Mafya ve devlet

Taha Akyol yazdı:

Mafya ve devlet

Devleti yönetenlerin suskunluğunu anlamak mümkün değil. Suç örgütü lideri olmaktan hakkında soruşturma yürütülen Sedat Peker’in iddiaları üzerine yargıyı harekete geçirmeleri gereken yetkililer, başta İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, muhalefeti suçluyorlar...

Cemil Çiçek’in açıklaması ise tamamen farklı ve son derece önemlidir:

Binde biri doğruysa felaket ve sıkıntılıdır. Binde birken önünü alamazsanız, bu yüzde bir, sonra onda bir olur sonra bir bakarsınız ki bütün vücudu kaplamış… Videoları seyreden, gazetede okuyan ilgili savcı ya da savcıların harekete geçip gereğini yapmaları lazım. Devlete güveni sağlamak açısından bu gereklidir.” (DW, 12 Mayıs)

Cemil Çiçek, merhum Turgut Özal’dan itibaren ve AK Parti hükümetleri döneminde Devlet ve Adalet Bakanı, Meclis başkanı olarak görevler yaptı. Hukuk sistemimizin AB standartlarına ulaşması yönünde TCK gibi önemli kanunlar onun Adalet Bakanlığı sırasında çıktı. Bu birikimle, sözleri alarm niteliğindedir.

Ama Adalet Bakanı Gül’den henüz tek kelime duymadık, iddialar ihbar sayılıp bir soruşturma da açılmadı.

KİM SORUŞTURACAK?

Diyelim ki, soruşturma açıldı… Bakan Süleyman Soylu da “her şeyin açığa çıkması için yargıya taşıyorum” dediğine göre muhtemelen nitelikli hakaret suçlarından dava açacak…

Her iki durumda da adli süreç nasıl işler? AİHM’nin içtihatlarındaki kavramla “etkin soruşturma” yapılabilir mi?

Bu noktada hukuk sistemimizdeki ağır sorunlar karşımıza çıkıyor.

Görevlendirilecek savcı tabii delil toplanmasını polisten isteyecek…

Ama Emniyet teşkilatı İçişleri Bakanlığı’na bağlı!

İçişleri Bakanlığı’nın hoşuna gitmeyecek bir araştırmayı, soruşturmayı Emniyet yapabilir mi?

Bu mesele kişilerin dürüstlüğünden bağımsız bir sistem meselesidir.

Siyasi iktidarların soruşturmaları etkilemesini önlemek için hukuk devletinde savcılıklara bağlı “adli kolluk” teşkilatı vardır.

AB sürecinde bizde de “adli kolluk” kurumu kanunlarımıza girdi. Bir yönetmeliği de var. Fakat bağımsız bir yapılanma olmadığı gibi 2013 yılında “yetkili mülki amire bildirme” hükmü de getirildi…

Türkiye ile ilgili bütün İlerleme Raporlarında “adli kolluk” (judicial police) üzerinde iktidarın etkisi eleştiriliyor, bunun yolsuzluk soruşturmalarını engellediği belirtiliyor!

Bizdeki adli kolluğun AB standartlarında bağımsız olmamasından başka sorunlar da var…

YARGI’YA SİYASİ BASKI

Hakimleri bile sorgusuz sualsiz şuraya buraya atayan HSK, savcıları rahat bırakır mı?

Venedik Komisyonu raporunda da bütün İlerleme Raporlarında da HSK’ya iktidarın hakim olduğu, bu yolla yargıyı etkilediği yazılıdır.

Türkiye bu yüzden yatırımcı sermayeye “hukuk güvenliği” inancını veremiyor.

Bırakın o raporları, bizler biliyoruz ki, HSK iktidar tarafından görüş belirtilen davalarda, iktidar tarafından görüş belirtilen yönde hakim atamaları yapıyor!

HSK’nın bu politize hali Bahçeli’yi bile rahatsız ediyor olsa gerek. ‘Yeni anayasa’ açıklamasında HSK yerine “yargı bağımsızlığı sistemi”ne göre “Yüksek Yargı Kurulu” teşkilini istedi.

Sorun adli kolluk ve HSK’dan da ibaret değil…

Türk Ceza Kanunu 2004 yılında AB ölçülerine göre hazırlanmıştı. Ama iktidar Haziran 2014’te TCK’nın 277. maddesini değiştirdi, “soruşturma” safhasında savcıya ve tutuklama yetkisine sahip sulh ceza hakimine emir ve talimat vermeyi suç olmaktan çıkardı!

Soruşturma aşamasında yargıya talimat vermek Türkiye’de suç değildir! Hangi demokratik ülkede böyledir, ben bilmiyorum.

Sistem sorunu derken kastettiğim bütün bu tablodur.

ÇÖZÜLEN KURUMSAL YAPILAR’

Ortaya atılan iddialar konusunda eski MİT Müsteşar Yardımcısı Cevat Öneş “Susurluk’u aşan bir durum ortaya çıktı” diyerek tabloyu şöyle tanımlamıştı:

Bu konuşma olayı; hukuk sisteminin zayıfladığı, devlet kurumsal yapılarının çözüldüğü ve siyasetin içinde belirli şahıs ve grupların mafyatik veya suç örgütü ile bulaşık insanlarla olan ilişkilerinin geliştiği bir süreçte yeniden bir ortaya çıkış olarak görülebilir.” (DW, 10 Mayıs)

Sistem maalesef bu durumda ama yine de savcılar soruşturma açmalı. Sistemdeki arızalar üzerinde kamuoyu duyarlı davranarak denetim yapmalı.

Sistem modern hukuk devleti standartları yönünde değişmedikçe kamuoyundan başka bir denetim mekanizması yok.

Kurallar, kurumlar, bir kelimeyle hukuk ne kadar önemli, görüyorsunuz.