Serbestiyet: İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener’e yönelik davetle Muharrem İnce’nin CHP içindeki çıkışının eşanlılığı tesadüf mü değil mi? Yine, Erdoğan’ın bir tür ‘milli cephe’ anlamına gelen çağrılarının da bu gelişmelerle bağı var mı? İktidar, itiraz etmesi durumunda muhalefeti kolayca ‘milli’ olmamakla suçlayabileceği çağrılarla yeni bir konosolidasyon üretebilir mi?
Mahçupyan: Farklı aktörlerin birbirini tetikleme ihtimali olan davranışlarını bir üst aklın marifeti gibi görme kolaycılığına düşmeyelim. Ancak belirli bir konjonktürün farklı aktörlerde benzer çıkar tasavvurları üretebileceğini de aklımızda tutalım.
Bugünün siyasi atmosferini tanımlayan temel etken iktidarın yeni bir ‘kurucu hikâye’ üretmesi ve muhalefetin buna yanıt oluşturacak alternatif bir hikayeye sahip olmaması. Söz konusu hikâye korona epidemisinin varlığından ve muhtemel kalıcılığından da güç alıyor.
Şöyle ki, uluslararası kuruluşların ulus devletler nezdinde etkisinin azaldığı, ülkelerin içe kapanma eğilimi gösterdiği, özellikle gıda sanayiinde kendine yeterliliğin önemli hale geldiği ve bu arada Akdeniz/Orta Doğu coğrafyasının yeniden şekillendiği bir süreçteyiz. İktidar bu dinamikten Türkiye için avantajlar kotarabileceğini düşünüyor. Bu vesile ile askeri caydırıcılığı yüksek, ittifaklar dışı, bütün ülkelerin çekindiği, kendi menfaatlerinin peşinden (‘nihayet’) korkusuzca giden bir ‘yeni millilik’ çerçevesi çiziyor. Bir yanda tehditler ve beka mücadelesi, diğer yanda fırsatlar ve büyük güç haline gelme hayalleri yeni hikâyenin iki eksenini oluşturuyor.
İktidarın bu retoriğe kayması sıkça sanıldığı gibi ekonominin kötüye gitmesinden kaynaklanmıyor. Aksine asıl tasavvur ekonominin ‘şahlanması’ ve bu yeni milliliği desteklemesiydi. Ancak ekonominin istenilenin tersi bir noktaya sürüklenmesi ‘yeni milliliğe’ bağımlılığı artırdı.
İnce’nin parti kurma girişimi ve İyi Parti’ye olan Cumhur ‘teveccühü’ söz konusu ‘yeni millilik’ bağımlılığı çerçevesinde işlevsel. Bir yandan iktidar kendi hikayesini zora sokma potansiyeli taşıyan İyi Parti’yi en azından nötr bir konuma davet ediyor, diğer yandan İnce kendisine uygun gördüğü millilik üzerinden siyasetten pay almaya çalışıyor ve doğal olarak iktidar tarafından destekleniyor.
İktidarın ‘yeni millilik’ olarak kotarmaya çalıştığı siyasi çizgi epeyce arkaik bir dünya algısına ve gelecek tahliline dayansa da, bu topraklardaki milli kimliğin tarihsel ve entellektüel kavrukluğu nedeniyle gerçekçi bir hikâye gibi algılanabiliyor. Daha önemlisi muhalefetin bu hikâyeye karşı çıkma ihtimali düşük ve etkisiz kalmaya daha yakın. Çünkü karşı çıkmak için önce karşı ‘olmanız’, yani söz konusu kavruk milliliğe mesafe alan bir başka hikâyenizin olması lazım.
Eğer muhalefet bu nitelikte bir söylem üretemezse, bütün yanlışlarına ve yozlaşan pratiğine rağmen iktidarın siyasi gündemi domine etme ve ilk seçimlerde başarılı olma ihtimali artacaktır…