Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz

Mağrip'ten Güneydoğu Asya'ya İslamcılığın tecrübeleri (2)

Gazeteci yazar Bülent Şahin Erdeğer Independent Türkçe için yazdı.

Mağrip

Dünya İslamcılığı özeleştiri ve muhasebe yapmalı

İlk makalemizde İslamcılık söyleminin üç ayağı bulunuyor demiştik:

  1. Evrenselcilik: Ulus kimliklere bölünmüş dünyada küresel bir adaletin tesisi.
  2. Anti-emperyalizm: ABD, Rusya, Çin gibi küresel egemenlerin baskılarına, işgallerine direniş. Yerel kurtuluş mücadelelerine öncülük etme
  3. Halkçılık: Yerel despotik rejimlere karşı halkın tabandaki sorunlarına öncülük etme.
Mezhepçilik ve tepeden inmecilik 

Evrenselci olmayan, halkçı olmayan, aksine ulus devletin başına geçip halkın tepesinden sopasını eksik etmeyen tecrübelere şahit olduk: İran ve Afganistan

İslamcılığın enternasyonal, evrenselci ufku "ulus devlet"leri ele geçirme hedefi ile söndürülmüştür.

"Ulus devlet" projelerini yapısal-teorik olarak sorgulamak yerine o devletlerin başına geçmeyi hedefleyen kadroların başında İran İslamcıları geldi.

SSCB örneğini tekrarlayan İran "İslam Cumhuriyeti" rejimiyle statükonun kendisine yani tepeden inmeci ideolojik bir dayatmacılığa dönüşmüştü.

Öyle bir otoriterlik ki Ayetullah Talegani, Ali Şeriati ve Murtaza Mutahhari kendi öncü ve teorisyenlerinin fikri miraslarını yutarak kendisiyle çelişti.
 

İran'da ahlak polisi başörtüsü teftişinde afp.jpg

İran'da ahlak polisi başörtüsü teftişinde / Fotoğraf: AFP


İran'daki devletçilik tecrübesi, ulusal devlet ve emperyalizm stratejilerinin yeşile boyanmasına yol açtı.

İran İslam Cumhuriyeti rejimi, sloganlarının tümünün aksini uygulayan bir diktatörlüğe dönüşerek mezhepçiulusalcı bölgesel emperyalizmin adresi oldu.

Tüm bu çelişkileri içeren rejim kendisini kutsallık zırhıyla korumaya alsa da aslında bu statüko içten içe tabanda sekülerizme özlemi büyüterek besliyor.

Şii mezhepçiliğinin karşı adresi "Afgan Cihadı" ile öne çıkan "Sünni direnişi"nde de yoğun bir potansiyel Sünni mezhepçiliği mevcuttu.

Bu karşı-mezhepçiliğin sonucu Taliban iktidarıyla zirveye çıkacaktı. Taliban'ın baskıcı toplum mühendisliği de bu dönemde uygulandı. 


Lübnan'da silahlı vesayet

Lübnan'da reel İslamcılığın öncü adresi Hizbullah'tır. Hizbullah örgütü kozmopolit çok dinli ve çok mezhepli bir ülkede mezhepçi tutumuyla ve ülke siyasetine silahlı vesayet kuran bir tutum sergiliyor.

Dolayısıyla ülkenin tümünü kucaklayabilecek bir vizyon ve siyasetten uzak durumda.


Çeçenistan'da da İslamcıların güçle olan imtihanı iyi verdiklerini söyleyemeyiz.

Özellikle Basayev'in Dağıstan köylerine girmesi, Osetya Beslan'da bir okulun basılması ve çocukların rehin alınması ve ardından Rus gizli servisinin bu rehine eylemini bir katliama dönüştürerek tablodan bir fırsatçılık çıkartması gibi olaylar Çeçenistan'daki kurtuluş savaşının saptırılmasına ve İslamcı direnişin halk tabanını yavaş yavaş kaybetmesine yol açmıştır.

Bu noktada Selefiliğin de "haddini aşan direniş" çizgisi olduğunu ifade edebiliriz. ABD ve Rusya başta olmak üzere emperyal Müslüman coğrafyada ağır travmatik etkiler bırakan işgal saldırıları Selefiliğin cihatçı kanadının şiddet yöntemini küreselleştirmesine yol açmıştır.

Dünyadaki çok farklı sosyolojik yapıların tümünde savaşan-savaşmayan, asker-sivil, bilinçli düşman-habersiz/bilinçsiz ayrımı yapmadan şiddeti genelleştirmek İslami davetin toplumsallaşmasına yapılacak en büyük darbedir.


Selefiliğin olumsuz en büyük etkisi Çeçenistan ve Irak gibi haklı ve meşru direniş bölgelerindeki meşruiyeti ölçüsüz ve kontrolsüz şiddetle ortadan kaldırmasında yatmaktadır.

Selefilik doğasında taşıdığı katılık ve dayatmacılık sebebiyle içinde yaşadığı toplumun dinamiklerini hakkıyla değerlendirebilecek fıkhi/içtihadi perspektiften yoksundur.

Bu da hem çevresiyle hem de kendi içinde çatışmayı kaçınılmaz kılmaktadır.


Güneydoğu Asya başarısı

Güneydoğu Asya'da İslamcılık özellikle Endonezya ve Malezya'da etkindir. İslamcılık bu iki ülkenin yakın tarihinde kurucu role sahiptir.

Her iki ülkede de iktidara gelen İslamcı partiler zaman zaman halk desteklerini kaybetseler de ülke dengelerinin içerisinde konumlanmaları, toplumsal gerçekliği gözetmeleri ve demokratik teamüllere uygun bir formatta ülke yönetiminde yer almaları toplumsal tabanlarının genişlemesine sebep olmuştur. 
 

endonezya islamcı miting Reuters.jpg

endonezya islamcı miting Reuters.jpg, by merve.bayrakci


Endonezya'da Selefiliğe yakın Müreffeh Adalet Partisi'nin (PKS) yanı sıra ılımlı çizgideki Milli Görev Partisi (PAN) Amien Rais tarafından 1998'de kurulmuştur.

Parti seçimlere Hıristiyan partilerle girer ve kimi bölgelerde Hıristiyan adayları destekler. 

Birleşik Kalkınma Partisi (PPP) 1970'li yıllara dayanan bir İslâmî partidir. 1973'te bütün İslâmî partiler, Suharto yönetimi tarafından PPP çatısı altında toplanmaya zorlanmıştır.

PPP, kendini Endonezya Müslümanlarının temsilcisi olarak görmekte, PKS ve PAN dışında bütün İslâmî partileri kendi çatısı altında buluşmaya çağırmaktadır.

Ayrıca Milli Uyanış Partisi (PKB) ve Hilal Yıldız Partisi (PBB) gibi küçük İslamcı partiler de vardır.


Malezya'ya bakarsak İslamcılığın Endonezya gibi bu ülkede de kurucu unsur olduğunu görüyoruz.

Angkatan Belia İslam (ABİM) yani "Malezya İslami Gençlik Hareketi" 1971 yılında kurulan bir davet teşkilatıdır.

İslami ideolojiyi savunan ABİM, ülkenin en büyük gençlik teşkilatı olarak öne çıkmaktadır. Ülkenin etkili liderlerinden Enver İbrahim de bu hareketten yetişmiştir.


İkinci parti 1951'de kurulan gelenekçi İslam Se-Malaysia (PAS)'dır. Yani "Birleşik Malezya İslam Partisi".

Özellikle Kelantan ve Trengganu eyaletlerinde etkili olan PAS, Federal Hükümetin tepkisine rağmen Kelantan eyaletinde şer'i had cezalarını uygulamaktadır.

Kendini Malay geleneklerinin ve gerçek İslam'ın savunucusu olarak tanıtan PAS, rasyonel ve pragmatik olmayan politikaları nedeniyle eleştirilebilmektedir.


Üçüncü parti Dar'ul Erkam 1969'da Eşari Muhammed tarafından kurulan Dar'ul Erkam modern hayatın izlerinin tamamen silindiği bir ortamda ancak İslami bir hayatın yaşanabileceği iddiasıyla ortaya çıkmıştır.

Lider Eşari Muhammed'in birçok İslami yapıya eleştirilerde bulunmuş olması Dar'ul Erkam'ın ilk göze çarpan hususlarından biridir.

Dar'ul Erkam genellikle kırsal kesimde ikamet eden Müslümanlar arasında taraftar bulmuştur. Mehdilik inancının baskın bir şekilde etkisini gösterdiği bu cemaatin zamanla etkisini yitirmiştir. 1


Bosna'da bölünme

İslamcılığın Balkanlar'daki kalesi kuşkusuz Bosna-Hersek'tir. Bunda Müslümanlığın dini kimlikten öte ulusal bir kimlik olarak tanınmasının etkisi büyüktür.

Aliya İzzetbegoviç'in kurucu rolünün Dayton Anlaşması sonrası azalması ve İzzetbegoviç'in vefatı sonrası partisi SDA'nın bölünmesi ülkedeki İslamcı siyasetin de zayıflamasına yol açtı.

Bosna'da Selefi hareketlerin öne çıkmasının ardından toplumda İslamcılığa yönelik şüphelerin artması da başka bir etken. 

Ancak şu söylenebilir ki ülkenin kendine özel kozmopolit şartları ana akım İslamcıların birlikte yaşam kültürüyle uyumlu davranmaya alıştırmıştır.
 

Bosna A-SDA Seçim afişindeki aday çeşitliliği Reuters.jpg

Bosna A-SDA Seçim afişindeki aday çeşitliliği / Fotoğraf: Reuters


İslamcı hareketleri faaliyet alanları açısından 3 farklı kategoride ele alabiliriz:

  1. Toplumun çoğunluğunun Müslüman olduğu ülkeler: Türkiye-Mısır-Fas-Pakistan gibi  
  2. Toplumun karma-kozmopolit olduğu ülkeler: Lübnan, Bosna, Malezya gibi
  3. Müslümanların azınlık olduğu ülkeler: Batı ülkeleri, Güney Afrika ve Avustralya gibi


Bir iktidar ilişkileri açısından ise şu sınıflandırma bize yardımcı olabilir:

  1. Muhalefet oldukları ülkeler
  2. Hükümet oldukları ülkeler
  3. Rejimi ele geçirdikleri ülkeler 


1. Toplumun çoğunluğunun Müslüman olduğu ülkelerde devleti ele geçirmeyi hedeflediklerinden iktidar odaklı Türkiye-Mısır-Fas-Pakistan gibi

Bu tür ülkelerde İslamcıların toplumsal taban oluşturma ve toplumun farklı sorunlarıyla ilgilenmeleri hayati önem arz ederken hükümet olduklarında tabanın sözcülüğünü taşımak yerine statükonun kendisine dönüşerek yabancılaşmaktadırlar. 

Yine bu tip ülkelerin halkının ağırlıklı olarak Müslüman olmasından hareketle İslamcıların iktidarı çoğulculuk değil çoğunlukçuluğa yola açmaktadır.

Oysa İslamcılık doğuşu itibariyle devleti değil daveti esas alması gerekir. Devleti/güçlenmeyi de davetin ekseninde el almalılar.

Ancak daveti unutup salt devletleşmeyi eksene alınca farklı kesimlere saygı, sorunlarını çözme gibi hususlar da gereksiz hale gelmektedir.

Bu gibi ülkelerde çoğunlukçuluk ve devletçilik değil çoğulculuk ve özgürlükçülüğü esas almalıdır. İktidarı değil halk tabanını kendisine yön olarak belirlemelidir.

Bu konuda özellikle Tunus'taki Nahda hareketini ve Fas Adalet ve İhsan hareketlerini olumlu istisnai örnekler olarak verebiliriz.
 

İslam Düşünürü Abdusselam yasin ve Fas adalet ve ihsan hareketi.jpg

İslam düşünürü Abdusselam Yasin ve Fas Adalet ve İhsan hareketi


Kurucu lideri Şeyh Abdusselam Yasin'in bilgeliği ile Fas'ta özgün bir halk hareketine dönüşen Adalet ve İhsan partisel mücadeleye girişmeden sosyal muhalefet yapmakta bu süreçte de barışçıl ve sivil kimliğiyle toplumda taban kazanabilmektedir.

Benzeri bir durum Hizbu't Tahrir hareketi için de geçerlidir. Kendisine Hilafet'in yeniden tesisini ana hedef belirlemiş olan Hizbu't Tahrir'in "demokrasi dışı siyasal parti" olarak kendisini tanımlaması özgün bir durumdur.

Tüm bu siyasal kimliğine rağmen hareket tamamen barışçıl bir yöntem belirleyerek tabandan yükselmeyi hedeflemesi özellikle Güneydoğu Asya'da kendisine taban edinmesini sağlamıştır.

 
2. Toplumun karma-kozmopolit olduğu ülkeler: Lübnan, Bosna, Malezya gibi

Bu tip ülkelerde toplumun çeşitliliği İslamcıları birlikte yaşama ve çoğulculuk kültürüne uyumlu bir siyasete yönlendirmiştir.

Özellikle Malezya ve Tunus tecrübesi olumlu yönde ilerlerken, Lübnan'daki siyasetin kimliklere bölünmüş olması ve en büyük İslamcı partinin Şii mezhepçiliği çerçevesinde bir kimliğin kalıpları ile sınırlanmış olmasını ise olumsuz bir örnek olarak belirtebiliriz.


Sudan'da darbeyi destekleme hatası

Sudan'da Ömer el-Beşir'in 1989 yılında demokratik yollarla seçilen devlet başkanı Sadık el-Mehdi'ye yaptığı darbeyi İslamcılar destekledi.

Hasan Turabi daha sonra pişman olacaktı; çünkü Beşir'in hışmına uğramaktan kaçamayacaktı.

Çok kültürlü, dini kimliklerin olduğu bir ülke olan Sudan'da uygulanmaya çalışılan İslamcı dayatmalar bir süre sonra Beşir'in diktatörlüğünü meşrulaştırma kılıfına dönüşmeye başladı.


Darfur'da yaşanan kavmiyetçi katliamlar, ülkenin farklı ideolojik, dini, sınıfsal kimliklerine yönelik baskılar Beşir diktatörlüğüne yönelen toplumsal öfkenin aynı zamanda Sudan İslamcılığına da yönelmesine yol açıyordu.

Ülkenin rejim partisinin adı "İslami Hareket"ti. Sonuç itibarıyla Nisan 2019'da sivillerin devrimiyle uzlaşan ordunun işbirliği Beşir ve beraberindeki İslami Hareket partisinin tasfiyesini doğurdu.

Beşir dönemi tam bir fiyasko ile final yapmıştı. Sudan'da din ve devlet işlerinin ayrıştırılması ile ülke İslamcılığının başarısızlığı da tescillenmiş oldu.


Sudan'dan çıkartılacak ders kuşkusuz iktidarı ele geçirme hevesi uğruna ilkelerden sapmamak olmalı. 

Darbe ile tepeden inmeci, ihtilalci yöntemler özü itibarıyla sorunludur ki hem Nasır'ın darbesini destekleyen Mısır İhvan'ı hem Beşir darbesini destekleyen Turabi aynı sonla karşılaşmıştır. Kullanılıp atılmak.

Sudan'da Mısır'dan farklı olarak Beşir'in İslamcı söylemleri kullanmaya devam etmesi, Beşir sonrası tüm faturanın da bu söylemlere çıkartılmasıyla sonuçlanmıştır. 2


Sonuç yerine

İslamcılığın 21'nci yüzyıldaki en önemli eksiklerinden biri de teoride zayıflamış olmasıdır. Teorik derinliği bulunmayan toplumsal hareketler ve siyasal söylemler zayıflamaya mahkumdur.

20'nci yüzyılda Seyyid KutubAliya İzzetbegoviçMalik bin Nebiİsmail Raci el-FarukiAli Şeriati vb. isimler çıkartabilen Dünya İslamcılığı post-modern dünyada ortaya çıkan yeni felsefi ve pratik sorunlar karşısında felsefi altyapıya sahip, sağlıklı epistemolojiye sahip yeni düşünürler çıkartamamakta açık bir düşünsel kriz yaşamaktadır.

Tüm eksik ve sorunlarına rağmen tüm işgal, manipülasyon, askeri darbe ve politik kuşatmalara rağmen İslamcılar halen bölgede tabanlarını koruyan ve canlılıklarıyla sosyal hayata yön veren bir fenomen olarak vardırlar.  

Bu varlık geliştirilmeyi, kökleri anlaşılmayı ve tüm dünyaya katkı sağlamayı hedeflemelidir.


Kalın sağlıcakla…



Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


YAZARLAR

Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz

HABERLER