Abdullah Bey, uzun yıllardır Malatya’da kitapçılık yapmaktasınız. Bu işi yaparken hem kültüre yani “Kitap’a hizmet ediyorsunuz hem de rızkınızı bu işten çıkarmaktasınız. Kitapla da bir ünsiyetiniz olduğu biliniyor.
Bu bağlamda kitapçılığa ne zaman, hangi şartlarda, nasıl ve niçin başladınız?
Öncelikle Özgün İrade Dergisi’ne soruşturma konusu için teşekkür ederim. Hayatımdan kısaca bahsederek konuya girmem doğru olur sanırım. 1979-1980 Erzurum Yüksek İslam Enstitüsü mezunuyum. 1980 öğretim yılında İslam Enstitüsü’ndeki boykotlara bağlı gelişen olaylar sırasında birkaç arkadaşımla beraber Şubat ve Kasım sınavlarına askeri cezaevinde olmamız sebebiyle giremedik ve iki dönemin sınavlarını Eylül ayında verebildik. 12 Eylül 1980 darbe günü mezun olduk. 24 Kasım’da çektiğim kura sonucu Ordu Ulubey İmam Hatip Lisesi’ne meslek öğretmeni olarak atandım. Çok severek ve istekle yaptığım mesleğimi ne yazık ki o zamanın askeri rejim devam ettirmeme izin vermedi. Soruşturmalar, açığa alınmalar, sürgünler… Derken gerekçeli veya gerekçesiz olmasına bakılmaksızın birçoğumuzu meslekten men ettiler. Bu baskılar Malatya’ya geri dönmeme sebep oldu.
Bütün bu baskılar beni elbette yıldırmadı. Beraber olduğum arkadaşlarla istişarede bulunduk ve düşünce olarak bize yakın olan gençlerin bir araya gelebileceği bir kitabevi açmaya karar verdik. 1985 yılının Kasım ayında ilk girişimim başladı. Sermayesi olanlardan yardım istedim, farklı kitabevlerinden ödünç kitap aldım ve kitabevini kurdum. İsim olarak Tohum, Filiz, Fidan isimlerini düşündük ve en son Fidan ismine karar verdik.
Bir Müslüman, her işinde Allah’ın rızasını gözetir ve her işe “hayırlıysa olsun” düsturuyla başlar ve mümkün mertebe işini yaparken İslami kimliğin temsilin ve tebliğin ön planına alır.
Yapmış olduğunuz kitapçılıkta bilgi tebliğ, yaşam ve kazanç olgularından hangisi öncelik sırasına konulabilir?
Fidan Kitabevi maddi imkansızlıklarla işe başladı. Kurulduğu günlerde baskıcı rejimlerin varlığıyla daha da zorlaşan şartlar bizi yıldırmadı. Kitabevinde oturan birkaç kişiyi bir arada gördüklerinde kimlik kontrolü yapılır kısa bir sorgulama olurdu mesela. Bu tür yıldırma, uzaklaştırma girişimleriyle karşılaştık ama direnerek bu günlere geldik. O günlerde kitabevleri bugünün dernek, vakıf ve STK gibi yapılanmaların görevini üstlenmişti. Elbette işe bu tür bir misyonu üstlenmiş olmanın bilinciyle başladık. Bu hem çevremizdekilerin hem de bizim dinamik bir düşünce ağı oluşturmamızı sağlıyordu. Sindirmek isteyenlere karşı kitaplarla ve kitabevimizle mücadele ediyorduk. Kitabevi bir bakıma aynı düşünce etrafında toplaşanların buluşma yeri, evi haline gelmişti.
Kitabevini açarken öncelikle bir maddi kazanç düşüncemiz olmadı. Daha önemli sebeplerimiz vardı. Kulluk boyutuyla düşünüyordum ve acaba kulluk vazifemi kitabevi aracılığıyla nasıl ifa ederim derdindeydim. Ama Allah kazanç da nasip etti doğrusu. Belki de niyetimizin doğru olmasıyla ilgilidir. Dün ödünç kitaplarla rafları doldurmaya çalışırken bugün ikinci üçüncü şubemizi açtık. Hatta artık sadece Malatya’ya değil diğer çevre illere de ulaşma imkânı bulduk. Ayrıca kitabevimiz kurulduğu günden bu yana çeşitli dergilere sahiplik ederek okura ulaşmasını sağlayan bir posta görevi de üstlendi. Bir zamanlar kimsenin sahiplenmediği gazetelere de ev sahipliği yaptı. 14 yıl Yeni Şafak gazetesinin temsilciliğini de yaptık. Düşünce, kültür ve edebiyat adına Malatya’da elini taşın altına koyan bir kitabevi olmuşuzdur her zaman.
Gerek Türkiye genelinde ve özelde de de Malatya’da 28 Şubat sürecinde uzun yıllar süren sıkıntılı günler yaşanmıştı. Bu sıkıntıların bir kısmı da Müslüman cemaatler üzerinden yayıncılık ve kitapçılık üzerinden yoğun bir şekilde yaşanmıştı.
Sizin açınızdan bakıldığında, uzun yıllar süren bu olumsuz ve sakil ortamın Fidan Kitabevi özelinde nasıl bir etkisi olmuştu.
28 Şubat sürecinde bütün Müslümanlar gibi Fidan Kitabevi’nin de birçok sıkıntısı oldu. Başörtülü öğrenciler için bildiri basılacaksa veya dağıtılacaksa bu görevi üstlenmiştir. Diğer taraftan bütün bu destek çalışmaları çeşitli psikolojik yöntemlerle engellenmeye çalışılmıştır o dönemde. Kitabevimiz de gücü nispetinde elinden geleni yapmaya çalışmıştır. Ben de o dönem idamla yargılananlar arasındaydım. Ama bunların yeterli olduğunu da söyleyemeyiz. İnşallah bizden sonra gelenler hem öğrenerek hem de öğrendiğini savunarak daha güzel işler yaparlar.
İşin içerisinde geçerli bir espriye bağlı olarak kazanç olmasına rağmen Fidan Kitabevi’nin kitap olgusu üzerinden, muhatabı sahih bir şekilde bilinçlendirme de dahil olmak üzere birçok saikle yürüyüşü devam etmekte…
Bu yürüyüş Fidan Kitabevi’ne dünden bugüne avantaj ve dezavantaj açısından bakıldığında nasıl bir etki bıraktı? Yani Fidan Kitapevi hayatiyetini nasıl devam ettiriyor?
Elbette Fidan Kitabevi her dönemde o dönemin gençleri için bir şekilde toplanma, tanışma yeri oldu. Bundan 25 yıl öncesiyle bugünü karşılaştırdığımızda değişen değerlerle beraber ister istemez elde edilen sonucun da değiştiğini görmezden gelemeyiz. Baskıcı rejimler sağlam birliktelikler oluşturmuştu. Bu da tutunacak birkaç ortamı değerli hale getirmişti. Fidan Kitabevi’de bu ortamlardan biriydi. Bugün ihtiyaç başka yönlere kaydı. Biz yine bu beklenti ve ihtiyaçların savruk bir hal almaması için buluşma alanı olarak da düzenlediğimiz Fidan Kitap Kahve’nin her bir noktasına kitaplar yerleştirerek gelen gençlerin kitapla ünsiyetini kesmemelerini sağlamaya çalışıyoruz. Ayrıca elimizden geldiğince kitapları indirimli veriyoruz ki okur faydalanabilsin, alım gücü artsın. Bu açıdan bakarsak yaptığımız sadece kitap satmak değil. Bu yüzden kitabevlerinin kurumsallaşmasını arzu ettiğimi de buradan belirtmiş olayım.
Velhasıl, bugün kitaba olan yakınlığı sağlamak dünden daha zor. Sosyal medya kitaba olan ilgiyi azalttı. Diğer taraftan çok sağlam okurlar da yok değil. Yayınevlerinin artışı ve kitabın geçmişe göre daha rahat basılması olumlu olmakla beraber niteliğin düşmesine de sebep oldu. Ama biz raflarımıza koyacağımız kitapları elimizden geldiğince titizlikle seçmeye çalışıyoruz.,
Kaynak: Özgün İrade Dergisi