EDEBİYAT: Günümüzde maalesef Türkiye´nin genç nesillerine millî edebiyat kültürü verilemiyor. Fuzulî´siz bir halk yetişiyor. Shakespeare´siz bir İngiltere, Goethe´siz bir Almanya düşünebilir misiniz?
TARİH: Liselerde tarih okutuluyor ama bin yalan yanlışla dolu konvansiyonel ve ideolojik bir tarih. Vesayet, egemen azınlık tarihi? Doğru dürüst gerçek tarih okutulmalı, tarih kültürü kazandırılmalıdır.
MİMARLIK ve ŞEHİRCİLİK: Lise mezunu bütün gençlerin mimarî ve şehircilik hakkında yeterli kültürü olmalıdır. Şu anda bu olmadığı için Türkiye çirkinliklerin işgaline uğramıştır.
ESTETİK SANAT: Yeni nesillere (Kuşaklara) bu boyut kazandırılmalıdır ki, güzel giyinsinler, evleri güzel döşenmiş olsun, güzel bir hayat sürsünler, güzel insanlar olsunlar.
MANTIK: Liselerde sözde mantık okutuluyor ama mantık kültürü kazandırılamıyor. Mantık bilmeyenler, doğru düşünemez, doğru ile yanlışı birbirinden ayırt edemez, akıllarını çalıştıramaz.
BİLGELİK: Osmanlıcası hikmettir. Hikmetin olmadığı bir toplumda insanlar insanlıktan çıkar. Hikmet gidince saçmalıklar, beyinsizlikler, azgınlıklar, bozukluklar ortalığı istila eder.
GÖRGÜ: Eskiden âdab-ı muaşeret denirdi. Bütün liselerimizde öncelikle İstanbul görgüsü, ahlakı, terbiyesi, nezaketi, inceliği, kibarlığı öğretilmelidir. Bütün gençlerimiz beyefendi, bütün kızlarımız hanımefendi olmalıdır. Aha oha moha gitmeli, yerine efendim gelmelidir.
BESLENME ve SAĞLIK: Bu kültüre sahip olmayan toplumlara, yemek için yaşamak kültürü hâkim olur. İnsanlar, insan gibi yemez, hayvan gibi yer. Kötü beslenme yüzünden toplum fiziken hastalanır. Yeme içme bir statü haline gelir. Obezlik yaygınlaşır... Genç nesiller, ilaç sanayiinin, tıp mafyasının tuzaklarına düşmemeleri için uyarılmalıdır.
DİN: Müslüman çocuklara ve gençlere, doğru İslam kültürü verilmelidir. Bugün bütün okullarımızda mecburî olan Kenan Evren din dersleri bir aldatmacadan ibarettir. Din, millî kültürümüzün temel unsurudur. İslam doğru olarak öğretilmezse kimlik ve kişiliğimiz erozyona uğrar, dejenere olur ve yıkılırız.
AHLAK ve FAZİLET: Matematik kültürüne sahip olmayan bir kimse ayakta kalabilir ama ahlaksız ve faziletsiz kimseler, hem kendilerinin, hem de toplumun helakine sebep olur. Ahlak ve fazilet gidince toplum azgınlaşır, suç patlaması olur, halkın yarısı birbiriyle kavgalı olur, hapishaneler dolar, hırsızlık millî spor haline gelir,haram yeme yaygınlaşır, güven kalmaz, ortalık Cehenneme döner.
TEŞEBBÜS ZİHNİYETİ: Girişkenlik. Gençlerin hiç olmazsa en az yüzde birine teşebbüs-i şahsî zihniyeti aşılanmalıdır. Herkesin memur ve işçi olmak istediği bir toplum çürümeye mahkûmdur. En kısa zamanda ülke sathında yüz bin küçük atölye, iş yeri, dükkân, tezgâh açılmalıdır. Yaşı ve sağlığı müsait emekliler bir şeyler üretmelidir. Evlerin bir köşesi atölye haline getirilmelidir. Devlet, ayda bin liranın altındaki gelirlerden vergi almamalıdır.
MİLLÎ SANATLAR: Gençlerin onda birine, bir millî sanat öğretilmesi, bu sahada ürün verecek hale getirilmesi gereklidir. Bütün Türkiye bir sanat atölyesi olmalıdır. Üretilen eser turistlere satılmalı, yurt dışına ihraç edilmelidir. Sanatla uğraşanlar daha sağlıklı ve dengeli olur. Az da olsa bir ek gelire sahip olurlar, maddî sıkıntı çekmezler.
***
Bu dediklerim nasıl hayata geçirilebilir?
Bunları söylemek nispeten kolaydır, hayata geçirmek zordur.
Bu dersleri verecek öğretmen yoktur.
Her konu için devlet, çok mükemmel bir ders kitabı hazırlatmalı ve yayınlamalıdır.
Bu kitapları Türkiyeliler tek başına yazamaz. Japonlarla, Singapurlularla, Tayvanlılarla, başkalarıyla ortak mesai yaparak yazılmalıdır. Kitaplar yazıldıktan, hazırlandıktan sonra, konunun dünya çapındaki uzmanlarına incelettirilmeli, onlar beğenirse basılmalıdır. Bu kitaplar kâğıt, baskı, tasarım, içerik bakımından o kadar güzel olmalıdır ki, bütün dünya hayran kalsın, gıpta etsin, birincilik kazansın.
Bir de şu hususun altını mutlaka çizmeliyiz: Okuyamayacak, okumaya istidadı olmayan gençleri, ilköğretimden sonra liselere değil, mükemmel sanat ve meslek eğitimine yönlendirmeliyiz. Herkesi ite kaka okutmak felakete ve yıkıma yol açar.
Bütün bu dediklerim, tekliflerim, çare ve çözümlerim, kaliteli ve millî bir eğitim sistemi ile olur.
Singapur´da olduğu gibi en zeki, en akıllı, en kabiliyetli, en ehliyetli, en başarılı, en idealist gençlerimiz eğitim tahsiline yönlendirilmelidir.
Eğitimde kelle sayısına değil, keyfiyet üstünlüğüne yönelmeliyiz.
Liste başı gençler, doktorluk ve mühendislikten önce eğitimi ve öğretmenliği seçmelidir.
Diktatörlük devirlerinde yapılan eğitim ve üniversite reformları ters tepmiş ve ülkemizin, devletimizin, milletimizin başına büyük dertler ve sıkıntılar geçirmiştir.
2016 yılanda yapılan uluslararası PISA yarışmasında Türkiye yetmiş küsur ülke içinde, ellinci sıraya düşerek dibe vurmuş, nal toplamıştı. Singapur ise birinci olmuştu. Bundan ibret almayanlar ve ilmin, irfanın, yüksek kültürün, millî kimliğin ışığında planlı ve programlı bir eğitim kalkınmasına girişmeyenler iflah olmaz.