Irka dayalı yönetici olan kabile şefleri, çeri başları, kabilesinin sayısı kadar sorumluluğu, kabilesinin ileri gelenleriyle birlikte bölüşür.
Demokrasilerde ise, “Egemenlik, kayıtsız şartsız milletindir” kuralına uygun olarak söz ve yönetim halkın elinde olsa da dört veya beş yıllığına seçilenler, ya sağ veya sol sistemlere göre halkı yönlendireceklerinden sorumluluğu halk ve yöneticiler birlikte yüklenirler.
Çünkü halksız yönetici olmaz, yöneticisiz halk olmaz.
İkisi de birbirinin aynasıdırlar.
Halkın eğitim, ahlak, sosyal, siyasal, ekonomik göstergeleri, yöneticilerinin halktaki yansıması olduğu gibi, yöneticilerin kalitesi, halkın şahsında yansımasıdır.
Halk ne ise yönetici de odur.
Veya yönetici ne ise halk da odur.
Arap’ın atasözü olan, “İnsanlar, yöneticilerinin dini üzeredir” derken, yöneticinin baskınlığını ifade etmişlerdir.
Bu durumlarda yani yöneticilerin etkinliğinin güçlü olduğu zamanlarda yaptığı her yanlış, halk tarafından da tekrarlandığında bir kötülüğün öncülüğünü yaptığından her günah işleyenin günahından yöneticiye de yazılır.
Rabbimiz buyurur:
“Kim güzel bir şeye aracılık yaparsa, aracı olan için de bir hisse vardır. Kim de kötü bir şeye aracılık yaparsa, onun için de bir hisse vardır. Allah her şeye kadir ve razıktır” (Nisa süresi ayet 4/85).
Hakkın rızasına uygun, halkın ıslahına uygun verilen her kararda o karar işlendiği sürece ve işleyen sayısınca, önderlik yapana sevap olduğu gibi, bir haramın yaygınlaşmasını sağlayana da o haramı işleyen insan sayısınca günah olur.
Yöneticilerin, halkını saptırdığını ifade ederken Rabbimiz:
“Firavun kavmini saptırdı ve onları doğru yola götürmedi” diyor. (Ta-Ha süresi ayet 20/79).
Kıyamet gününde herkesin önderleriyle çağrılacağını şöyle ifade ediyor:
“O gün, bütün insanları önderleriyle çağırırız. Kimlerin kitabı sağından verilirse, işte onlar kitaplarını okurlar ve zerre kadar haksızlığa uğratılmazlar” (İsra süresi ayet 17/71).
“(Firavun) Kıyamet gününde kavminin önüne düşecek ve onları ateşe götürecektir. Vardıkları yer ne kötüdür” (Hud süresi ayet 11/98).
Cehenneme doğru gittiklerini gören halk, bağırmaya başlayacaklar:
“Yüzleri ateşe çevrildiği gün: ‘Keşke Allah’a itaat etseydik ve Resule itaat etseydik’ diyecekler.
Ve şöyle söylerler: “Ey Rabbimiz, biz yöneticilerimize ve büyüklerimize uyduk ve onlar bizi yoldan saptırdılar.’
Ey Rabbimiz, onlara azabı iki kat ver ve onlara çokça lanet et” (Ahzab süresi ayet 33/67).
Hazreti Ebu Bekir, halife iken Ahmes kabilesinden bir kadınla konuşmak ister. Kadın halifeyi tanıyamaz. Hazreti Ebu Bekir kendisini tanıtınca kadın:
“Bizim cahiliye/kâfirlik dönemimizden sonra Allah, bize salh/uygun ve mutlu bir hayat verdi. Bu böylece devam eder mi?” der.
Hazreti Ebu Bekir: “Yöneticileriniz, (Kur’an ve sünnete uygun olarak) doğru dürüst davranır ve sizi de bu yola sevk ederse bu mutlu ve halkın menfaatine uygun hâl devam eder” diye cevap vermiş. (Tercemeyi kısaltarak yaptım.) (Buhari, Sahih, K. Menakıb’ül-Ensar, bab 26 Eyyam’ül-cahiliyye).
Aile reisi, aile fertleriyle istişare ederek kararlar aldığında sevabı ve günahını istişareye katılanlarla paylaşır.
Kabile reisleri de öyle, krallar da, şahlar da, padişahlar da, halkın seçtiği yöneticiler de olumlu ve olumsuz kararların hepsinden herkes, gücü oranında sorumludur.
Allah, hepimizi Kur’an ve sünnete aykırı kararlar almaktan, yanlış kararları savunmaktan ve o yanlış kararlara uymaktan korusun. Âmin.