Tarih: 25.09.2021 15:51

Mareşal

Facebook Twitter Linked-in

Mısır ordusunun üst düzey isimlerinden, eski Savunma Bakanı Muhammed Hüseyin Tantâvî, 85 yaşında hayatını kaybetti. Ülke tarihinde oynadığı son derece kritik roller nedeniyle, Tantâvî bir generalden çok daha fazlasıydı.

1935’te Kahire’de dünyaya gelen Muhammed Hüseyin Tantâvî, askerî kariyerine Kral Faruk’un “Hür Subaylar” adlı kadro tarafından devrildiği 1952’de başladı. Sonrasında Mısır’ın katıldığı veya karıştığı bütün savaşlarda cephede görev yapan Tantâvî, ordu hiyerarşisi içindeki basamakları da hızla tırmandı. 1956’da İngiltere, Fransa ve İsrail üçlüsü Mısır’a saldırdığı zaman, 1962’de Mısır’la Suudi Arabistan, Yemen topraklarında savaşa tutuştuklarında, 1967’de İsrail tek başına Mısır ve diğer Arap ülkelerini mağlup ederken, 1973’te artık toparlanmış olan Mısır ordusu İsrail’e karşı saldırıya geçerken… Tantâvî sürekli ön plandaydı. 1983-’85 arasında askerî ataşe olarak Pakistan’a gönderilen Tantâvî, genelkurmay başkanlığına atanmasından kısa süre sonra, 1991’de, Irak Devlet Başkanı Saddam Hüseyin’i işgal ettiği Kuveyt’ten çekilmeye zorlamak için oluşturulan koalisyondaki Mısır kuvvetlerinin komutanıydı. Aynı yıl, Mısır Cumhurbaşkanı Hüsnü Mübarek, General Yusuf Sabri Ebû Tâlib’i savunma bakanlığından azlederek yerine Tantâvî’yi getirdiğinde, bu gelişmeye kimse şaşırmamıştı.

20 Mayıs 1991’den itibaren Mısır savunma bakanlığını üstlenen Muhammed Hüseyin Tantâvî, Cumhurbaşkanı Mübarek’in en güvendiği isimlerden biriydi. “Savaş meydanlarında gösterdiği yararlılık nedeniyle”, 1993’te “mareşal” ilân edilen Tantâvî, kendisi de bir asker olan Mübarek’in ardından, devletin iki numarasıydı. Eş zamanlı olarak sürdürdüğü “askerî üretim bakanlığı” vazifesi de, Mısır ordusunun ekonomik faaliyetleri üzerinde Tantâvî’yi tek otorite haline getirmişti.

Uzun yıllar boyunca sadakatle Mübarek’in emri altında çalışan Mareşal Hüseyin Tantâvî, 2011’in başında, hayatının en zor ikilemiyle karşı karşıya kaldı: Meydanları dolduran öfkeli kalabalıkların “Mübarek’in görevi bırakması” talebini yerine getirmek. 25 Ocak’ta Kahire’nin simgelerinden Tahrir Meydanı’nda başlayan protestoların ardından, 11 Şubat günü Mübarek’in “istifa”sına giden süreçte, Tantâvî üstlendiği rolü çok dikkatli oynadı. “Gençlerin sesi”ne kulak verdiğini söyleyerek sıklıkla halkın arasına karıştı, kendisini en üst makama kadar çıkaran patronunun koltuğu bırakmasına nezaret etti ve sonrasında kurulan Yüksek Askerî Konsey’in (YAK) başına geçti.

Mübarek’in sahneden indirilişindeki itina ve sonrasında karşılaştığı muamele, Mısır’da aslında bir “devrim”in değil, bir tür nöbet değişiminin yaşandığını gösteriyordu. Nitekim 25 Şubat 2020’deki ölümüne kadar Mübarek, adeta bir emeklilik hayatı yaşayarak, son derece lüks şartlar altında tutuldu. Resmen “tutuklu” olsa da, aslında hiçbir şeyden mahrum değildi. Hatta doğum günlerinde -4 Mayıs-, “zorunlu ikamet”te bulunduğu askerî tesisin penceresinin önünde toplanan hayranlarıyla minik buluşmalar bile gerçekleştirdi.

Mareşal Tantâvî’nin YAK Başkanı sıfatıyla Mısır’ı fiilen yönettiği dönem, 30 Haziran 2012’ye kadar devam etti. Düzenlenen seçimlerin ardından Müslüman Kardeşler Teşkilâtı’nın (kısaca: İhvân) adayı Muhammed Mursi cumhurbaşkanı seçildiğinde YAK’ın vazifesi de sona erdi, ancak Tantâvî savunma bakanlığı koltuğunu korudu. Bütün dünya nefesini tutmuş Mısır’da nasıl bir sürecin yaşanacağını takip ederken, çiçeği burnunda Cumhurbaşkanı Mursi, 12 Ağustos 2012’de ani bir kararla Mareşal Tantâvî’yi emekliye sevk etti. Kendisine madalya ve plaketler takdim edilen Tantâvî, Mursi’nin baş danışmanlığına getirilerek “onurlandırıldı”, ama olan-biten, alttan alta devam eden bir bilek güreşinin artık meraklı bakışların önünde sergileneceğinin göstergesiydi. Ertesi yaz, ikinci raundu kazanan taraf, generaller oldu.

Daha önce yine bu köşede farklı vesilelerle işaret ettiğim gibi, Mısır ordusunun yapısını, kontrol ettiği ilişkiler ağını, önde gelen şahsiyetlerini, siyasete müdahale yöntemlerini ve ülke ekonomisinin yönetimindeki başat rolünü kavramadan, Mısır’ı anlamak mümkün değildir. Mısır’la ilgili geliştirilecek her türlü strateji ve kurulacak münasebetlerde de, akılda hep tutulması gereken birinci gerçeklik, Mısır’ın bir “ordu-ülke” olduğudur. Sadece Mareşal Muhammed Hüseyin Tantâvî’nin hayat hikâyesini dikkatli bir şekilde okumak bile, ayrıntılara odaklanmayı bilenlere, Mısır hakkında çok şeyler söyleyecektir.




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —