Özellikle Anadolu’nun belirli illerinde AKP’li adaylara karşı MHP’yi tercih eden geniş halk kitleleri oldu son belediye seçiminde.
Beka tartışması ile İstanbul’u alamayan Cumhur İttifakı, Anadolu’da ittifakın küçük ortağına ciddi bir prestij sağladı.
AKP ile MHP’yi farklı parti sanan Anadolu insanının naifliğini anlıyorum. AKP’den sıtkı sıyrılan kesimler için MHP en azından alternatif oldu.
Bu alternatif olma halinin arka planında özellikle seçim sathında şişirilen beka balonunun da katkısı yok demek iyimserlik olur.
Ülkeyi “bizler ve onlar” diyerek bölmekte tereddüt etmeyen akıl; beka ile seçimi kolaj yapıp şansını denedi. Ülkenin ekonomiye katkı sağlayan hiçbir yöresinde, kimsenin yüzüne bakmadığı bu “ötekileştirme” Anadolu’nun GSMH katkısı düşük bölgelerinde kısmen işe yaradı.
MHP’nin uzun süredir AKP “ne derse yaparız” tavrı son meyvesini Uygur Türkleri için İYİ Parti’nin sunduğu önergeyi geçirmemek için verdi.
MHP başkan yardımcısı önergeye çekimser kalmak için gerekçelerini şöyle anlatıyor:
“Bu zamana kadar MHP, gerek İYİ Parti’den gerek CHP’den gerek HDP’den gelen hangi araştırma önergesi varsa, bunları kendi siyasi anlayışı içinde desteklememe kararı vermiştir. Doğu Türkistan meselesinde, MHP’nin düşünceleri, değerlendirmeleri kamuoyunca bilinmektedir. Bu noktada, ispat edeceğimiz en son parti de HDP’dir.”
Siyasi anlayışın bu post modern tasvirini borçlu olduğumuz Muhammet Bülbül, aslında MHP’ye oy veren seçmenlerin AKP’ye oy verdiğini söylemeliydi.
Yukarıdaki cümleyi Türkçeye çevirdiğimizde ise şunu anlıyoruz:
“Biz MHP olarak Uygurlar konusunda duyarlıyız ve bize kalsa bırakın önerge vermeyi akşam namazını Pekin’de kılarız. Ama ortağımız böyle düşünmüyor. Bu nedenle biz de kendi düşüncemizi uygulayamıyoruz.”
MHP’ye oy veren milyonlarca seçmenin belki de duyarlık eşiğinin en yüksek olduğu bir konuda, MHP yönetiminin açıklamasının arkasında bizim de daha önce zikrettiğimiz Çin’i kızdırmama kaygısı var.
Bu konuda Erdoğan’la aynı kareye girdiği için aforoz yiyen Mesut Özil de, mutlaka birkaç kelam edecektir. Erdoğan’ın yanında resim çektiren Özil, AKP’nin ve MHP’nin önerge dahi verilmesine katlanmamasını kenara koymadı ise biz hatırlatmış olalım.
Muhammet Bülbül sözünün sonunda konuyu ne yapıp edip HDP’ye bağlıyor ve ‘HDP’ye ispat mükellefiyetimiz yok’ diyor.
İnsan gerçekten merak ediyor; HDP’lilerin gittiği camide namaz da mı kılmıyor MHP’liler?
Meşhur türkünün sözleri düşüyor insanın zihnine:
Çırpınırdı Karadeniz
Bakıp Türk’ün bayrağına
Ahhh ölmeden bir görseydim
Düşebilsem torpağına
Fırtınalar dursun yana
Yol ver Türk’ün bayrağına
Türkistandan esen yeller
Şimdi sana selam söyler
Şarkıya bakarsak yeller Türkistan’da esiyor ama MHP’nin yeli neredeyse hiç esmiyor. Olsa olsa MHP’de Türkistan’ın yerinde yeller esiyor.
Kimsenin Çin’e karşı düşmanlık politikası yok.
Ancak Maocu Aydınlık ekibinin de dahil olduğu İktidar Blokunun kayıtsız koşulsuz inkar siyasetini de ifşa etmemek en azından insanlık adına bir eksiklik.
Eski Maocu kadronun Çin’i savunmak için gösterdiği üstün çaba AKP ve MHP’nin ilgisine mazhar olmuş belli.
Mesut Özil’in kendi takımını bile üzen tavrını da çok dikkate almıyor belli ki bu anlayış. Trump başta olmak üzere bir çok batılı liderin ve ülkenin Uygurlara yapılan eziyeti teşhir ederek Çin’e yaptırım uygulamak için kolları sıvadığı bir dünyada, bu konuda çekimser kalan MHP’nin durumunu mutlak surette tarihin terazisinde tartmak gerek.
HDP üzerinden Uygurları cezalandıran MHP’nin derdinin Uygurlar olmadığını biliyorum. Ancak bu partinin kırmızı çizgilerini tipeksle sildiren siyasi tercihinin de, saygıyı hak etmediğini ifade etmeliyim.
AKP’nin Kanal İstanbul’u Çinlilerin yapacağına olan inancının, belli ki MHP’yi de hizaya soktuğu anlaşılıyor.
O zaman ben de lafı dolandırmayayım bütün bu hikayenin bende çağrıştırdığı düşünceyi sizle paylaşayım:
Türk akınlarından bıkan Çin İmparatoru uzaydan görülen neredeyse tek kul yapısı olan Çin Seddini yapmıştı.
2000 sene sonra Çinliler de bize bir hendek yapacak. Hendek kazılacak vatan toprağından metrekare azalacak.
MHP bu hendek için Uygurları bile kenara attığına göre, konuya dair Mete Han’ın görüşüne başvurmak en doğrusu olacak:
Benden eğerimi isteyin vereyim, atımı isteyin vereyim, çadırımı isteyin vereyim, fakat vatanımdan hiç kimse bir karış toprak istemesin vermem, veremem.
