Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz

Mardin´den Mektup

Veysi DÜNDAR´ın Mardin İzlenimleri;

Mardin´den Mektup

Yeni bir ülke bulamazsın demişti Kavafis. Bu şehir arkanda olacak hep. Aynı sokaklarda yaşlanıp dolaşıp dünyayı tükettiğin gibi tüketeceksin kendini. Onun denizlere yolu çıkan Yunanistan şehirleri ya da şehri gibi mavi değil benim şehrim.

Benim şehrimde de mavi var ama sadece gökyüzünde. En yakın denizin 500 km ötede olması beni o kadar da üzmüyor.

Denizden uzakta doğan Mardinli çocuklar Tarlabaşı´nın ara sokaklarında denizin en acaip mahluku midye ile oynayıp ondan ekmek parası devşirmeyi öğreneli uzun zaman oldu.

Mardin?.
Annemin şehri..
Doğduğum şehir.
Onun kucağında hep ufacık olabildiğim şehir.
Sakallarım uzasa da her bir telinim bir zaman yolcusu gibi yanağımda kaybolduğu şehir. Annemin gözünde o sakallı suretin pembe yanaklı bir bebek yüzüne dönüştüğü şehir.

Bir dağın zirvesinde medeniyet kurup vakur biçimde ovada at koşturanlara tepeden bakanların şehri.
Nebilerin, tüm mucizelere koşulsuz inananların şehri. ?Yeter ki sahici bir sözün olsun biz dinleriz, sen kendine yer aç bu dağın katman katman yükselen zirvesinde diyenlerin.?

Mavi gök altında bazalt taşların dünyanın görüp göreceği en iyi taş ustalarının elinde kusursuz dikdörtgenlere dönüştüğü şehir.

Dönen tekerleklerin baş edemeyeceği merdivenleri inerken hızlanan çıkarken soluklanan bir ahalinin yani durup düşünmeye vakit bulanların şehri.

Duvarları taş ustasının tek tek dokunduğu ve doğanın bahşettiği rengi ile güneş altında altın renginde parıldayan şehir. Bir evin temelinin diğerinin çatısıyla konuştuğu, toprağı kazarak değil dağı tırmanarak evlerin konduğu şehir.

Dünyanın görüp göreceği en kadim inanç ehli Süryani halkının yurdu. Kimse yokken onların varolduğu gerçeği unutulmuş ve üstü örtülmüş olsa da hep yeniden anlatılır buralarda.

Bir lütuf olarak tapulu arazisine kilisesini yapacak olan İstanbul Süryanileri için sevinsek de Mardin´de zamanın aşınması ile değil kendine üstünlük atfedenlerin tahakkümü ile yok olan, dönüşen, mahvolan bir tarihsel zincir için ağlıyoruz.

Avrupanın güneşten nasibini yeterince alamayan beyaz tenli insanlarının arasında asırlara varan genetik mirasın emaneti esmer tenleri ile ayrışan Mardinli Süryaniler sürgünün tercih edilmiş halinde on yıllardır.

Bugün onları maharetli elleri ile kazanca döndürdükleri sanat ve ticaretleri için hatırlayanlar olsa da onlar buraları hiç unutmadı.

Mardin´de kendinizi kötü hissetmek tarihin acımasız kavgaları ile nelerin yok edildiğini düşünmediğiniz sürece imkansız.

Mardin´de birbirine karışmış halkların becerikli kadınlarının birbirine öğrettiği yemekler her zaman sizi tedavi eder bir şekilde. Yemek yemenin insanın zorunlu bir faaliyeti değil bir sanat olduğunu Mardin´de anlarsınız tam olarak.

Dünyanın en kocaman üzümlerini dirayetle sıkarak onu şaraba dönüştüren Süryani ustalar bu işin bonusu primidir. 

Kömürün kora dönüşüp ustaların dövdüğü demirin üstünde pişen etlerin şekli farklı lezzeti birdir.

Mardin yazısı olsa da bu yemek bahsinde mutlaka Diyarbakır´da ciğeri bir sanatçı gibi yemeğe dönüştüren Ciğerci İbo (Şeyhmus Alto sahibi/Faik Gözalan müdürü) ustadan söz etmeden yazı bitmemeli. Bir orkestra şefi gibi aynı anda 250 kişiyi ciğerin lezzeti ile buluşturan Ciğerci İbo´yu da Mardin´e komşu Amed´de buldum.

Modern sınırların kendince bir ülkenin kıyısına attığı medeniyetler aslında tam da kendi coğrafyasınn orta yerinde.

Mardin, Diyarbakır, Midyat, Estel, Eski Midyat, Savur (Nobel ödüllü Aziz Sancar´ın köyü), Hasankeyf, Kızıltepe, Nusaybin ve tabii ki kırmızı medreseli Cizre. Bir haftalık sılayı rahim için geldiğimde nasibime düşen tarihi yerleşim yerleri? Gez gez bitiremezsiniz. Yazdıklarımın elf katını bulacaksınız geldiğinizde.

Güneydoğu diye adlandırdığımız yer belki de tam da merkezdir de biz İstanbul´da kuzey batıda konuşluyuzdur da farkında değiliz.

Yarın dönüyorum kuzey batıya bakalım arada ne fark var. Anne kucağını en çok ama kadim tarihi de fazlasıyla özleyeceğim..

Son bir not: Sinemacı Ahmet Edebali´nin tavsiyesi üzerine; Ahmet Tezcan´ın Mardin´de uzunca bir süre kalarak yazdığı ?ABBARA? isimli kitabını okuyorum. Bakarsınız filmini çekeriz nasipse?

 
 
 


Anahtar Kelimeler: Mardin Mektup

Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


YAZARLAR

Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz

HABERLER