin hak etmediği, erişmediği ölçüde bir lüks konut, lüks AVM, lüks ofis inşaatı benim en çok eleştirdiğim konuydu. Defalarca uyardık. Bu iş yanlış dedik… Suç burada düzenlemeyen devletin. Biz imar rantlarının vergilendirilmesiyle ilgili yasal düzenlemeler yaptık. Bunları açıkladık, tarihler koyduk. Fakat o ranttan istifade eden çevreler bizden daha etkili siyasi karar vericilerle bir araya gelip maalesef bütün o çalışmaları engellediler ve şu anda Türkiye’nin yaşadığı bu ekonomik kriz de tam da korktuğumuz kriz. Yani bu krizin bugün olacağını, biz 5 sene önce 6 sene önce işaret ettik. Ben ümitsiz değilim. Yeter ki doğru yönetilsin, yeter ki iyi kararlar alınsın, yeter ki insan kaynağı, yapısı liyakat esaslı olsun. Yani hak edeni görevlendirin.
“ASLA POPÜLİZM YAPMAYACAĞIZ“
Büyük bir arayış var, yenilik arayışı var ama bizim hem o ihtiyaçları iyi tespit etmemiz hem Türkiye için doğruları iyi çalışmamız ve aynı zamanda derdimizi de iyi anlatmamız gerekiyor. Doğrular konusunda insanları ikna etmemiz gerekiyor. İdeallerin peşinde olacağız, popülizm asla yapmayacağız. Kısa vadeli siyasi rant peşinde koşup da ülkenin menfaatlerine, çıkarlarına zarar verecek asla bir şey yapmayacağız. Gerçekçi olacağız, bu idealler konusunda ne kadar insanları ikna edebilirsek o kadar destek alacağız.
“KAMUYA ALIMDA MÜLAKATI TAMAMEN KALDIRACAĞIZ“
Bu kayırmacılık, eş-dost-akrabayı devlete alma, belli görevlere getirme, bunun çözümü tamamen liyakat bazlı atamalarla mümkün. Mesela biz programın son halini, bitirmedik ama önümüzdeki birkaç hafta bitireceğiz, açıklayacağız, kamuya alımlarda mülakatı tamamen kaldırmayı düşünüyoruz. Sınav neyse o. Hak eden hak ettiği yere gelecek.
“ÇİFT CÜZDAN TAŞIYORUM“
“(Ali Babacan çok temkinli bir insan, öyle ki çift cüzdan taşıyor, parti kurmaya cesaret edemez. Çok mu temkinlisiniz? Ve gerçekten çift cüzdan taşıyor musunuz?) Çift cüzdan taşıyorum doğru. Ama hangi cepte olduğunu söylemem, o da temkinlilik gereği. Risk yönetimini ben önemli görüyorum. Tedbir bizim yapabileceğimiz en önemli adım. Kişisel konularda belki bazen insan risk alabilir. Diyelim ki kendi işinizi, ticaretinizi, yatırım yapıyorsunuz risk alabilirsiniz. Ama 83 milyonun sorumluluğunu omuzlarınızda hissediyorsanız, o zaman iki ölçüp bir biçmek lazım. Kişisel duygularla, kişisel dürtülerle o günkü moral durumunuza göre ya da akşam kulağınıza ne fısıldandıysa ona göre karar alıp koskoca bir ülkeyi yönetmeye çalışıyorsanız, asıl bu ülkeye yapılabilecek en büyük zarar. Dolayısıyla sağlam çalışmak lazım. Olabilecek risklere karşı iyi hazırlık lazım. Ama karar verdikten sonra o yoldan dönmemek lazım.
“YENİ BİR BAŞLANGICA 19 ŞUBAT 2019’DA KARAR VERDİK“
19 Şubat 2019’da kendi arkadaşlarımızla, o dar ilk nüve ekiple artık zamanı geldi yeni bir şey başlatmamız lazım diye karar verdik. Seçimler bittikten sonra bu süreci alenileştirmeyi daha uygun gördük. İstanbul seçimleri bitti, biz ondan sonra çalışmalarımızı alenileştirdik ve kamuoyuna duyurduk.